Yine bir Aşura mevsimine daha girdik. Davası için kendini feda edenlerin mevsimine… Şahadeti bir gelinin boynundaki gerdanlığa benzeten yiğitlerin mevsimine… Zor zamanlarda, imtihan zamanlarında dindarlığın ne olduğunu yaşayış ve ölümleriyle gösterenlerin mevsimine…
Yine bir Aşura iklimine daha girdik. Bela ve musibetlerden korunmak için insanlar köşe bucak kaçarlarken, Din-i Mubin-i İslam’ı yüceltmek için evini bir musibetgaha çeviren erlerin iklimine…
Aşura nedir? Gerçekten Aşura’yı anlayabiliyor muyuz? Aşura’yı ancak Hüseyniler anlayabilir! Hüseyin gibi yaşayan, onun gibi düşünen, Hüseyni mantığa aşina olanlar anlayabilir. Amed’i, Kürdistan’ı ve tüm İslam coğrafyasını Kerbela kahramanları gibi zamanın Yezidlerine karşı bir direniş ve diriliş yurduna çevirenler anlayabilir…
Hüseyni mantık, âşıkların mantığıdır. Kûr’an’ın ve sahih sünnetin düsturlarını kendine rehber edinen ve bu düsturlar için İbrahim’i bir teslimiyetle İsmaillerini feda edebilenlerin mantığı…
Hüseyni mantığı anlayabilmek için Kerbela hadisesine kısaca bir göz atalım. Muaviye’nin ölümünden sonra Emevi Hanedanının başına geçen emir Yezid ne pahasına olursa olsun Peygamber Aleyhisselamın ciğerparesi İmam Hüseyin’den bağlılık talebi için Medine valisine emirname gönderince İmam Hüseyin, ev halkını yanına alıp gizlice Medine’den ayrıldı. Hac mevsimini Mekke’de geçirdi. İmam Hüseyin’in Yezid’e biat etmekten kaçınıp Mekke’ye geldiğini ve Mekke’de de yalnızlığa itilip yardımcısız kaldığını duyan Irak halkı dört bin civarında mektup göndererek İmam Hüseyin’i Kûfe’ye davet etti. İmam Hüseyin, amcasının oğlu Müslim bin Akil’i Kûfe’ye gönderdi. Müslim, Kûfe’de daha sonra Kerbela katliamına katılanları yakalayıp öldüren Muhtar es-Sekafi’nin evini kıyama hazırlık karargâhı yaptı. Kûfelilerden tam on sekiz bin biat aldı. Bunu duyan İmam Hüseyin, ev halkı ve yetmiş civarında yareniyle Irak yoluna koyuldu.
Kardeşi Muham- med Hanefi( felçli olduğu için aşk kervanına katılamıyordu) ve Abdullah ibni Abbas başta olmak üzere birçok önemli şahsiyet İmam Hüseyin’i Irak yolculuğundan vazgeçirmeye çalıştılar. Babası Ali’ye, kardeşi Hasan’a ihanet eden Kûfelilere güvenilemeyeceğini, onu yarı yolda bırakmalarından korktuklarını söylediler. İmam Hüseyin söylenenleri sessizce ve gülümseyerek dinledi. Iraklıların ikiyüzlü ve güven vermeyen durumundan haberdar olduğunu ama işin sonunda ölüm de olsa yolundan dönmeyeceğini bildirdi.
Resul-i Kibriya aziz torununun Neyneva( Kerbela) çölünde şehit edileceğini buyurmuştu. Yani İmam Hüseyin şehit edileceğini bile bile Kûfe yoluna koyulmuştu. Kuru akıllarını rehber edinmiş, dünyevi maslahatların dışında bir amaçları olmayan insanlar için bu davranış akıl almaz bir şey. Bir tür intihar…
İşte Hüseyni mantık burada devreye giriyor. Aşkın mantığı… Dava için, ilahi düsturlar için, hakk kelimeyi yüceltmek için candan, maldan, evlad’u iyaldan vazgeçme mantığı… Maşukun rızası uğruna pervaneler gibi ateşte yanma mantığı… Ve kanın gücüne inananların mantığı… Hüseyni mantık!
Muhammed Aleyhisselamın dini unutulmuşluğa terk edilmişti. Haramlara, günaha batmış yaşamlar normal karşılanır olmuştu. Fetihlerle gelen ganimet Müslümanları zenginleştirmiş, dünya sevgisi şifasız bir virüs gibi Müslüman kalpleri işgal etmişti. Üstünlük, şeref ve izzettin ölçütü takva ve iman değildi artık. İman ve takvanın yerini konfor düşkünlüğü almıştı.
Müslümanlar öylesine derin bir gaflet, uyuşukluk, tembellik, ölüm korkusu, neme lazımcılık, cehalet girdabında kaybolmuşlardı ki içki içen, insanlara sarhoşken namaz kıldıran, sarayını kumarbazların ve ayyaşların, çalgıcı kadınların buluşma yeri haline getiren; Yahudi köleleri kendine danışman atayan, Müslümanların beytü’l-malını eğlence meclislerine meze yapan, fasık, zalim Yezid’in iktidarına birkaç ileri gelen sahabe çocuğu dışında kimse itiraz etmedi.
Müslümanların uyanışı, dirilişi, silkinişi için büyük bir olay lazımdı. Müslümanları gayrete getirecek, tekrar cihat ve şehadet aşkı uyandıracak bir olay… Bu, Hüseyn’in kanından başka bir şey değildi.
Evet, Hüseyin’in kanı…
Hüseyin, Muhammedi İslam’ın ihyası, tekrar dirilişi için kendini feda etti. Bu ümmetin İsmail’i İmam Hüseyn’dir!
Hüseyin, bazılarının yaptığı gibi maslahat deyip Yezid düzenine boyun eğebilirdi. Bunun için üretebileceği bahaneler çoktu. Mesela yalnızlığını ve güçsüzlüğünü ileri sürebilirdi. Veya takiyye elbisesine bürünebilirdi.
Ama Hüseyni mantıkta bahanelere sığınmak yoktur. Dünyevi kaygılar için zillete boyun eğmek yoktur. ‘’ Heyhat minezzille!’’şiarını bayraklaştırmıştır Hüseyni mantık. Aşk mektebinde şehitlik dersi verenlerin mantığıdır Hüseyni mantık.