Toplumun değerlerini yakından ilgilendiren düzenleme, kanun ve sözleşmelerin toplumdan bağımsız bir şekilde uygulanmasının toplumda derin yaralar açacağı belirtildi.
Kanun ve düzenlemelerin toplumsal değerlere aykırı bir şekilde inşa edilmesinin toplumu yozlaştıracağını ve değerlerinden koparacağını ifade eden Avukat Muhammed Zülfü Aydın, farklı coğrafyalarda bulunan mazlum Müslümanların da kötü bir şekilde etkileneceğini, aynı zamanda ülkenin bağımsızlığının tehlikeye gireceğini belirtti.
Aydın, Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanunun geçtiğimiz günlerde TBMM Genel Kurulundan geçip onaylandığını dile getiren Aydın, kanunların, toplumsal dinamikleri gözeterek ve toplumdaki olası etkileri göz önünde bulundurularak yapılması gerektiğini vurguladı.
"Biz Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun metninin yanlış olduğunu düşünüyoruz. Bu kanun, toplumumuzun dinamikleri ile uyuşmamaktadır. Kanunlar, topluma nizam getirmesi için yapılmalıdır. Kanunların toplumsal dinamikler gözetilerek ve toplumdaki olası etkileri gözönünde bulundurularak yapılması gerekir. Toplumsal dinamikler; toplumdaki sosyal kültürel çeşitlilik, ekonomik, coğrafik ve etnik hassasiyetlerin gözetilmesidir.
Aydın, "Batı ve ABD, Türkiye'de faaliyet gösteren uluslararası yardım kuruluşları ve STK'lara olan bakış açıları olumsuzdır. Çıkarılan bu kanunun, Batı, ABD ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde bulunan 5 ülkeye hizmet edeceği bir gerçektir." dedi.
"Kanunun içeriğine baktığımız zaman Cumhurbaşkanımızın dünya 5'ten büyüktür söylemi ile çeliştiği açıktır"
BMGK tarafından alınan kararların Cumhurbaşkanı imzası ile direkt olarak kanunlaştırılmasını içeriyor diyen Aydın, toplumsal dinamiklerin hesaplanmadığı kanunların çıkarılmasının yanlış olduğunu ifade etti.
Aydın, "Kanunun içeriğine baktığımız zaman, Cumhurbaşkanımızın dünya 5'ten büyüktür söylemi ile çeliştiği açıktır. Kanun, BMGK tarafından alınan kararların Cumhurbaşkanı imzası ile direkt olarak kanunlaştırılmasını içeriyor. Bu, BMGK'nin almış olduğu kararların tamamının ülkemizde kabul edileceği anlamına geliyor. Çok ciddi tehlikeler oluşturmaktadır. Bunlar hesaplanmadan bu kanunların çıkarılması tamamen yanlıştır. Toplumda belli çevrelere sorulmadan, hesap yapılmadan kapalı kapılar ardından yapılmış siyasi hesaplar nedeni ile çıkarıldığını düşünüyoruz." ifadelerini kullandı.
"Türkiye'de bulunan STK'ların Filistin, Afrika, Uzakdoğu ve Asya gibi Müslümanların bulunduğu yerlere yapılan yardımlarının önü kesilmek istenmektedir"
Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanunun, avukat ve müvekkiller üzerinde ciddi sorunlar oluşturacağına değinen Aydın, kanunun kabul edilmesi, ülkenin egemenlik haklarının BMGK'ne teslim edilmesi anlamına geleceğini vurguladı.
Aydın, "Kanunun içeriğine baktığımız zaman, kanunun avukatlar ile ilgilide çok ciddi sorunlar oluşturabileceğini düşünüyoruz. Avukatlara şüpheli işlem bildirimine ilişkin bir düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme, avukat müvekkil arasındaki gizlilik ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Avukatın sır tutma hükümlülüğüne ters düşmektedir. Kişilerin anayasal hakları zedelenmektedir. Cumhurbaşkanımızdan beklentimiz bu kanunu onaylamamasıdır. Zararın neresinden dönülürse kârdır. Ülkemizin egemenlik hakları, BMGK'ne teslim edilmektedir. Uluslararası arenada yardım yapan STK'ların yaptığı yardımların mahiyetine kadar bildirilmesi amaçlanmaktadır. Türkiye'de bulunan STK'ların Filistin, Afrika, Uzakdoğu ve Asya gibi Müslümanların bulunduğu yerlere yapılan yardımların önü kesilmek istenmektedir." ifadelerine yer verdi.
"Batı ve Amerika'nın iki yüzlü olduğu görülmektedir"
"Batı ve Amerika, PKK -FETÖ gibi terör örgütlerine kucak açarak iki yüzlülük yapmaktadır" diyen Aydın, daha önce yapılan İstanbul Sözleşmesine değinerek ailenin yok edilmek istendiğini ve batıdan gelen kanunlarda toplumun dinamiklerinin göz önünde bulundurulmasının gerektiğini söyledi.
Aydın, "Batı ve Amerika PKK -FETÖ gibi terör örgütlerine bugün kucak açmış durumundadırlar. Ülkemizce terör örgütü olarak tanınmalarına rağmen Avrupa ve Amerika'da her türlü faaliyetlerini çok rahat bir şekilde yapabilmektedirler. Bu da onların iki yüzlü olduğunu göstermektedir. Uluslararası hukukta karşılıklılık ilkesi gereği bu kanunu meclisten geçirmemiz çelişki oluşturmaktadır. Bu husus gözetildiği zaman bu kanunun onaylanması ülkemiz adına yapılmış büyük bir hatadır. Bu hatadan dönülmesini talep ediyoruz.
Toplumsal dinamikler hesaplanmadan ve herhangi bir çekince de konmadan İstanbul Sözleşmesi kabul edilmişti. Ancak bugün İstanbul Sözleşmesinin ülkemizde aile yapısını zedelediğini ve birçok kişiyi mağdur ettiğini görmekteyiz. İstanbul Sözleşmesinden vazgeçilmesi gerekirken üzerinde konuşulmadan kabul edilmesi ayrı bir sorundur. İstanbul Sözleşmesinde düşülen hataya bu kanunda düşülmemesi gerekir." dedi.
"Bakanlık, barolarımız ile koordineli bir şekilde çalışmamaktadır"
Gündemde yerini koruyan 4'üncü yargı reformu ile ilgili de açıklamalarda bulunan Aydın, "Mecliste bugüne kadar 3 tane yargı reformu paketi geçmiş bulunmakta. Şu anda 4'üncüsü görüşülmekte. Bugüne kadar bizlere yargı paketlerinde neler olması gerektiğine dair sorulmuş herhangi bir şey yok. Bizler yargının 3'lü sac ayağıyız. Avukatlar olarak bizlerin baroları bulunmaktadır. Bakanlık, barolarımız ile koordineli bir şekilde çalışmamaktadır. Yargı reformları yapılırken, toplumda etkili olan STK'lar ve toplumun ihtiyaçların gözetilmediği kanaatindeyiz." ifadelerine yer verdi.
"Bugün kanunlar toplumsal ihtiyaçtan ziyade rant aracı olarak kullanılmaktadır"
4'üncü yargı reformunda İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması gerektiğini söyleyen Aydın, yargılanmanın hızlandırılarak mağduriyetlerin giderilmesi gerektiğini belirtti.
Aydın, "Toplumumuzun kanayan yarası haline gelmiş İstanbul Sözleşmesinin 4'üncü yargı paketinde ele alınmasını talep etmekteyiz. Aile yapısını tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesinin kaldırılması gerekmektedir. 4'üncü yargı paketi ile beraber yargılamanın hızlandırılmasına ilişkin düzenlemelerin getirilmesini beklemekteyiz. Çünkü bugün yargılamada süreler çok uzamaktadır. Bu da hak mağduriyetlerine neden olmaktadır. Geç gelen adalet adalet değildir. Bu anlamda ortalama bir dosyanın 4-5 yıl sürdüğü ve bazılarının ise çok daha uzun sürdüğü görülmektedir. Hızlandırılmış ve kısa sürede çözüme kavuşacak kanunların çıkarılması gerekmektedir.
Kanunlar oluşturulurken toplumun dinamiklerinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 4'üncü yargı reformu paketinde, uzun yıllardan beri 28 Şubat döneminde mağdur olan insanların mağduriyetinin giderilmesi gerekmektedir. Haksız ve suçsuz yere 30 yıldır içeride yatan bu insanların serbest bırakılması adına yeniden yargılanmalarının yapılıp suçsuzluklarının ortaya konulması adına düzenlemelerin getirilmesini talep etmekteyiz. Yaşanan bu mağduriyetler adil değildir ve giderilmesi gerekir." ifadelerine yer verdi.