Bingöl merkez Sudüğünü köyünde yaşayan 115 yaşındaki H. Zülküf Burulay, dünyanın en yaşlı insanları arasında yer alıyor. Yakın tarihte birçok savaş ve kıtlık dönemine tanıklık eden yaşlı çınar Burulay, ilerleyen yaşına rağmen kimsenin yardımı olmadan tek başına ihtiyaçlarını görebiliyor, ibadetlerini rahatlıkla yapabiliyor.
Halinden memnun ve bu güne gelmenin Allah'ın yardımı olduğunu belirten yaşlı çınar Burulay, sıhhatli ve afiyette olmasından dolayı Allah'a hamd ediyor.
5 Erkek çocuğu ve 70’e yakın torunu olmakla beraber torununun torununu da gören asırlık çınar, yaşadığı ve tanık olduğu sıkıntılı dönemleri İLKHA'ya anlattı.
Birinci Dünya Savaşı'nda Bingöl kapılarına kadar dayanan Rus askerlerin, "Savaşta beyaz elbiseliler var; bizi mahvediyorlar, bizi öldürüyorlar." dediklerini aktaran Burulay, bu durumun Allah'ın yardımının bir göstergesi olduğuna işaret etti.
Geçmişte zor şartlar altında hayatlarını sürdürdüklerini anlatan asırlık çınar Burulay, “O zaman kar çok yağıyordu yollar kapanıyordu. Doktorlar yoktu. Köyden hastaları kızakla doktora götürüyorduk. O zaman sıkıntılar çoktu. Zor şartlarda hayatımızı sürdürüyorduk.” dedi.
“Kıtlık döneminde yiyecek bulamayan insanlar açlıktan ölüyordu”
Kıtlık döneminde muhacir hayatı yaşadığını anlatan Burulay, “O dönemde Ruslar buralara saldırıyordu. Bizler buraları terk ettik; muhacir olduk. Kıtlık döneminde aşağı diye tarif edilen bölgelere gittik. Orada 4 yıl kaldık. Ekmek yoktu; açlıktan insanlar ölüyordu. Çok çile çektik. Memlekete çok az insan geri dönebildi. ” dedi.
“Yokluk içinde bir hayat sürdük”
“Eskiden insanlar az, meralar çoktu" diyen Burulay, "O zaman bir keçinin sütü nerdeyse bir inek sütü kadar vardı. Bu açıdan bolluk vardı. Çay yoktu. Soba yoktu. Lamba için gaz yoktu. Sizin gibi bir misafir geldiği zaman biraz beyaz beze yağ sürüp, bir kaba koyup aydınlatma için kullanıyorduk. O günleri iyi hatırlıyorum; çok sıkıntılar yaşadık. Bazen hayvan yemi bittiğinde köylüler birbirine yardım ediyordu. Buğday ekiyorduk. Bazıları buğdayı başka yerlerden para ile satın alıp hayvan sırtından köye getiriyordu. Burada taşlarla öğütüyorduk. İdaremizi yapıyorduk.” ifadelerini kullandı.
Burulay, koyun ve kuzu yününden elbise ördüklerini, hayvan derilerinden ise bir çeşit basit ayakkabı türü olan çarık yaptıklarını söyledi.
Üç yıl askerlik yaptığını anlatan Burulay, “Yaya olarak Diyarbakır’a oradan tren ile Çanakkale Lapseki bölgesine gidip askerlik yaptık. Askerliği yokluk içinde yaptık. Hastalık vardı, ilaç yoktu. Bitler vardı bizleri mahvediyordu. Geçmişte yokluk vardı şimdi imkânlar daha fazladır. Razık Allah herkesin rızkını veriyor.” İfadelerini kullandı.
“Şeyh Said Efendi'yi şeriat için idam ettiler”
Şeyh Said kıyamına da değinen Burulay, “Atatürk Cumhuriyet ilan ettiği zaman Şeyh Said ve arkadaşları karşı çıktılar. Dediler ki, ‘Biz Atatürk’ün çıkardığı kanunları kabul etmiyoruz’ Şeyh Said Efendi'nin bir bacanağı vardı, ona ihanet etti onu Muş ilinde askerlere teslim etti. Şeyh Said şeriat için Atatürk’e karşı çıktığı için idam edildi.” diye belirtti.
Burulay, "Allah’ın verdiği nimetlere layık değilim. Allah’a çok şükür abdest alıp namaz kılabiliyorum. Allah'a binlerce şükür.” diyerek halinden memnun olduğunu dile getirdi.
115 yaşındaki H. Zülküf Burulay’ın torunu Tayyip Burulay, “Ben onun torunuyum. Kucağımızdaki ise onun torununun torunudur. Dedem şuan 115 yaşını bitirmiştir. Kıtlık dönemini dedem görmüş ama tam olarak anlatamıyorum. Ben küçükken, onun hanımı benim de ninem, kıtlık dönemini bize anlatıyordu. Yaşı ilerlediği için bazı olayları tam hatırlamayıp anlatamıyor. Dedemin 5 erkek çocuğu ve toplam torunları 70 diyebilirim. Dedemin sağlık durumu iyi. Çok fazla sıkıntılar yaşamışlar. Bazen o sıkıntıları anlatırken kendimi tutamıyorum, gözlerim yaşarıyor.” şeklinde konuştu. (Nihat Kanat-İLKHA)