Efendisine maliyeti bakımından en ucuz askerdir şövalye.
Avrupa’nın, Avrupa hükümetlerinin şövalyeleri sadece Türklerden oluşmuyorlar. Aralarında Arap, Fars ve diğer kavimlerden olanlar da vardır. Fakat hepsinin ortak özellikleri Müslüman bir kökenden gelmeleri ve içinde oldukları kurumlar başta olmak üzere kamuoyunu İslam ve Müslümanlar konusunda yalan-yanlış bilgilendirmeleridir.
Bir şeye karşı olmak veya karşıtlık kendi sınırları içinde kaldığı sürece bir haktır ve meşrudur. Başka inançları ve o inançların mensuplarını eleştirmek de buna dahildir. Fakat başkalarının inancını aşağılamak ve diğer inançların mensuplarına iftira atmak insanlık dışı davranışlardır. Buradaki şövalyelikten kastımız, başka inançları karalama ve diğer inançların mensuplarına itham ve iftiralarda bulunma eylemleridir.
Şövalyeliğe soyunanlar dillerini, bilgi, birikimlerini ve içinden geldikleri toplumun güzelliklerini içinde bulundukları toplumun yararına değerlendireceklerine, bunları kirli emellerinin aracına dönüştürürler. Amaçları hayal ettikleri imkanlara ulaşmak ve arzuladıkları konuma gelmektir. Bu aç gözlülükleri genelde hükümetlerin, medyanın ve başka odakların da işine geldiği için, önleri açılır.
Aslında Avrupa ülkeleri temel hak ve özgürlükler konusunda kayda değer bir seviyeye gelmişlerdir. Teorik olarak ister devlet olsun ve ister birey, hiç kimse başkalarına din veya ideoloji dayatamaz ve kimseyi inancından alıkoyamaz. Bir dine inanmak, onu yaşamak, düşüncesini ifade etmek her bireyin dokunulamaz hakkı olarak görülür. Ancak uygulamaya geldiğinde bunların hepsinin bir istisnasının olduğunu ve bu istisnanın da İslam ve Müslümanlar olduğunu görüyoruz.
Avrupa’da bazı hükümetler genelde bir ayrım gözetmeksizin vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini gözetmeye çalışırken, diğer birçoğu genelde yabancıları ve özelde de Müslümanları istismar etmekten geri durmazlar. Bu konuda da en büyük destekleri veya en fazla kullandıkları sözünü ettiğimiz şövalyelerdir. Örneğin, başörtüsünü mü sorun yapmak istiyorlar veya Müslümanların bazı haklarını mı kısmak istiyorlar, şövalyelere bir rapor veya bir proje hazırlatmaları veya bir demeç verdirmeleri yeter. Son yılların en kullanışlı deyimi ise, “Siyasal İslam”dır. İstedikleri bir Müslüman grubunun hareketlerini kısmak için bu minvalde bir rapor olması yeterlidir. Geçimlerini ve neredeyse varlıklarını buna bağlı olan şövalyelerden birine veya birkaçına ısmarlatmaları yeterlidir.
Öyle ki, çoğu zaman bu şövalyelerin herhangi bir konuda hazırladıkları bir rapor veya bir proje, yahut attıkları bir iftira bile Müslümanların birçok hakkını elinden almanın nedeni ve delili olabiliyor. Örneğin, Yahudi, Hristiyan veya ateist yahut başka bir inançtan olanların açtıkları kreş, okul ve diğer kurumlar sadece ilgili kanun ve kurallara göre denetlenirken ve onların dini ve etnik aidiyetleri asla söz konusu edilmezken, Müslümanların kreş ve okul gibi kurumları etnik, dini, mezhebi ve siyasi aidiyetleri üzerinden değerlendirilip suçlanabiliyor ve kapatılabiliyor. Yeter ki şövalyelerden biri o konuda sözüm ona “bilimsel” bir rapor sunmuş olsun. Bunun en geniş örneği Avusturya’da yaşandı ve onlarca kreşin kapısına kilit vuruldu.
Şövalyeler rüştlerini ispatlamanın yolunun İslam’a çatmaktan ve Müslümanları bir şekilde hedef göstermekten geçtiğini bilirler. Hatta bunun için birbirini sollamaya çalışırlar. Ki efendilerinin takdirlerine mazhar olsunlar.
Geçen Mayıs ayında Avusturya’da hayata geçirilen “İslam Landkarte” de bu projelerden biridir. Bu projede yer alan şövalyeler 600 küsur cami ve derneğin adreslerinden mensuplarının mezhebi, siyasi ve düşünsel eğilimlerine kadar her şeyi yayınlayacak kadar gözü kara olabiliyorlar.
Şövalyelerin her fırsatta saldırdıkları konulardan biri de başörtüsüdür.
Hele hele bu şövalyelerin bayan olanları daha bir alemdir. Kendileri istedikleri gibi giyinmeyi dokunulamaz ve tartışılamaz bir hak ve özgürlük olarak görürken, Müslümanların tesettürüne ve özellikle genç kızların başörtüsüne ateş püskürürler. İlk iftiraları o kızların aileleri tarafından zorla örtündükleridir.
Mesela Almanya’daki şövalyelerden Sayın Serap Güler 14 yaşın altındaki kızlara başörtüsü yasağı getirilmesi için kampanya başlatacak kadar ileri gitmişti.
Yıllardır parlatılıp parmakla gösterilen Cem Özdemir’in bile ses getirecek derecede toplumun yararına olan bir projesi yoktur. Onun da ses getiren icraatları bazen Türkiye’ye ve bazen de Avrupa’daki Müslümanların ya giyimlerine veya siyasi duruşlarına yaptığı saldırılardır.
Bu şövalyelerin çoğu siyasi partilerde yuvalanmış olsalar da, medyadan akademyaya kadar diğer birçok alanda da yeterince vardır.
Bunlardan bazıları insanlara din dayatacak ve onları dinlerinden edecek kadar ileri giderler. Hatırlayanlar olacaktır, bir zamanlar “Euro İslam” dev maddi desteklerle tedavüle sokulmuştu. Bu projenin baş şövalyelerinden biri de Sayın Faruk Şen idi. Sönüp gittiler.
Örnekleri çoğaltabiliriz, fakat isteyenler sadece Google üzerinden her bir şövalyenin icraatları hakkında bilgi sahibi olabilir.
Temennimiz kendilerini gözden geçirmeleri ve enerjilerini kötüye değil, iyiye kullanmalarıdır. Şövalyeliğin göz kamaştırıcılığı sizi aldatmasın. Başkalarından beklediğiniz saygı kadar onlara saygı duyarak ilk adımı atabilirsiniz. İnsanların sorunlarını çözüp sevgilerini kazanmak dururken, işiniz onlara sorunlar çıkarıp öfkelerini kazanmak olmasın.