Midyat ve çevresindeki ilçelerin kırsal kesimlerde tarla, bahçe ve bağların yakınında ya da içinde bulunan ve bir dönem barınmak/korunmak için kullanılan, halk dilinde “Kökel” olarak isimlendirilen, hiçbir harç malzemesi, metal ya da tahta gibi inşaat malzemesi kullanılmadan sağlam ve düzgün inşa edilen bu sanatsal ve tarihi yapıtlar görenleri kendilerine adeta hayran bırakıyor.
Günümüzde yenilerinin hiç yapılmadığı bu yapıtların bazılarının, bakımsızlıktan ya da dış etkenler nedeniyle yer yer dış taraftan yıkılmaya yüz tuttukları görülüyor.
video
Tarihleri en az iki asra dayanmaktadır
Dışarıdan bakıldığında yığma taş gibi görünen bu yapıtlar, bazen iki bazen tek kapı ve pencereleri olan tek odalı ve irili ufaklı, içerden bakıldığında ise kubbe şeklinde inşa edilmiş yapıtlardır. Tarihleri en az 2 asra dayandığı belirtilmektedir. Tarihte bağcılığın revaçta olduğu zamanlarda bu yapıtların yanında mutlaka pekmez yapımı için (hesire) havuzlar bulunurdu. Ancak son zamanlarda bunlar kullanılmamaktadır. Öte yandan bu yapıtlar, geceleri damında uyumak için de kullanılır, gündüzleri ise içerisine girilerek gölgesinden istifade edilirdi. İlk yapıldıkları dönemlerde de tarla ve bağları beklemek için bazen nöbetçi kulübesi ve bağ sahibi için de barınma evi olarak kullanılırdı.
Kökel (Kürdçe), Kumusho (Süryanice), Kinzıh (Mihelmice) adıyla anılan, günümüzde ise bağ evi gibi isimler verilen bu yapıtlar, günümüzde yaz aylarında yiyecek-içecekleri serin tutmak ve gölgesinde oturmak, kış aylarında da yağmurdan korunmak, tarlada çalışmak için alet ve edevatların saklanması amacı ile kullanılmaktadır.
Asırlık tarihi yapıtlar hakkında İLKHA muhabirinin sorularını cevaplayan Acırlı Mahallesi sakinlerinden Adnan Dindar, bu yapıtların en önemli özelliklerinin taşlar dışında hiçbir malzemenin kullanılmaması ve iki asırdan fazladır ayakta durmaları olduğunu söyledi.
“Çok amaçlı kullanılan barınma odaları”
Dindar, “Şu anda bu sıcakta, bu gölgede “Kökel” dediğimiz, hem yağmurdan hem sıcaktan korunmak için dinlenme yerindeyiz. Eskiden bostanı bekleyenler vardı. İçinde yatıyorlardı ve kendilerini koruyorlardı. O şekilde bunları dedelerimiz, dedelerimizin dedeleri, atalarımızdan beri bu belki 150 sene falan oldu bu kökeller yapılmıştır. Eskiden kançül dedikleri vergi gibi bir şey alıyorlardı. En azından mesela 3-5 tane hayvanları olan kişiler de kançül vermemek için gelip burada saklanıyorlardı. O açıdan da kullanabiliyorlardı. Ama ekseriyetle mesela burası bağlıktı. Bağ döneminde pekmez ve pestil yapıyorlardı. Hatta bazı gecelerde burada kalıyorlardı. Yani barınmak içindi. En azından kendilerini hem yağmurdan hem sıcaktan koruyabiliyorlardı.”
“Çimento yok harç yok, ama asırlardır ayakta duruyorlar”
Kökel’lerin tarihlerinin en az iki asra dayandığını, taş dışında hiçbir malzeme kullanılmadığını belirten Dindar, “Bu yapıtların ön önemli özelliği beton ve kireç gibi hiçbir şey kullanmadan sadece taştan ve insan gücüyle yapılmasıdır. Hatta metal gibi bir şey kesinlikle kullanılmamıştır. Çamur ve kireç gibi hiçbir şey kullanılmadan yapıyorlardı. Bizim dedelerimiz söylüyorlar. Hasan Nora dedikleri kişi bunları yapıyordu. En azından 150 sene falan oldu vefat edeli, kendisi yapmıştı o dönemde. Bağ olan yerlerde ekseriyette vardır. Herkesin kendine ait yerlerde birer tane bulunuyordu. Bu bulunduğumuz mevkide en az 3-4 tane vardır. Burası önceden patika yoldu. Acırlı-Erişti arası sürekli kullanılıyordu. Konaklamalar oluyordu. İnsanlar buraları korunmak ve sığınmak için kullanıyorlardı.”şeklinde konuştu.
“Şu an bunları yapacak kimse yok”
Eskiden bu yapıtların yoğun olarak kullanıldığını belirten Dindar, “Günümüzde bu yapıtlara hiç bakılmıyor. Çok nadir ustaları var artık. Şu an bunları yapacak kimse yok. Eskiden gördüğünüz gibi bu taşlar her biri 100-150 kilo var. Bu günkü insanlar bunu kaldıramaz. Eskiden araba, traktör yoktu. Yaya veya merkep ile yolculuk yapılıyordu. En azından yoruldukları zaman veya sel, yağmur geldiği zaman barınmak için buraları kullanabiliyorlardı. Şimdi olduğu gibi sıcak havalarda bunun çok serin bir havası var.” dedi.
“Bu yapıtların gelecek nesillere aktarılması için korumaya alınmalı”
Bu yapıtların kültürel varlık olarak kabul edilmesi gerektiğini ifade eden Dindar, “Biz Mihelmice bunlara Kökeliyê/Kinzih diyoruz. Gördüğünüz gibi asırlardır bunlar ayakta duruyor. Bu yapıtlarda hiçbir şekilde beton, kireç, çimento, metal, tahta ve odun kullanılmamıştır. Şu anda çok nadir kişiler bunları yapabilir. Midyat ve Estel’in içinde nasıl yüz yıllık eserler korunuyorsa bu yapıtların da koruma altına alınması gerekir. Sit alanı olarak kabul ediliyorsa, bunların da korunması ve tanıtılması lazım. Şu anda yetkililere/devletimize sesleniyoruz. Diğer kültürel varlıklara sahip çıkıldığı gibi bunlara da sahip çıkılması lazım. Bu eserlerin sonraki nesillere aktarılması lazım.” diye konuştu.