VAN- Van'ın İslami çizgide yayın yapan radyosu olan Serhad FM'de gündemdeki konuların değerlendirildiği "Hafta Ertesi" programında bu hafta; 8 gün süren ve Siyonist İsrail'in yenilgisiyle sonuçlanan savaş ele alındı. Programda stüdyoya canlı telefon bağlantısıyla bağlanan yazar Nureddin Şirin ve stüdyo konuğu Yazar Abdulhelim Almalı ile program sunucusu İlke Haber Ajansı Van Bölge Temsilcisi Fikret Özkan'ın sorularını yanıtladı.
"Allah'ım, Bu Kurbanlarımızı Sana Hediye Ettik"
Programa canlı telefon bağlantısıyla bağlanan yazar Nureddin Şirin, Filistin'deki direniş örgütlerinin galibiyetiyle sonuçlanan 8 günlük savaş ile Muharrem ayı ve Aşura günü arasındaki benzer noktalara dikkat çekti. Kerbela'da Hz. Hüseyin'in kucağındaki 6 aylık yavrusuna yapılanı hatırlatan Şirin, "Hz. Hüseyin, 6 aylık yavrusunu kucağına alarak düşmanın karşısına çıkıp: "Hadi ben suçluyum, ben size karşı asiyim, başımı almak istiyorsunuz. Peki, bakın bu 6 aylık yavru, sudan çıkmış bir balık gibi nasıl da çırpınıp duruyor. Bari buna bir yudum su verin", dediğinde, buna, Yezid ordusunun verdiği cevap: Keskin okçu, okunu fırlatıyor. Fırlattığı ok, 6 aylık yavrusunun boğazına saplanıyor. İmam Hüseyin'in avucuna su değil; kan doluyor. Ve Hz. Hüseyin, 6 aylık yavrusunun kanını göğe savuruyor . Ve o yavrusunun bedenini semaya doğru kaldırıp; " Allah'ım kabul et" diye buyuruyor. Ve aynı şekilde Gazze'deki anneleri görelim. Onlar da aynı şekilde 6 aylık yavrularını, kundakları kucaklarına alıp "Allah'ım, bu kurbanlarımızı Sana, Aksa'ya, Kudüs'e, Filistin'e hediye ettik. Sana kurban sunduk bu kurbanlarımızı, kabul et" diyor" ifadelerini kullandı.
Hz. Hüseyin'in Kerbela'daki, "Eğer kanım dökülmeden ayakta durmayacaksa ceddim Muhammed'in dini, ey kılıçlar! haydi gelin alın beni, parça parça edin bedenimi" sözünün hatırlatan şirin " Şimdi aynısını Gazze direnişi, Filistinli kardeşlerimiz diyor ve diyorlar ki; "Eğer düşmanların Apaçileri, F- 16'ları, kan kusan tankları, savaş gemilerinden atılan toplar bizlerin bedenlerini parçalayıp kanlarımızı dökecekse gelsin hepsi. Biz, İslam'ın mukaddesatını, Allah'ın mübarek kıldığı Filistin topraklarını ve Filistin üzerinde İslam ümmetinin namus ve şerefini korumak ve savunmak için kanlarımızı vermeye hazırız" şeklinde konuştu.
"İslam Dünyası Tağut ve Diktatör Rejimlerle Dolu"
Yezid'in şahsında diktatörlüğü ve İslam kisvesi altında mukaddesatların çiğnenmesini gördüklerini ifade eden Şirin, bunun yanında Yezid'in şahsında Müslümanların sahip olduğu servetlerin bir avuç saltanat için nasıl çarcur edildiğini de gördüğümüzü dile getirdi. Şirin, sözlerini şöyle sürdürdü: "Ama biz Yezid'in şahsında en acı olanı, kendisini Müslümanların halifesi olarak adlandırıp da İslam'ın, Kur'an'ın ve Resulullah'ın İslam ümmetinin önüne koyduğu en büyük emaneti olan Peygamberin Ehl-i Beyt'ini, kanlı kılıçlarla nasıl doğradığını görüyoruz. Bunu günümüze uyarladığımız zaman aynı şeylerle karşılaşıyoruz. İslam dünyası, tağut ve diktatör rejimlerle dolu. İslam dünyası, sözde İslam kılıklı; ama İslam'ın mukaddesatını ayaklar altına alan satılmış iş birlikçileri görüyoruz. İslam topraklarında minberlere çıkan alimlerinden, emperyalizmin ve siyonizmin karşısında küçük bir söz dahi söylemeyip; hatta onlara dolaylı olarak dua edildiğini, onlara gözyaşı döküldüğünü gördüğümüz halde ; ama onların Müslümanlara karşı ne kadar haşin ve husumet içerisinde olduğunu görüyoruz."
"Demir Kubbe Teneke Olup Çıktı"
Filistinli direnişçilerin karşısında, İsrail'in,tarihte hiçbir zaman aklına getirmediği, hayal etmediği ve etmeyeceği bir hüsranla karşılaştığını, bütün dünyanın gördüğünü söyleyen Şirin, " Daha önce, Filistin toprakları üzerinde tam bir emniyet ve güven içerisinde yaşama vaadiyle onları oraya toplayan Siyonist rejim, yine o insanlara 8 gün boyunca sığınaklardan çıkmayın sözünü söyledi. Yani, öyle ki füzelerin Siyonist rejim bölgelerine atıldığında kentler, hayalet kentleriydi. Füzeler, şehrin merkezine düşüyordu. Ticaret merkezlerine yerleşim bölgelerine düşüyordu. Aynı şekilde askeri üslere düşüyordu. Fakat ne oldu? Filistinliler ne yaptı. Evlerindeydiler. Siyonistler geliyordu bombalıyordu. İşyerlerindeydiler, dükkânlarındaydılar, evlerindeydiler. Filistinliler yerin altında değildi. Ama sekiz gün boyunca 1,5 milyon Yahudi, yerin altındaydı. Bu tablonun yaşatılması Siyonist rejimim temelden sarsıldığını, kuruluş felsefesindeki güvencelerinin tamamen boş olduğunu ortaya çıkardı. Bir taraftan dünyanın en ileri askeri teknolojisini gelişmiş modern ordularını yöneten ve onlara sahip olan hem de bugünlerde Amerika ile beraber ortak askeri tatbikatı düzenleyip sözüm ona 'demir kubbe' hava savunma sistemiyle Siyonist rejimi etrafına tam bir güvenlik ağı ördüğünü iddia edenler 1 500 tane düşen füzeden 200 tanesini önleyebildiklerin açıkladılar. Diğer füzeler ne oldu? Buharlaşmadı. Çölde kuru topraklar üzerine düşmedi. Dolayısıyla o milyonlarca dolar harcanarak 'demir kubbe' dedikleri şey bir teneke olduğu ortaya çıktı" dedi.
İsrail'in Attığı Füzeler Kendi Şehirlerine Düştü
Demir kubbenin aslında işe yaradığını alaylı bir dille ifade eden Şirin, Gazze'den atılan füzeleri engellemek için ateşlenen demir kubbe füzelerinden bazılarının İsrail'in kendi şehirlerine düştüğünü belirterek, bunun, Allah-u teala'nın bir hikmeti olduğuna işaret etti.
"İsrail'le Anlaşmak Bir Ayıyla İne Girmeye Benzer"
Programda, Mısır ve Türkiye'nin aracılığıyla Filistin ile İsrail arasında uygulanan ateşkes maddelerine değinen yazar Abdulhelim Almalı ise, İsrail'le anlaşmayı, bir ayıyla beraber ine girmeye benzetti. İsrail'in anlaşmaya sadık kalıp kalmayacağının belli olmadığını söyleyen Almalı, " Çünkü bundan önceki her dönemde de aldığı mağlubiyetlere rağmen yapmış olduğu anlaşmalara sadık kalmamıştır. Ama anlaşmanın maddelerine baktığımızda Filistinliler büyük bir başarı elde ettiler. Bu anlaşma maddelerin birincisinde; İsrail'in Gazze bölgesine yönelik tüm düşmanca faaliyetler havadan karadan ve denizden son verecek. Tüm saldırıların durdurulması da buna dâhildir. Artık bu anlaşmaya göre hedef tespiti yapıp tek tek, insanları da şehit edemeyecek. İkincisi; Filistinli direniş grupları Gazze'den İsrail'e herhangi bir saldırı ve operasyon düzenlemeyecek. Üçüncüsü; geçiş kapılarının açılması. Bu madde çok önemli. Şahısların geçişleri ve ticari malların geçirilmesini kolaylaştırılması… Bölgede oturanların geçişlerine herhangi bir sınırlama getirilmemesi. Yalnız, İsrail'in yaptığı açıklamalara baktığımızda, "Ambargo devam edecek."diyor. Burada bir çelişki ortaya çıkıyor. İsrail, metine döktüğü sözüne öyle gösteriyor ki sadık kalmıyor.
"Defterinde Şehadet Olan Bir Millet Böyle Bir Şey Düşünebilir Mi?"
Sunucu Fikret Özkan'ın, ulusal bir gazetenin dış haberler servisinde, Gazze savaşı sonrası Gazzelilerin psikolojilerinin bozulduğu ve bu yüzden uyuşturucu kullanımında artışın olduğu haberini hatırlatması üzerine, bunu tam anlamda bir dezenformasyon olarak değerlendiren Almalı, haberi yayınlayanlara sert tepki göstererek, " Defterinde şehadet olan bir millet, böyle bir şey düşünebilir mi? Psikolojileri bozuldu! Hayatlarına namazla, zekatla yön veren, cihatla şekillendiren birinin psikolojiye ihtiyacı olabilir mi? Kendisini uyuşturucuya kaptırabilir mi? Eğer insanlar kendi değerlerini basite alırlarsa kim onu ciddiye alacaktır? 170 tane insanımız şehit oluyor, binin üzerinde yaralı var. Adam bize ellere kapanıp duaya davet ediyor! Bu insanların füzeye, araca, duayı gerçekleştirecek araç gerece ihtiyacı vardır. Silaha ihtiyacı vardır. Yoksa; Ya Rabbi! Sen Filistinlilere yardım et, sen Gazzelileri koru… elbette dua edeceğiz; ama sadece işi Allaha havale etmek, ondan sonra yan gelip yatmak olmaz" diye konuştu. (Fırat Arslan-İLKHA)