Allah (cc) kullarına kaldıramayacağı yükü yüklemez. Kulun dini vecibeleri yerine getirmedeki sorumluluğu gücü nispetindedir. Abdest azalarında kırık veya yara olan kimsenin sorumluluğu da kendisine zarar gelmeyecek şekildedir.
Bu konu, fıkıh kitaplarında ‘Cebire (sargı) Üzerine Mesh' bahsinde geçiyor. Bir kimse vücudunda bulunan yaralardan dolayı abdest veya gusül alamaz ya da bedenine suyun temas etmesi kendisine zarar verecekse sağlam yerlerini yıkar ma'zur olan yerleri ise sargılayarak üzerini mesh eder. Bu konuyla ilgili deliller mevcuttur. Hz Ali (radiyallahu anh) derki:
Bileğim kırılmıştı. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'a sordum, o da bana sargıların üzerine meshetmemi emretti. (İbnu Macce)
Hz. Cabir'in, kafasından yaralandıktan sonra gusleden ve vefat eden kişi hakkında rivayet ettiği hadis de bu delillerden birisidir. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bu konuda şöyle demiştir:
Teyemmüm etmesi yarasına bir bez bağladıktan sonra orayı meshetmesi, vücudunun da geri kalan kısmını yıkaması onun için yeterliydi. (Ebu Davud)
Sargı üzerine mesh yapan kimse açık olan azalarından yıkayabileceği yerleri yıkar geriye kalan yaralı (sargılı) kısmı ise mesh yapar. Yapılan sargı ancak yarayla sınırlı kalmalı, diğer yerleri kapsamamalıdır. Eğer kapsarsa abdesti geçersiz olur. Şafi mezhebine göre sağlıklı olan kısımlar yıkanır, hastalıklı olan yer için ise teyemmüm alınır, sargı var ise onun üzerine mesh eder.
Sargı üzerine meshin keyfiyetiyle ilgili mezhep imamları arasında farklı görüşler bulunmaktadır. Şafi ve Hanbeli mezhebine göre bir kimse sargı, alçı vb. cebireleri abdestsiz bir şekilde azalarına koymuşsa yaralı yerleri mesh eder, sonrasında teyemmüm abdesti alır ve namazlarını o şekilde kılar, sonrasında ise namazlarını tamamıyla kaza eder. Çünkü sargı mest gibidir. Abdestli bir şekilde yara üzerinde konulması gerekir. Fakat sargı abdestli bir şekilde konulmuşsa sonradan namazları kaza etmeye gerek yoktur.
Hanefi ve Maliki mezhebi sargı için daha önceden abdestli olmayı şart koşmayarak bu şekilde konulan cebirelerle namaz kılınmışsa sonradan kazasının yapılmasına gerek olmadığı görüşüne gider. Çünkü bu insanın kendi iradesiyle olmuş bir durum değildir.
Hanefilerle Malikilerin görüşüne göre sargı üzerine meshetmekle yeterlidir, ayrıca teyemmüm almaya gerek yoktur. Çünkü iki abdest bir arada olmaz. Ayrıca sargı üzerine mesh etmek, sargının altında kalan kısmı yıkamanın bedelidir. Ona ayrıca teyemmüm eklenmez. Şafilere göre ise sargı üzerine mesh ile teyemmümü bir arada yapmak gerekir. Kişi önce sağlıklı olan kısmı yıkar, sonra sargı üzerine mesheder ve teyemmüm alır. (Vehbe Ez-Zühaylî, Mevsûatü'l Fıkhı'l İslami ve'l Kadâyâ'l Muâsıra I, 430-436)
Söz konusu durum gusül hali için de geçerlidir. Bedeninde bulunan sargılardan dolayı vücudunu ıslatamayanlar mezhep imamlarının görüşünü de dikkate alarak bu azalar üzerine mesh eder.