Coronavirusun (Covid-19) neden olduğu küresel salgın hem Türkiye’de hem de tüm dünyada insan sağlığı ve yaşamını tehdit ediyor. Dünya Sağlık Örgütü Coronavirusu nedeniyle dünyada yaygın salgını pandemi ilan etti.
Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de her gün vaka ve ölüm sayısı artarken, virüsün neden olduğu hastalığa henüz bir tedavinin bulunamamış olması da toplumun her alanında büyük endişe ve tedirginliği beraberinde getiriyor.
Pandemik bir felaket ile karşı karşıya kalındığı şu günlerde, en yoğun sağlık tehdidine maruz kalan kesimlerden biri de cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerdir. Kapasitesinin iki katından fazla mahkûmu barındıran cezaevlerinin bazı bölümlerinde olması gereken sayının üç katı mahkûm kalmaktadır.
Virüs tehlikesinden dolayı bazı ülkelerde cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlülerin virüse maruz kalmaması için af ilan edildi. Türkiye’de de tutuklu ve hükümlü aileleri de cezaevlerindeki mahkûm yakınları için af ilan edilmesini talep ediyor.
Dünyayı etkisi altına alan Coronavirus salgınının herkesi tedirgin ettiği bugünlerde yeni bir örtülü af teklifi tekrar gündeme geldi.
Hukukçular devletin yaşı ve kronik rahatsızlığı nedeniyle yüksek risk grubunda bulunanları affetmekle birlikte kendisine karşı işlenen suçlarda affedici olması ve diğer mahkûmlarda için ev hapsi ve adli kontrol şartı gibi düzenlemelerle affetmesi gerektiğini ifade ediyor.
Cezaevlerinde yaşanan yoğunluk ve Coronavirus tehdidi sebebiyle hükümet tarafından konuşulmaya başlanan af yasası ile ilgili İLKHA’ya değerlendirmelerde bulunan Avukat Hüseyin Kurşun, adaletin herkese eşit uygulanması gerektiğini söyledi.
Dünyanın şu anda pandemik bir salgınla karşı karşıya olduğuna dikkat çeken Kurşun, insan yaşamı ve sağlığının her şeyden önemli olduğunu belirterek, söz konusu af düzenlemesinde sırf inancı ve düşüncesinden dolayı cezaevinde bulunan ve “siyasi mahkûm” olarak nitelendirilen kişilerin kapsam dışı bırakılmasının doğru olmadığını ifade etti.
Devletin kendisine karşı işlenen suçları af kapsamına alması gerektiğini ifade eden Kurşun, özellikle inancından ve düşüncesinden dolayı tutuklu olan mahkûmların affedilmesi gerektiğini söyledi.
“Yaşam hakkı anayasal bir haktır”
Coronavirus salgını ile mücadele kapsamında ceza infaz düzenlemesinin yeniden meclisin gündemine geldiğini belirten Kurşun, “Pandemik salgın olan Coranavirus salgını nedeniyle ceza infaz kurumlarındaki tutuklu ve mahkûmların, şu an için tahliyesi söz konusu. Bununla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da açıklaması var. Medyadan takip ettiğimiz kadarıyla düzenleme şu anda tasarı halinde duruyor. Bu acil durum infaz düzenlemesinden 4 suçun yararlanamayacağına ilişkin bir açıklama var. Bu suçlar, terör, cinayet, uyuşturucu kullanma suçları ve cinsel suçlar olarak ayrı tutulmaktadır. Ancak toplum sağlığını tehdit eden pandemik olan bir bulaşıcı hastalık ile karşı karşıyayız. Yaşam hakkı anayasal bir haktır. Bu anlamda yaşam ve sağlık hakkının herkese eşit bir şekilde sağlamak gerekiyor. Suç ayrımı yapmaksızın bütün tutuklu ve mahkûmlar için bu düzenlemenin yapılması gerekiyor.” dedi.
“Böyle bir salgının olduğu dönemde cezaevleri şartları hiç uygun değil”
Cezaevi koşullarının hasta, yaşlı ve hamilelik dönemi yaşayan bayanlar için uygun olmadığını vurgulayan Kurşun, “Böyle bir salgının olduğu dönemde cezaevleri şartları hiç uygun değil. Çünkü hijyenik olmayan şartlar virüs kapma imkanını daha da artırıyor. Bu bağlamda yeni bir infaz düzenlenmesi yapılabilir. Bu ev hapsi veya değişik adli kontrol uygulamaları olabilir. Ya da en azından hastalık geçene kadar bu duruma özgü ve geçici bir süreliğine bir düzenleme olabilir. Bunun dışında belli suçları acil duruma göre yapılacak infaz düzenlenmesinden mahrum bırakmak, anayasal güvence altına alınmış olan sağlık ve yaşama hakkına aykırıdır.” ifadelerini kullandı.
“Düşünce suç olmamalıdır”
İnancından dolayı tutuklu olan mahkûmların affedilmesi gerektiğini belirten Kurşun, konuşmasına şöyle devam etti:
“Yıllardan beridir af gündemde ama af kapsamın nasıl olduğu konusunda bir belirsizlik söz konusu. Belli suçlar sürekli af kapsamının dışında tutuluyor. Özellikle de bunların başında da terör ya da siyasi suçlar geliyor. Siyasi veya terör suçlarının af kapsamının dışında bırakılması ile ilgili ayrı bir düzenleme gerekiyor. Tüm siyasi suçlar af kapsamının dışında tutulduğu zaman bunun toplumda olumsuz bir takım yansımaları söz konusu oluyor. Çünkü hayatında hiç silah görmemiş, eline silah almamış kişiler var ve bunlar terör örgütü üyeliğinden mahkûm edilmiş ya da tutuklu bulunuyorlar. Bu kişilerin af kapsamına kesinlikle alınmaları gerekiyor. İslami bir davada yargılanan bir kişi ile elinde silahla dağda PKK’ya katılmış, eylemlerde bulunmuş kişi ile bir tutmak doğru değildir. Ya da başka silahlı terör örgütleri ile aynı kefeye koymak doğru değildir. Çünkü bu kişinin kendi düşüncesi ile ilgili bir durumdur. Düşünce suç olmamalıdır. Kişiyi kendi düşüncesinden dolayı terör örgütü üyeliğinden mahkûm etmek, daha sonra af düzenlemesi gündemde olduğu zamanda ‘siyasi mahkûmları, terör suçlarını af düzenlenmesinin dışında tutuyoruz’ demek işin kolayına kaçmaktır.”
“İnsanlar düşüncelerini serbest bir şekilde ifade etmelidir”
"Hukuk devletinde özgürlüklerin de korunması gerekiyor" diyen Kurşun, “Bir kişi sadece düşüncesinden dolayı ceza alıyorsa ve diğeri de elinde silah olduğu halde alıyorsa burada bir eşitsizlik söz konusudur. İnsanların düşüncelerini serbest bir şekilde ifade etmeleri gerekiyor. Bu anlamda Cumhurbaşkanının ifadesiyle terör suçlarında da bir ayıklamaya gidilmesi gerekiyor. Coronavirus salgınından dolayı cezaevi koşullarının bu hastalığın hızlı etkileyeceği yönündeki bilim kurulunun tespitleri var. Bu doğrultuda hiçbir suç ayrımı yapmaksızın mahkûmların tahliye edilmesi ve tahlil döneminde de adli kontrol tedbirleri alınarak tahliye edilmeleri kamu sağlığı açısından daha yararlı olacağını düşünüyorum.” diye konuştu.
“İnsan yaşamı ve sağlığı her şeyden önemlidir”
Yaşı ve kronik rahatsızlığı nedeniyle yüksek risk grubunda bulunanların, cezaevinde kalmalarının doğru olmadığına dikkat çeken Kurşun, son olarak şunları söyledi:
“Coronavirus salgını özellikle yaşlıları ve kronik hastalıkları olan kişileri etkilemektedir. Sağlık durumu iyi olmayan mahkûmların zaten dosyalarında bu belgeler ve bilgiler var. Diğer taraftan 65 yaş üstü yaşlı mahkûmlar var. Bu mahkûmların kesinlikle her halükarda tahliye edilmeleri gerekiyor. En azından ev hapsinde tutulabilirler. Zaten şu anda Türkiye ve Türkiye gibi birçok ülke açık hava hapishanesine getirilmiş durumda. Zaten bu durumda insanlar şu evlerinden çıkamıyorlar. Sokağa çıkma yasağının gelmesi söz konusu. Dolayısıyla salgının daha çok ilerlememesi için bu kişilerin tahliye edilmeleri ya da ev hapsine tutulmaları gerekiyor. Çünkü cezaevinde bir kişinin bu virüsü kapması bütün cezaevini riske atmak demektir. Dolayısıyla insan yaşamı ve sağlığı her şeyden önemlidir.”
İLKHA