Yıllarca ‘üç beş ayyaşın meydana getirdiği bir evrak-ı metrukeden değil anayasa, yavru yasa bile çıkmaz' dedik.
Yanıldık mı?
Hayır, yanılmadık.
Topluma giydirilmeye çalışılan deli gömleğinin sonunda, kimi zaman Kürtler, kimi zaman İslamcılar, kimi zaman da neredeyse bütün bir halk sorunlu görüldü.
Tartı bozuksa bütün ölçümler errror verir gerçeği ıskalandı.
Sorunlu olan, sistemdi ve sorunlu sistem, sorunlu bakınca karşıdakini sorunlu gördü yıllar yılı.
Kırmızı film çekilmiş camın arkasından dışarıyı gözleyenler, etrafta kızıllıktan dem vururken ne yazık ki camdaki kırmızı filmi görmezden geldiler.
Sistemin lenslerine Kemalist aroma zerk edilmiş ve topluma bu zaviyeden bakması istenmişti.
Toplum istenilen renkte değildi.
Toplum mühendisleri, fildişi kulelerinde reçete yazıyorlardı hasta saydıkları topluma.
Bir türlü istenilen renge girmiyordu toplum, bu sefer kimyevi boyalarla toplumu boyamaya çalıştılar.
Her darbe, topluma sıkılan bir boyaydı bir bakıma.
Kimse çıkıp da sistemde sorun olamaz mı demedi desem insafsızlık olur, zira diyenlerin kimileri yok edildi, kimileri bir ömür boyu cezaevinden cezaevine dolaştırıldı/dolaştırılıyor. Kimi de hezimet hareketinin tuzak ve kumpasları sonunda sesi kısıldı, köşelerine çekildiler… Bu arada yurt dışına kaçanlar da cabası...
Son dönemeçte bakıyoruz da ayyaşın yanında ihaneti hizmet belleyen haşhaş da tenhalarda sinsi sinsi dolaşmaya başladı.
Biliyorlar, referandum sonrası işleri yaş.
Ana omurgada ayyaş, kılcal damarlarda haşhaş, öte tarafta da yüzü kapalı, akbaba gibi leş yemeye amade tetikçi fırsat kollamakta… Bakışları şaş.
Haşhaş takımı “at izi, it izi” şarkısının nakaratını dillendirip bunun etkisini artırmak için konu komşu kim varsa “FETÖ elemanı” yaftasıyla şikâyet etmekte… Puslu hava oluşturma çabası…
Dedim ya amaç “at izi it izi” şarkısını dillere pelesenk etmek…
Cumhurbaşkanı yaveri olmuş bir adam, “Bylock'u babam kullanmış olabilir, telefonumu ona vermiştim” diyor. Baba, yetmiş yaşında…
“Babamı gözaltına alın” demeye getiriyor. Sonra hayırsız basının “adamın oğlu suçluysa yetmiş üç yaşındaki adam gözaltına alınır mı” vaveylası…
Yaverin niyeti at izi ile it izini karıştırıp çakal gibi aradan sıvışmak. Babasının canı yanmış, yüreği burkulmuş, umurunda değil.
Hocasının bir gülümsemesine servetini vereceğini söyleyen, kartvizitçiden holdingleşen abileri var. Kendisi babasını satmış, çok mu?..
***
“Hayır cephesi”nin ikinci ayağı bu haşhaş takımı…
İlk ayak ayyaş takımıydı.
Üçüncü ayak da toplumun bütün değerlerine düşman, hiçbir değeri olmayan, kandan nemalanan şaşfaş takımından oluşuyor.
Ayyaş, haşhaş ve şaşfaş takımını dışardan desteklemek için çıkarılan uluma sesleri Bremen mızıkacılarının sesleri arasında sönük kalıyor.
***
Soyadı Bekaroğlu olan birinin, HÜDA PAR'ın “referanduma evet diyoruz” ifadesi sonrasında yaptığı açıklamalar belki de etrafındakilerin kullandığı otun etkisiyledir ve dikkate almaya değmez.
Karanlık dünyasında aydınlık hayaller kur(s)an Faraş'ın zırvalarını da es geçmek gerekir.
Sonuçta Faraş dediğimiz nesneyi “gittigidiyor”da on beş liraya alabiliyorsunuz. Üstelik fırça ve paspas askısı da yanında hediye…
PelingeçlilerinJ bunu mezattan düşürdükleri kesin…
Üç kuruşluk bir meta…
Hülasa demem o ki, ayyaş, haşhaş, şaşfaş ve faraş hayırsızlarından bu ülkeye hiçbir zaman HAYIR gelmedi, gelmeyecek.
EVET, nerede kalmıştık?