İstanbul'da yaşayan Doğu Türkistanlılar, Çin yönetimi tarafından kamplarda zorla tutulan aileleriyle görüşmek ve durumlarını öğrenmek için Çin'in İstanbul Başkonsolosluğu önünde bekleyişlerini sürdürüyor.
Özgür-Der, "Asimilasyon politikasına direnen Doğu Türkistanlı Müslümanların yanındayız" pankartıyla ailelerine kavuşmak isteyenlere destek verdi.
Gerçekleştirilen eylemde Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci, Gazeteci yazar Kenan Alpay, Gazeteci yazar Adem Özköse ve Doğu Türkistanlıları temsilen Mirza Ahmet birer konuşma yaptılar.
"İnsanım diyen herkes Çin zulmüne karşı çıkmalı"
Konsolosluk önünde günlerdir bekleyen Doğu Türkistanlılara destek vermek için geldiklerini söyleyen Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, "Çin zulmüne karşı sürdürülen eyleme destek vermek için buradayız. Sürdürülen sessizlik duvarını yıkmak ve kardeşlerimizin sesini duyurmak için buradayız. Bütün dünyanın gözleri önünde devam eden Çin zulmü insanım diyen herkesin karşı çıkmasını gerektiren elzem bir durumdur. BM'nin 1948 tarihli Soykırım Sözleşmesine göre bir halkı toptan imha etmek ya da onları etnik veya dini kimliklerinden ötürü zor şartlarda yaşamaya, kimliklerini tahribe yönelmek, çocuklarını alıkoymak soykırımdır." dedi.
"Çin zulmü bir gün bitecek ve zulümleri lanetle anılacak"
Çin'in, yüzlerce yıldır Doğu Türkistanlı Müslümanları asimile etmeye, soykırıma tabi tutmaya çalıştığını hatırlatan Kaya, "Çin, soykırımını eğitim olarak lanse edip meşrulaştırmaya çalışıyor. Bu insanları eğittiğini iddia eden Çin, insanları bir makinenin parçaları olarak görüyor. Üretim endeksli insanlar olarak. Doğu Türkistanlıları asimile etmeye çalışan Çin’in zihniyeti, bize asıl eğitilmesi gerekenin kim olduğunu da çok açık bir şekilde gösteriyor. Çin’in askeri, ekonomik ve siyasi gücü var bazı ülkelerden bundan korktukları için Müslümanların mağdur edilerek baskılanmasına karşı seslerini çıkarmıyorlar. Onlara şunu hatırlatıyoruz, Doğu Türkistan’da Çin’in yaşattıklarının benzerleri dünyanın birçok yerinde yaşandı. Avrupa’da Naziler kendilerine benzemiyor diye insanları toplama kamplarına alıp onlara zulüm ederek öldürdüler. Naziler de güçlüydü, dünyayı titretiyordu. Aynı bugün Çin’in dünyayı korkutması gibiydi. Ama bugün baktığımız zaman bütün dünya ve insanlık vicdanı Nazileri, Nazilere destek olanları ve Nazilere sessiz kalanları lanetle anıyor. Dolayısıyla bugün birilerinin güçlü görünmesi onların yaşattıkları zulümlerin görmezden gelinmesini beraberinde getirmemeli. Bu, onursuzluktur. Bu, insanlık suçudur. İnsanların özgürlük ve adalet taleplerini görmezden gelmektir. Bizler inanıyoruz ki Nazilerin kampları, Sovyetlerin Gulatları, Kızılkımerlerin kampları gibi insanlık tarihine utançla geçen zulümlerden birisi gibi olan Çin zulmü bir gün bitecek. Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz yüzlerce yıldır yaşadıkları topraklarda özgürce yaşamaya devam edebilecek. Rabbimizden bugünlerin geleceği günü bizlere göstermesi için dua ediyoruz. Ve Rabbimizden direnen kardeşlerimizin dirençlerini yükseltmesini ve onların bu direnişlerini başarıya ulaştırması için dua ediyoruz." diye konuştu.
"Ailelerinden haber alamayanların temel sorunu akrabalarının nerede olduklarının bilinmemesidir"
Doğu Türkistanlıların ailelerine kavuşmak için yaptıkları haklı çağrıya Çin konsolosluğundan olumlu cevap verilmediğini belirten Özgür-Der Yönetim Kurulu Üyesi Hülya Şekerci ise, şu ifadeleri kullandı:
Kamuda bilinçlilik oluşturmaya çalışan herkes bir şekilde ajanlar tarafından ölümle tehdit edilmekte. Ancak görüyoruz ki burada fedakârca bulunan siz değerli insanların sayısı az gibi görünse de oldukça değerli ve takdire şayan. Çin’in zulmünü ortaya çıkaran sizlerden Allah razı olsun. Günlerdir burada direnişinizi sürdürüyorsunuz ve gerçekten önemli bir durum. Çin zulmünün kamuoyunda gündeme gelmesinde oldukça büyük sıkıntılar var. Burada bulunan tüm Doğu Türkistanlılarla görüştüm ve en temelde sorunun ne olduğunu çok net bir şekilde pankartlarında da görebileceğiniz gibi Babam nerede? Kardeşim nerede? Eniştem nerede? Ailemi geri verin? Pankartları var. Buradaki en temel sorun aile bireylerinin nerede olduklarının bilinmemesidir. Yani aile üyelerimiz öldüler mi? Kayıplar mı? Faili meçhuller mi? Kayıp mı ettirildiler? Şu an işkence altındalar mı? Çalıştırılıyorlar mı? Kamplarda mı tutuluyorlar? Temel sorunu görebiliyoruz. Çin insanların aile üyelerini baskı altına alıyor, kayıp ettiriyor, kamplara alıyor ve geride kalanları umursamıyor? Çin bütün bunları dünyanın gözü önünde gerçekleştiriyor.
Medyanın yaşananlar karşısında suskun kalmasından şikayet eden Gazeteci yazar Adem Özköse de, "Merkez medyanın burada olmaması acı bir olaydır. Buraya gelip destek olamıyorlarsa, hiç değilse Doğu Perinçek denen Çin destekçisini kanal kanal dolaştırmasınlar" dedi.
"17 günlük direniş meyvesini verdi ve konsolosluk Doğu Türkistanlı kardeşlerimizle görüşmeyi kabul etti"
Çin konsolosluğunun Doğu Türkistanlı aileler ile görüşmeyi kabul ettiğini belirten Özköse, "17 gündür burada yağmurun çamurun altında nöbet tutan, ailelerini isteyen kardeşlerimizin mücadelesini tebrik ediyorum. 17 gün direndiler ve bu direniş ilk meyvesini verdi. Çin Konsolosu kardeşlerimizle görüşmeyi, dilekçeyi almayı kabul ettiler. Kardeşlerimiz, aileleri özgür olana kadar direnme kararı aldılar. Ailelerinin seslerini duymak istiyorlar." diye konuştu.
"İnsanlık adına bu zulme dur deyin"
Doğu Türkistanlılar adına bir konuşma gerçekleştiren Mirza Ahmet, "Binlerce mazluma kapısını açan Türkiye Cumhuriyeti devletinden Doğu Türkistan'a da sahip çıkmasını istiyoruz. Siz kardeşlerimize güvendiğimiz için burada eylem yapıyoruz, sesimizi duyun ve zalim Çin'e sesimizi duyurun. İnsanlık adına bu zulme dur deyin" şeklinde konuştu.
"Zamanın çok çabuk değiştiğini, bir zamanların zalimlerinin bir süre sonra çok mahcup bir şekilde ortalarda gezdiğini, utanç içerisinde kaldığını görüyoruz" diyen Gazeteci-Yazar Kenan Alpay, Çin ile Japonya arasındaki savaşı hatırlatarak Japonya’nın bugün geçmişteki eylemlerinden dolayı onurlu bir tavır takınamadığını ve Çin’in de aynı duruma geleceğini söyledi.
"Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi Çin’in zulmüne terk etmeyeceğiz"
Dünyada gerçekleştirilen zulümler ile abat olunamayacağını vurgulayan Alpay, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:
"Bugün Nazilerin Almanya’da gerçekleştirdiği cürümleri savunabilecek herhangi bir kimse kalmadı. Almanya II. Dünya Savaşından beridir bu utançla yaşıyor. Fakat enteresan bir şekilde Çin sadece gaz odaları olmaksızın milyonlarca Doğu Türkistanlı Müslüman için inşa etti. Kendince de Uygur kardeşlerimizi medenileştireceğini zannediyor. Gerçekleştirdikleri bütün işkenceler gaz odaları olmaksızın devam ettiriliyor. Bir de gaz odaları olsa Nazilerle durumu eşitleyecekler! Ancak biz sadece Nazilerin zulümlerini değil Stalin’inkileri de hatırlayalım bugün Çin’in zulümleri de bir zamanlar başka coğrafyalarda geçekleştirilmişti. Bugün o günleri hatırlayanlar kıvanç değil utanç duyuyorlar. Çin’deki bu zulme karşı da bir gün utanç duyacaklardır elbet ancak çok geç olmadan Çin’deki zulme ses verilmeli. Çin devasa nüfusuna ve gücüne güvenerek zannediyor ki ben bütün dünyayı esaret altında tutabilirim, utanç verici siyasetlerime, eziyetlerime devam edebilirim. Oysa zulüm ile abat olunmaz, olunmayacaktır. Ve bizlerde asla ve kat’a Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi Çin’in zulmüne terk etmeyeceğiz."