Asrın Dört Yönlü Baskısına Rağmen Kabuğundan Çıkmayı Başaran Hareket

Abdulhakim SONKAYA

Allah(c.c): “Asra kasem olsun ki, insan zararın içindedir” buyurur. Ayeti kerimede geçen Asır; ikindi vakti, çağ-devir, yaranın sıkılarak cerahatının atılması, yağı ve şırası olan meyvenin sıkılarak bundan yağ veya şıra elde edilmesi gibi manalara gelir. Süre-i Celile’de geçen asır; dört yönden insanı kuşatan halleri ifade eder. Bu zorlu dört hale mukabil; Allah(c.c), insana dört çıkış yolu göstermiştir. Bunlar; iman, salih amel, hakkı tavsiye etmek ve sabrı tavsiye etmektir.

Asrın birinci anlamı çağdır, devirdir. Buna kasem buyrulması, içinde bulunulan devrin aldatıcılığının ve baskısının olacağına delalet eder. Gerçekten içinde bulunulan çağ fitne yüklü olabilir. İslam’ın ahkâmının tatbik edilmesinin “bu çağda” zorluğundan, hatta imkânsızlığından bahsedilebilir. Daha vahimi dillendirmeseler de bazı Müslümanlar bile böyle düşünmeye başlayabilir. Küfründen veya cahilliğinden bazı kimseler; “bu çağda böyle şey olur mu” tarzında laflarla İslam’ın ahkâmı hakkında haddini aşabilir. Bu nedenle Hak teala zarardan kurtulmanın ilk şartı olarak imanı zikretmiştir. Bu da çağın baskısına, sihrine ve bundan doğacak tehlikeye karşı net ve kesin bir mesajdır. Buna göre çağ; baskı unsuru olabilir. Usandırıcı ve umut kırıcı olabilir. İşte böyle bir devirde en fazla imana, maneviyata ihtiyaç vardır. Morale ihtiyaç vardır. Bütün bunlar da imanda saklıdır. Çünkü iman ye’sin zıddıdır. Çağ, sihirli bir cazibeye büründüğünde bunu bozacak olan, etkisiz kılacak olan ancak ve ancak imandır.

Asrın bir diğer anlamı ikindi vaktidir. Peygamber(s.a.v), ikindi vaktinde uykunun tehlikesine ve kötü sonuçlarına dikkat çekmiştir. O halde ikindiden sonra uyanık olan kazanır. Aksi takdirde hüsrana uğrar. Her insanın ömrü, temsili olarak; ikindiden(asır) akşama kadardır. Müslüman, bu süreçte uyanık olmalıdır. Güneş, hızla batmaya doğru meylederken onun teyakkuzda olması şarttır. İkindi vaktinde uyumakta olan kimsenin fikri, muhakemesi, karar oluşturma kabiliyeti söz konusu olabilir mi? Unutmamak gerekir ki, asır(çağ), uyanık olanların olacaktır. Mümin, ömrünün kısalığının farkındadır. Bu nedenle zamanın kıymetini bilir. İkindi ile akşam arasında asla uyumaz. Salih amel işleyerek günü kârlı kapatmaya çalışır. Müslüman, ne kadar büyülü ve cazip görünürse görünsün dünya hayatı için, insan için vaktin ikindiden sonra olduğunu bilir. Herkese çok parlak görünse de Müslüman, güneşi böyle görmez. Hayatı böyle görmez. Çünkü ikindiden sonra güneşin ışığı sararmaya başlar. Gittikçe daha çok sararır. Müslüman, güneşin yani dünya hayatının hakiki yüzünü müşahede eder. Bu da onun uyanık olmasını, vaktini salih amellerle en güzel şekilde değerlendirmesini sağlar. Asrın bu cihetine karşı en sağlam güvence İslam Şeriatına sarılmaktır. Asrın bu yöndeki afeti şeriata sarılarak bertaraf edilir.

Asrın bir diğer anlamı yaranın sıkılarak cerahatinin dışarıya atılmasıdır. Mümin, hakkı kabul ederek içindeki cerahatin atılmasını sağlar. Hak, insanı temizler. Onun acılardan kurtulmasını sağlar. Batıl, irindir, yaradır, azaptır. Ondan kurtulmadıkça insan, onun acısını ve ağırlığını içinde taşır. İşte Müslüman, hakkı anlayarak ve anlatarak kendi içini ve diğer insanların içini rahatlatır. Hakkın anlatılması kimine zor gelir. Fakat bunun sonunda bir temizlenme, irinden kurtulma söz konusudur. Bu nedenle hakkı kabul etmeyen kâfir için Allah(c.c): “Bir irinden(ğisliyn) başka yiyecek bir şeyi yoktur.”(Hakka:36) buyurur. Dikkat edilirse ayette geçen “Ğisliyn(irin)” ile “gusül” aynı köktendir. Demek ki, hakkı kabul etmeyen, kendini arındırmayan, kendini günahlardan ve necasetten arındırarak gusül etmeyen kimse irini içinde bırakmıştır. Bu nedenle onun yiyeceği ğisliyn(irin)dir. Başka bir ayette de nankörler için; “Onların dikenden(dari) başka bir yiyeceği yoktur”(Gaşiye:6) buyrulur. Dari ve tazarru(boyun eğme) aynı köktendir. Demek ki hakka boyun eğmeyen, tazarru etmeyen kimse dikenli bir yiyeceğe mahkûm olur. O da içinde elem ve irin oluşturur. Bundan korunmak ve da kurtulmak için hakkı kabul etmek ve hakkı tavsiye etmek gerekir.

Asrın bir diğer anlamı yağı ve şırası olan meyvenin sıkılarak bundan yağ veya şıra elde edilmesidir. Bu da asrın sabır yönüdür. Müslüman, sıkıntıya ve sıkılmaya maruz kalır. Baskıya maruz kalır. Ancak olgunlaşan ve içinde yağ veya şıra olan meyve sıkılır. Asır işlemine tabi tutulur. Yağı ve şırası olmayan bir meyveyi kimse sıkmaz. Kimse koruğu ya da kurumuş olan meyveyi sıkar mı? Elbette hayır. Sıkıntı ve baskı insanı kabuğundan kurtarır. Onu öz hale getirir. Sabır, Asır Süresi’nin sonundadır. Latif bir hatime var burada. Çünkü sonuç onunla elde edilir. Yani asır, asra karşı sabredenlerin olacaktır. Asrın sonunda sabreden fert-cemaat, yağ ve şıra ortaya çıkarır. Yağ, hem besin hem de ışık kaynağıdır. Asrın sonunda sabreden kimse, yağ ve şıra sahibi olur. İnsanlar onunla beslenir. Onunla aydınlanır. Her eve girer. Her insan ona ihtiyaç duyar. Onun şırası da insanlara lezzet verir, tat verir. 

Fert ve cemaat olarak bütün Müslümanlar muhakkak surette bu merhalelerden geçer. Her kim asrın dört yönüne Allah’ın(c.c) buyurduğu dört emirle mukabele ederse zarardan kurtulur, başarıya ulaşır, felaha erer. Bu çağda, bu modern asırda bu vasıflara haiz İslamî bir hareket büyük ve mühim işler yapacaktır. İslam şeriatının tatbik edilmesi gerektiğini açıkça ve tavizsiz bir şekilde dile getiren, bunun için hizmet eden İslamî bir harekete hayati derecede ihtiyaç vardır. Hakka sarılacak, hakkı anlatacak ve bu uğurda sabredecek bir hareket, ülkenin izzet ve onuru olacaktır. Bu uğurda karşılaşacağı sıkıntılara sabredecek, sabrettikçe kabuğundan kurtulacaktır.

Mustazaf-Der kapatıldı. Onun camiası asrın büyüsüne, modernist çağa karşı imana sarıldı, şeriata sarıldı. Bu da ona güç ve itibar sağladı, izzet sağladı. Mustazaf-Der; imanı, salih ameli, hakkı tebliğ etmeyi ve bu uğurda sabretmeyi ilke edindi. Bunun sonucu olarak kabuğundan kurtuldu. Işık ve besin kaynağı oldu. Mustazaflar Derneğiydi, Mustazaflar Hareketi oldu. Artık Mustazaflar bu ülkenin ışık ve besin kaynağıdır. Baskılar, sıkıntılar Mustazafları öz bir sıvıya dönüştürdü. Bu nedenle Mustazaflar Hareket oldu. Artık onlar hep akacak, daima akacaktır. İnsanlara umut ve rehberler olacaktır.

Asrın dört yönlü baskısına rağmen kabuğundan çıkmayı başaran Müslümanlara selam olsun.

Doğruhaber Gazetesi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.