Üstad’ın toplumda yaşanan hadiselerle ilgili şu tespitleri mükemmeldir ve BDP/PKK çevrelerinin ve onlara odun taşıyan kirli odakların dünü ve bugününe de ışık tutmaktadır:
1-“Tahrip esheldir(çok kolaydır); zayıf tahripçi olur. Âciz adam, sebeb-i zuhur-u iktidar-ı müsbete(olumlu tavır sergilemeye) hiç yanaşmaz. Menfîce müteharrik(olumsuz hareket eden), daim tahripkâr olur.” (Lemaat)
Güçlerini Hakk’tan almadıkları için acizdirler. Tahrip çok kolay olduğu için tahrip ederek güçlü olduklarını göstermeye çalışırlar. Camileri cemaatsiz, halkları imansız, gençleri ahlaksız yapma gibi gayelerini saklamadıkları için bunların inançları olumsuz, sözleri olumsuz, halleri olumsuz, hedefleri olumsuzdur. Eline alıp da oynarken yaktığı kibritle evi küle çeviren bebeğin gücü ne ise bunların kuvveti de odur; ancak bebeğin olumlu tarafı, masum olmasıdır.
Kepenk kapattırıp kilit vurdurursak sindiririz, patlatır yakarsak korkuturuz, kırar parçalarsak ürkütürüz, saldırır küfredersek kaçırırız, bağırır hakaret edersek sustururuz, iftira eder çamur atarsak tutuklatırız ve böylece halkın gönlündeki fobiler(korkuya dayalı) krallığımız devam eder. Beni Nadir, Beni Kaynuka ve Beni Kurayza’nın felsefesi gibi, inadına ve ne pahasına olursa olsun.
Bir derneğe ateş atıp kaçmak, bir arabaya veya dükkâna zarar verip kaçmak, makam ve mevkiine aldırmadan yalan ve iftiralarda bulunmak; Türk filmlerinde oğullarına, öldürülen babalarının intikamını almazlarsa sütünü haram edeceğini söyleyen gözü dönmüş kadınları oynarken kendi senaryolarının gerçek olmasını ummak, yetmediyse derin ve necis ortakların çözümüne başvurmak gibi şeytanların kendilerine verdiği/fısıldadığı/emrettiği nice tahrip seçeneklerini iftiharla üstleniyor ve ilan ediyorlar.
Dolayısıyla her gün yeni harfler ekledikleri unvanları aslında AZOT harfleriyle özetlenebilir: Aciz, Zayıf, Olumsuz, Tahribatçılar. Havada bol miktarda bulunan ve zehirli olan azotun en çok gübre ve patlayıcı yapımında kullanıldığını da böylece hatırlayalım. Mesela Diyarbakır ve civarındaki esrar tarlaları için ihtiyaç duydukları azot gübresi gibi.
2- “Sen, iyilik ve icad ettiğin vakit, yalnız vüs’atin nisbetinde, (yani) elin ulaşacak derecede, kuvvetin yetişecek mertebede iyilik ve icad edebilirsin. Eğer fenalık ve tahrip etsen, o vakit, fenalığın tecavüz ve tahribin intişâr eder(yayılır).”(23. Söz)
Yaptığın iyilik senin gerçek gücünü gösterir. Allah için kime karşılıksız ne iyilikte bulunuyorsan, kimden hayır dua alıyorsan, kimin imdadına koşuyor, kime derman oluyorsan bütün bunlar hakiki kuvvetin için ipuçlarıdır.
Ama fenalık ve tahribat çabuk yayılır. Düşünün ki bir mahallede her biri on beş katlı on tane bina inşa edilse kimse bahsetmez, önemli görmez ancak aynı mahallede bir ev yakılsa veya yıkılsa herkes bu evden konuşur, çok uzaktakiler ve alakasız kalabalıklar bile günlerce evi kimlerin, nasıl yakıp yıktıklarından bahseder.
Dolayısıyla inşa edenleri, iyilik edenleri, hizmet edenleri, Hakkın hatırına halkın yararına gece gündüz hayırda bulunup iyiliğe koşanları, mesela Kurban Bayramı’nda on binlerce aileye et ulaştıranları kimse gündem etmez. Hem kendilerinin de konuşulmak gibi bir dertleri yoktur, fakat Müslümanlara karşı kin ve öfkelerinden parmak uçlarını ısıranların tek dertleri; en hızlı, en kolay ve en geniş alanlarda gündeme gelmektir ki bunun da tek yolu elle, dille tahripkâr olmaktır. Dünyada bunun örnekleri çoktur.
AZOT’un illa da fenalık ve tahrip demesinin asıl sebebi de işte tam budur. Bu konuda kendisine örnek aldığı yegâne model de artık ayakta durmakta zorlanan Kemalizm’dir. Heyhat! Devir, batılın değil Hakkın devridir.
“De ki hak geldi, batıl yok oldu. Zaten batıl yok olmaya mahkûmdur.”(İsra: 81)