Asrın Müceddidinden Öğütler

Müslümanların dünya ve ahiret işlerinde muvaffakiyetine vesile olan en önemli sebeplerden biri, enaniyetten (benlikten) uzak durarak taksim’ül a'malla, istişareyle ve birbirlerini, özellikle de büyüklerini ve âlimlerin dinleyip itaat etmekle aralarındaki

Müslümanların dünya ve ahiret işlerinde muvaffakiyetine vesile olan en önemli sebeplerden biri, enaniyetten (benlikten) uzak durarak taksim’ül a'malla, istişareyle ve birbirlerini, özellikle de büyüklerini ve âlimlerin dinleyip itaat etmekle aralarındaki vahdet ve birlik bağlarını sağlamlaştırmaktır.

Birbirlerini dinlemeyen ve itaat etmeyen niza ve tartışma hastalığına yakalanan insanlar arasında vahdetten, birlikten, kuvvetten, izzetten ve şereflice yaşamaktan söz etmek mümkün değildir.

Benlik ve enaniyetin olduğu yerde ihtilaftan, nizadan ve bunların menfi sonuçlarından başka bir şey yeşermez. Enaniyete yakalanan bir insan, insanlara arslan, şeytanlara ise merkep haline gelir.

Ehli dünya ve dalalet çok basit oldukları için enaniyet küpü oldukları halde edna bir dünya menfaati için ondan çok kolay vazgeçebiliyor ve şeytanın ayağını bile öpebiliyorlar.

Müslümanlar ise çok onurlu ve şerefli olduklarından bazen enaniyeti, aklen sebat zannederler. Onun için takva, Allah korkusu ve büyüklerin öğüt ve irşatları imdatlarına yetişmezse bütün dünyaları gitse de ondan vazgeçmiyorlar. Ve bu onlara çok pahalıya mal oluyor.

Bu sebeple şeytanlar Müslümanları niza ve ihtilafa düşürmek için bu sinsi hile ve tuzağa başvuruyorlar. Bozmak istedikleri insanı hiç övgüye değmeyen şeylerle ilgili bitmek bilmeyen övgülerle övüyor ve ödüllendiriyorlar. Ellerinden geldikçe kalplerine enaniyeti enjekte ediyorlar ve bu şekilde onları geçimsiz, saldırgan, istişareye ihtiyaç duymayan ve ondan daha fazla işlerden anlayan hiç kimse olmadığını zanneder hale getiriyor, ardından onları kullanıyorlar. Onlarla işleri bittikten sonra da gerçek yüzlerini ortaya koyuyorlar ve kendilerini fena bir halde hakikat zemininde buluyorlar. Artık hallerine ağlayacak bir dost da bulamıyorlar.

İşte deccaliyet asrında insanları Allah’u Tealaya davet eden mürşidimiz Üstad Bediüzzaman’la insî ve cinnî şeytanlar baş edemeyeceklerini anlayınca; hain hile ve tuzaklarla talebe ve etba’larına göz diktiler ve onlarla uğraşmaya başladılar. Lakin Üstad onların bütün sinsi hile ve tuzaklarının farkına çabucak varıyor; irşadat, öğüt ve yol göstermeleriyle bu hile ve tuzakları tek tek su üstüne çıkarıyordu. İşte bu beşinci desiseye karşı yazılan irşadat ve öğütler çok önemlidir. Bakalım mürşidimiz bu hususta bize ne gibi tavsiye ve fermanlarda bulunmuşlardır. Allah’ın izniyle önceki şeytanların çabaları boşa çıktığı gibi, bu günkü şeytanların çabaları da boşa çıkacaktır. Kendileri gibi keyfiyetsiz birkaç bed (kötü) tabiatlı insanlardan başkasını kandıramayacaklardır.

BEŞİNCİ DESİSE-İ ŞEYTANİYE
Ehl-i dalaletin tarafgirleri, enaniyetten istifade edip, kardeşlerimi benden çekmek istiyorlar. Hakikaten insanda en tehlikeli damar, enaniyettir ve en zaîf damarı da odur. Onu okşamakla, çok fena şeyleri yaptırabilirler.

Ey kardeşlerim! Dikkat ediniz; sizi enaniyette vurmasınlar, onunla sizi avlamasınlar. Hem biliniz ki: Şu asırda ehl-i dalalet eneye binmiş, dalalet vâdilerinde koşuyor. Ehl-i hak, bilmecburiye ene'yi terketmekle hakka hizmet edebilir. Ene’nin istimalinde haklı dahi olsa; mademki ötekilere benzer ve onlar da onları kendileri gibi nefisperest zannederler, hakkın hizmetine karşı bir haksızlıktır. Bununla beraber etrafına toplandığımız hizmet-i Kur’aniye, ene’yi kabul etmiyor. “Nahnü” istiyor. “Ben demeyiniz, biz deyiniz” diyor.

Elbette kanaatınız gelmiş ki, bu fakir kardeşiniz ene ile meydana çıkmamış. Sizi enesine hâdim yapmıyor. Belki, enesiz bir hâdim-i Kur’anî olarak kendini size göstermiş. Ve kendini beğenmemeyi ve enesine tarafdar olmamayı meslek ittihaz etmiş. Bununla beraber, kat’î deliller ile sizlere isbat etmiştir ki: Meydan-ı istifadeye vaz’edilen eserler, mîrî malıdır; yani Kur’an-ı Hakîm’in tereşşuhatıdır. Hiç kimse, enesiyle onlara temellük edemez! Haydi, farz-ı muhal olarak ben enemle o eserlere sahib çıkıyorum, benim bir kardeşimin dediği gibi: Madem bu Kur’anî hakikat kapısı açıldı, benim noksaniyetime ve ehemmiyetsizliğime bakılmayarak, ehl-i ilim ve kemal arkamda bulunmaktan çekinmemeli ve istiğna etmemelidirler. Selef-i sâlihînin ve muhakkikîn-i ülemanın âsârları, çendan her derde kâfi ve vâfi bir hazine-i azîmedir; fakat bazı zaman olur ki, bir anahtar bir hazineden ziyade ehemmiyetli olur. Çünki hazine kapalıdır; fakat bir anahtar, çok hazineleri açabilir.

Zannederim ki, o enaniyet-i ilmiyeyi fazla taşıyan zâtlar da anladılar ki: Neşrolunan Sözler, hakaik-i Kur’aniyenin birer anahtarı ve o hakaiki inkâr etmeye çalışanların başlarına inen birer elmas kılınçtır. O ehl-i fazl u kemal ve kuvvetli enaniyet-i ilmiyeyi taşıyan zâtlar bilsinler ki; bana değil, Kur’an-ı Hakîm’e talebe ve şakird oluyorlar. Ben de onların bir ders arkadaşıyım. Haydi farz-ı muhal olarak ben üstadlık dava etsem, madem şimdi ehl-i imanın tabakatını, avamdan havassa kadar, maruz kaldıkları evham ve şübehattan kurtarmak çaresini bulduk; o ülema ya daha kolay bir çaresini bulsunlar veyahut bu çareyi iltizam edip ders versinler, tarafdar olsunlar. Ülema-üs sû’ hakkında bir tehdid-i azîm var. Bu zamanda ehl-i ilim ziyade dikkat etmeli.

Haydi, farzetseniz ki, düşmanlarımızın zannı gibi ben, benlik hesabına böyle bir hizmette bulunuyorum. Acaba dünyevî ve millî bir maksad için, çok zâtlar enaniyeti terkedip, firavun-meşreb bir adamın kemal-i sadakatla etrafına toplanıp, şiddetli bir tesanüdle iş gördükleri halde; acaba bu kardeşiniz, hakikat-ı Kur’aniye ve hakaik-i imaniye etrafında, kendi enaniyetini setretmekle beraber, o dünyevî komitenin onbaşıları gibi, terk-i enaniyetle hakaik-i Kur’aniye etrafında bir tesanüdü sizden istemeye hakkı yok mudur? Sizin en büyük âlimleriniz de, ona “Lebbeyk” dememesinde haksız değil midirler?

Kardeşlerim, enaniyetin işimizde en tehlikeli ciheti, kıskançlıktır. Eğer sırf lillah için olmazsa, kıskançlık müdahale eder, bozar. Nasılki bir insanın bir eli, bir elini kıskanmaz ve gözü, kulağına hased etmez ve kalbi aklına rekabet etmez. Öyle de: Bu heyetimizin şahs-ı manevîsinde herbiriniz bir duygu, bir âza hükmündesiniz. Birbirinize karşı rekabet değil, bilakis birbirinizin meziyetiyle iftihar etmek, mütelezziz olmak bir vazife-i vicdaniyenizdir.

Bir şey daha kaldı, en tehlikesi odur ki: İçinizde ve ahbabınızda, bu fakir kardeşinize karşı bir kıskançlık damarı bulunmak, en tehlikelidir. Sizlerde mühim ehl-i ilim de var. Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister, hattâ yazılan risalelere karşı muaraza ister. Kalbi risaleleri sevdiği ve aklı istihsan ettiği ve yüksek bulduğu halde; nefsi ise, enaniyet-i ilmiyeden gelen kıskançlık cihetinde zımnî bir adavet besler gibi, Sözler’in kıymetlerinin tenzilini arzu eder tâ ki kendi mahsulât-ı fikriyesi onlara yetişsin, onlar gibi satılsın. Halbuki bilmecburiye bunu haber veriyorum ki:

“Bu dürûs-u Kur’aniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müçtehidler de olsalar; vazifeleri -ulûm-u imaniye cihetinde- yalnız yazılan şu Sözler’in şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünki çok emarelerle anlamışız ki: Bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enaniyet-i ilmiyeden aldığı bir his ile, şerh ve izah haricinde birşey yazsa; soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklidcilik hükmüne geçer. Çünki çok delillerle ve emarelerle tahakkuk etmiş ki: Risale-i Nur eczaları, Kur’anın tereşşuhatıdır; bizler, taksim-ül a’mal kaidesiyle, herbirimiz bir vazife deruhde edip, o âb-ı hayat tereşşuhatını muhtaç olanlara yetiştiriyoruz!”[1]

 

İnzar Dergisi

İslam ve Kur'an Haberleri

[1] 29. Mektup, 6. Risale olan 6. Kısım
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu