“Atanmışlar ve seçilmişler” tabirlerini herkes bilir. Hani seçilmişler biraz daha korunaklı bir statüye sahiptir. Görevden alınmaları nispeten daha zordur. Buna karşılık atanmışlar daha kolay görevden alınıyordu.
Sayın Türkiye Cumhur-Başkanı Erdoğan “Atananlar da görevden alınabilir” dedi. Demek ki atanan da seçilen de kolaylıkla görevden alınabilecek ve artık kimsenin makam garantisi yok. Peki, bu durumda görevden alınmamanın bir yolu yok mu? Dokunulmazlığı olan bir makam yok mu?
Evet, böyle bir makam var.
Peygamberler, Mustafa'dır. Mustafa, seçilmiş olandır. Peygamberler bir amaçla gönderildikleri için de aynı zamanda atananlardır. Dolayısıyla Nebiler hem seçilmiş hem de atanmış oluyorlar. Ama Muhammedin(sav) bunun dışında bir vasfı ve rolü daha vardır. O da adanmış olmasıdır. Bu nereden çıkıyor? Diye sorulabilir. Evet, bu onun “nezir” isminden çıkan bir manadır. Çünkü o “Nezirdir”(Bakara:119) ve nezir aynı zamanda adak demektir. Yani “uyarıcı-uyaran” anlamında olan nezir aynı zamanda adak demektir. Adanmış olan demektir.
Gerçekten Peygamber iki manada da nezirdir. Zira o hem uyarmış hem de kendini uyardığı şeye adamıştır. Kendini insanların, insanlığın hayrına adamıştır.
“Onlar ki adaklarını yerine getirirler.”(İnsan:7) Bu ayet insan suresinde geçer. Demek ki adanmak ve de adamak bir ölçüde insan olmanın gereklerinden birisidir.
Adak insanın kendi üzerinde bir şeyi adamasıdır. Ama “nezir” vasfına sahip kimse bununla yetinmez bir de kendini adar. İşte yüce ahlak ve erdem budur. İnsan kendini adamadıkça bir şeyin hakkını vermez. Ne atanmış olmak ne de seçilmiş olmak işi hakkıyla icra etmeye, vazifeyi gerektiği şekilde yapmaya yetmez. Burada mutlaka başka hesaplar devreye girer. Ne kadar hassasiyet gösterilirse gösterilsin bazı sorunlar ortaya çıkar. Ama adananlar, kendilerini adayanlar hiçbir ucuz hesaba tenezzül etmezler. Onlar görevi değil görev onları bırakmaz. Onlar makam peşinde değil makamlar onların peşindedir. Her makam onlarla kaim olmak için can atar. Her makam onlara kurbandır, yakındır.
Ülkenin, Milletin, Ümmetin ve dahi cümle âlemin esasen adanmışlara ihtiyacı vardır. İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımdakini tam hür olarak sana adadım, benden kabul buyur..." demişti (Ali İmran:35). İşte böyle bir ruh ve imana ihtiyaç var. Günümüzde kadınlar hep atanmayı bekleyen bir ülke haline geldik. Öyle ki kadınlar şimdi atanma uğruna adamaktan vazgeçiyor. Adayacak hiçbir şey yok içlerinde. Adanmışları, adayanları olmayan bir ülkede herkes atansa ne olur atanmasa ne olur.
O halde mesele ne seçilmişler ne de atanmışlardır. Mesele adanmışlardır. Bir ülkede kadın erkek ne kadar adanmış varsa o oranda huzur ve mutluluk, üretim ve başarı, güç ve direnç, aşk ve özgürlük vardır demektir.
Koca adamlar ya seçilmek ya da atanmak arasında tercih bekliyor. Be adam bir de adanmaya baksana. Nezir olsana. Hele kadınlar adanmaktan atanmaya geçtiklerinden beri içleri bomboş oldu. Ne iç ne dış güzellikleri kaldı. Aşklarını verdiler ve bunun karşılığında hiçbir şey elde etmediler. Akıllı kadın odur ki atanmaktan adamaya geçiş yapsın. Bu Nebimizin vasfı, sünneti ve ahlakıdır. Öyle uzun boylu düşünmeye gerek yok. Örtüsüne bürünen Nezir hürmetine perdeyi kaldırdık, bizden bu kadar...