Delebe, Yeni Yargı Reformu ve İnfaz Yasası’nda siyasi suçlara yönelik bir değerlendirmenin olmamasının eksiklik olduğunu söyledi.
Coronavirus nedeniyle Adalet Bakanlığı bünyesinde alınan tedbirlere değinen Delebe, yargılama sürelerinin 30 Nisan’a kadar ertelendiğini ifade etti.
Cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin devletin tasarrufu altında olduğunu vurgulayan Delebe, Coronavirus’ten dolayı cezaevinde bulunanlara bir zarar gelmesi halinde sorumluluğun devlete ait olduğunu belirtti.
Yeni Yargı Reformu ve İnfaz Yasası’nda 100 bin mahkûmun tahliye edilmesinin öngörüldüğünü vurgulayan Delebe, bu mahkûmlar arasında siyasi mahkûmlarının olmamasının büyük bir eksiklik olduğunu kaydetti.
Devletin sadece kendisine yönelik suçları affedebileceğini savunan Delebe, bunun yapılmaması takdirde toplumsal barışın sağlanamayacağını dile getirdi.
“Yargılama süreleri 30 Nisan’a kadar durduruldu”
Coronavirus salgınından sonra TBMM’nin yargılama süreleri ile ilgili aldığı karara değinen Delebe, “Bütün dünyada etkili olan Coronavirus, maalesef ülkemizde de önemli ölçüde risk oluşturmaya başladı. Hayatın her alanında olduğu gibi adalet sistemi içerisinde de Coronavirus’un etkileri ilk günden itibaren ortaya çıktı. Şu anda TBMM; son olarak yargılama alanındaki süreler konusunda, sürelerin 30 Nisan’a kadar işlemeyeceğine dair bir karar verdi. Bu karar şu an da yürürlüktedir. Özellikle itirazlar, zaman aşımı süreleri, hak düşürücü süreler ve benzeri durumlarda süreye tabii olan uygulamalar 30 Nisan 2020’ye kadar durdurulmuş oldu. Süreler bu noktada sorun oluşturmayacak ve kişiler bakımından hak kaybına yol açmayacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Mahkemelerin ertelenmesinin vatandaşlar açısından bir hak kaybı olmayacak”
Coronavirus salgınının mahkemelerdeki işleyişe etkisini değerlendiren Delebe, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şu an zaten hiçbir duruşma yapılmıyor, keşiflerin tamamı ertelendi. Avukat meslektaşlarımızda çoğu zaman dosyalarına mazeret göndermektedirler. Mazeret dahi gönderilmese mahkemeler kendiliğinden tarafların mazeretini kabul ederek duruşmaları ileri bir tarihe erteliyor. Bu anlamda yine vatandaşlar açısından bir hak kaybı söz konusu değildir. Zira dediğim gibi TBMM tarafından bu kanun çıkarılmadan önce dahi duruşmalar otomatikman erteleniyordu. Hakimler mevcut riski dikkate alarak duruşmalar ve keşifler konusunda inisiyatif kullanıp ileriki bir tarihe ertelemişlerdir. Bu anlamda, şu anda mahkemeler, adliyeler ve icra daireleri önemli ölçüde boşaltıldı. Yine Cumhurbaşkanlığı kararnamesinde ifade edilen esnek çalışma yöntemi bütün adliyelerde ve icra dairelerinde uygulanıyor. Şu anda bütün resmi dairelerde ve özel kurumlarda olduğu gibi adliyelerde, mahkemelerde ve icra dairelerinde önemli ölçüde bir tenhalık söz konusudur.”
“Tutuklu ve hükümlüler doğrudan devletin hüküm ve tasarrufu altında olanlardır”
Virüs nedeniyle cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüler ile ilgili alınan tedbirlere vurgu yapan Delebe, “Cezaevleri konusu bütün konuların üzerinde fevkalade hassas bir konudur. Çünkü tutuklu ve hükümlüler, doğrudan devletin hüküm ve tasarrufu altında olan kişilerdir. Tutuklu ve hükümlülere herhangi bir zarar gelmiş olması devleti bütünüyle sorumluluk altına alacaktır. Bu bakımdan Adalet Bakanlığı, ilk günden itibaren cezaevlerine çeşitli hijyen noktasında kurallar getirdi. Bunlardan en önemlisi; yakın zamanda faaliyete geçen avukatların cezaevinde bulunan müvekkilleriyle yüz yüze görüşememe tedbiriydi. Şu anda cezaevlerinde artık yüz yüze görüşme söz konusu değildir. Telefonla ya da cam arkasında müvekkili görmesi suretiyle telefon ile iletişim söz konusudur. Malum zaten hükümetin yaptığı bir açıklamada, cezaevinde bulunan hiçbir hükümlü ve tutukludan Coronavirus testinin pozitif çıkmadığı ifade edildi. Bu haliyle cezaevlerinde yapılan açıklamaya göre bugüne kadar bir pozitif vaka bulunmadı.” diye konuştu.
Cezaevindeki tutuklu ve hükümlülerle ilgili olası af konusunu değerlendiren Delebe, şunları söyledi: “Tutuklu ve hükümlü olanlarla ilgili şu anda parlamentoya getirilmesi düşünülen bir paket söz konusudur. Bu paket önemli ölçüde şekillendi ve zannedersem önümüzdeki 1-2 hafta içerisinde Meclis Genel Kuruluna getirilecektir.”
“Toplam 100 bin mahkûmun tahliyesi öngörülüyor”
Af konusunun uzun zamandır gündemde olduğuna dikkat çeken Delebe, “Uzun zamandan beri üzerinde tartışılan bu paket önemli ölçüde şu anda şekillenmiş oldu. İlk etapta 40 bin devamında da 60 bin olmak üzere toplam 100 bin mahkûmun tahliyesini hedeflemektedir. Malum şu anda cezaevlerinde, özellikle uyuşturucu madde ticaretinden yatanlar 70 bin civarındadır. Paket şu anda daha komisyonlarda tartışılma aşamasındadır. Fakat netliğe kavuştuktan sonra kamuoyu ile paylaşılması ve yine STK’ların, insan hakları örgütlerinin ve barolarında bu konuda görüşlerinin alınması önemlidir. Sadece kapalı kapılar ardında şekillenen ‘İnfaz Yasası Değişiklik Paketi’nde sonuca varmanın zor olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.” ifadelerini kullandı.
“Devlet her şeyden önce kendisine karşı işlenen suçlar bakımından affedici olur”
Devletin kendisini mağdur ya da mağdur aileler yerine koyarak suçluyu affetmesini doğru bulmadığını ifade eden Delebe, konuşmasının devamında şunları kaydetti:
“Burada yine anladığımız kadarıyla cinayet dosyaları, kadına karşı işlenen suçlar, cinsel suçlar ve devlete karşı işlenen siyasi suçlar kapsam dışında kalacaktır. Fakat burada eleştiriye açık bir konu söz konusudur. Çünkü devlet her şeyden önce kendisine karşı işlenen suçlar bakımından affedici olur. Kendisini mağdur ya da mağdur ailelerin yerine koyarak suçluyu affetme gibi bir yetkisi devletlerde bulunmamaktadır. Bu yaklaşım son derece sakıncalıdır. Çünkü aileler suç işleyen kişileri affetmediği müddetçe toplumsal uzlaşı, mutabakat, barış sağlanmamış olur. Zira dışarı çıkan kişiler yine mağdur ailelerin hedefi olabilir. Bu bakımdan özellikle devlet, kendisine karşı işlenen siyasi suçlarda affedici olmalı ama vatandaşa karşı suçlarda ise mağdur kişilerin ve ailelerinin görüşü ve rızası alınmalıdır. Bu görüş ve rıza alınmadığı müddetçe yapılacak olan ‘İnfaz İndirim Değişiklik Yasası’ toplumsal barışı tesis etmekten uzaktır.”
“Siyasi suçlara yönelik bir çalışma yapılmaması büyük bir eksikliktir”
İnfaz indirimin siyasi suçları kapsamadığını vurgulayan Delebe, “Siyasi suçlarda herhangi değerlendirmenin ve kapsama alma dâhilinde herhangi bir çalışmanın yapılmamış olması büyük bir eksikliktir. Çünkü özellikle devlet, kendisine karşı işlenmiş suçlarda affedici olmalıdır ama paketin içine bakıldığı zaman infaz indirimi siyasi suçlardan herhangi birini kapsamamaktadır. Bütünüyle adli suçları kapsamaktadır. Bu da paketin en sıkıntılı noktasını oluşturmaktadır.” şeklinde konuştu.
“Hamile kadınlar ve yaşı ilerlemiş mahkûmlar bakımından iyileştirmeler söz konusudur”
Yeni Yargı Reformu ve İnfaz Yasası’nda risk grubunda olanlar için bazı düzenlemeler bulunduğuna dikkat çeken Delebe, “Hamile kadınlar ve yaşı ilerlemiş mahkûmlar bakımından da iyileştirmeler söz konusudur. Esas olan ana hat itibariyle bu infaz değişikliği verilen cezanın bir bölü ikisinin affedip geri kalan içinde 3 yıla kadar çıkan denetimli serbestlik öngörülmektedir. Mesela; 10 yıl cezası olan bir kişinin işlediği suç, yasa kapsamında kalırsa şayet bir defa 5 yılı otomatikman silinecek, geri kalan 5 yıl içinde 3 yıllık bir denetimli serbestlik düştükten sonra 2 yıl yatacaktır. Bu anlamda normal mahkûmlar için düşünülen düzenlemedir. Fakat yaşı ilerlemiş olan ve hamile kadınlar bakımından da daha da ileri noktalarda kimi iyileştirmeler söz konusudur. Dolaylısıyla risk grupları burada yasada öne çıkan kavramlardan bir tanesidir.” ifadelerini kullandı.
“Cezaevlerinde 300 binin üzerinde mahkûm bulunmaktadır”
Coronavirus salgını ile ilgili dışarda ne kadar risk varsa cezaevlerinde de aynı şekilde riskin olduğunu belirten Delebe, son olarak şu ifadeleri kullandı:
“İfade ettiğimiz gibi şu anda bütün dünyayı etkisi altına alan Coronavirus salgını, esasında bu yasayı da hızlandıran bir etken oldu. Çünkü şu anda cezaevlerinde 300 binin üzerinde mahkûm bulunmaktadır. Yine dışarıda ne kadar risk varsa keza içerde de aynı şekilde risk söz konusudur. Bu bakımdan devletin hüküm ve tasarrufu altında olan tutuklu ve hükümlüler için bu riskin ortadan kaldırılması ancak cezaevlerinin önemli ölçüde boşaltılmasıyla mümkün olacaktır. Yasa çalışmaları bu anlamda son dönemlerde hız kazandı.”
İLKHA