Siyonist işgal rejiminin uluslararası sularda Gazze Özgürlük Filosu’na düzenlediği saldırının üzerinden 10 yıl geçti. MAZLUM DER Diyarbakır Şubesi Başkan Yardımcısı Avukat Nesip Yıldırım, gelinen süreci değerlendirdi.
Gazze’ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisinde bulunan 10 Müslümanın şehid olduğu 50’nin üzerinde Müslümanın ise yaralandığı saldırı, 31 Mayıs 2010 tarihinde dünyanın gözleri önünde gerçekleşmişti.
Aradan geçen 10 yıl içerisinde Mavi Marmara davasında gelinen süreci değerlendiren Yıldırım, bir kısım davanın sonuçlandığını bir kısım davanın ise hâlâ sürdüğüne dikkat çekti.
Türkiye’nin Mavi Marmara gemisine saldırı yapanlar ve saldırı emrini verenlerle ilgili gerekli ceza davasının açtığını belirten Yıldırım, süreç içerisinde açılan ceza davasının "uluslararası sözleşme" kapsamında kaldırıldığını söyledi.
Yine "uluslararası sözleşme" ile işgalci rejimin "taraf devlet" statüsünden çıkarıldığını belirten Yıldırım, Türkiye’nin "taraf devlet" statüsüne alındığını vurguladı.
Mavi Marmara gibi mazlumları ve Müslümanları ilgilendiren davalarda istenilen neticelerin alınamamasının nedenlerinden birinin de Birleşmiş Milletler adı altında oluşturulan sözde "beş daimî üye" devletin çıkarları doğrultusunda alınan kararlar olduğunu vurgulayan Yıldırım, bu durumların yaşanmaması adına Müslümanların kendi aralarında böyle bir gücü oluşturmaları gerektiğini söyledi.
“Bugün Mavi Marmara saldırısının 10'uncu yıldönümüne giriyoruz”
Mavi Marmara gemisi ile Gazze’ye sadece insani yardım götürüldüğünü söyleyen Yıldırım, buna rağmen işgalci rejimin gönüllü Müslümanlara her türlü zulmü yaptığını söyledi.
Yıldırım, sözlerine şöyle devam etti:
“Bugün 31 Mayıs ve Mavi Marmara saldırısının 10'uncu yıldönümü. Hatta 11'inci yıla geçiyoruz. Bilindiği gibi israil, Filistin’de ve Gazze’de çok ciddi bir şekilde zulüm yapıyordu. Bunun üzerine Türkiye’deki ve dünyadaki duyarlı vatandaşlar, Türkiye’deki camialardan ortak bir koalisyon oluşturarak, 2010 yılında, içlerinde tamamıyla insani yardım bulunan Mavi Marmara ve beraberindeki gemilerle Filistinlilere yardım götürmeyi amaçlamışlardı. Gemilerde silahsız, saldırısız ve barışçıl bir şekilde toplanan bu insanlar, insani yardım ile Filistin ve Gazze’de yaşayan mazlumların bir nebze de olsa nefes almasını isteyip, buralarda uygulanan ambargonun kaldırılmasını amaçlamışlardı.” ifadelerini kullandı.
Yıldırım, “Uluslararası karasularda kendisini devlet olarak tanımadığımız israil, silahsız, saldırısız ve barışçıl olan bu insanlara silahlı saldırı düzenledi. Bu hain saldırıda birçok kardeşimiz şehid oldu. Yine birçok kardeşimiz yaralandı. Yapılan bu saldırı çok açık bir zulümdü. Saldırının üzerinden tam 10 yıl geçti. O günden bugüne, bu davada birçok şey gerçekleşti.” şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin açtığı ceza davası, uluslararası sözleşme kapsamında kaldırıldı”
Türkiye’nin açtığı ceza davasının uluslararası sözleşme kapsamında kaldırıldığını ve işgalci rejimin "taraf devlet" statüsünden çıkarıldığını vurgulayan Yıldırım, “Türkiye’de ceza mahkemesi anlamında saldırıyı planlayanlar ve saldırının emrini verenlerle ilgili bir ceza davası açıldı. Fakat bu ceza davası sonradan uluslararası sözleşme ile kaldırıldı. Gemide, Diyarbakır’dan giden Şehit Ali Haydar Bengi gibi şehit olan kardeşlerimiz yine yaralı ve gazi olan vatandaşlarımız için israil aleyhine tazminat davası açıldı. Açılan bu davalarda bir kısım tazminatlar verildi. Ancak burada üzücü olan durum şu; uluslararası sözleşme ile israil taraf durumundan çıkarılıp Türkiye taraf sıfatına geldi. Tabi israilin yargılanabiliyor olması ve Türkiye’deki mahkemelerin yargı yetkisini kabul ediyor olması açısından anlamlı olan durumu, uluslararası sözleşme sonradan zedelemiş oldu. Bundan dolayı maalesef şu an baktığımızda, israil taraf olmadan kararlar veriyor.” diye belirtti.
“10 yıldan bu yana süren davaların bir kısmı hâlâ devam ediyor”
Mavi Marmara davasının henüz sonuçlanmayan dosyalarının olduğunu belirten Yıldırım, “10 yıldan bu yana süren davaların bir kısmı hâlâ devam ediyor. Bir kısmı istinaf mahkemesinde ve bir kısmı da sonuçlandı. Ama 10 yıldan bu yana ne yazık ki bütün gayretlere rağmen israilin zulmü bitmedi. Abluka hâlâ devam ediyor. israilin katliamları, zulümleri ve belaları Müslümanların ve Filistin’deki mağdurların üzerinde sürüyor.” şeklinde konuştu.
Müslümanları ve mazlumları ilgilendiren davalarda istenilen sonuçların alınması için Müslümanların kendi güçlerini birleştirmesi gerektiğini belirten Yıldırım, “Uluslararası ölçekte, Birleşmiş Milletler dediğimiz tırnak içerisinde belirtmek gerekirse 'beşli çete' dediğimiz Birleşmiş Milletler, konu Müslümanlar olduğunda, yine konu İslami değerler olduğunda veya konu haksızlığa uğramış mazlumlar olduğunda hiçbir şekilde inisiyatif almadığını görüyoruz. Ama Amerika, Çin veya Rusya gibi devletler kendi menfaatlerine yarayan her kararı çok rahatlıkla alıyor. Bundan dolayı Müslümanların sesi olacak bir gücün buralarda olmaması çok ciddi bir sorun. 10 yıldır Mavi Marmara gibi davalarda istenilen sonuçların alınmamasının altında yatan sebeplerden biri de yukarda belirttiğim nedendir. Bu tür davalarda istenilen sonuçların alınabilmesi için Müslümanların kendi Birleşmiş Milletleri olması gerekiyor ki caydırıcı bir güç olsun. Aksi takdirde Birleşmiş Milletlerin inisiyatifine kalarak sorunlarımız çözülmez. Kısacası başkalarının çözümü ile Müslümanların dertleri çözümlenmez. Mavi Marmara’da bunu net bir şekilde görüyoruz.” ifadelerini kullandı.
İLKHA