Tüm devletlerin vurguladığı “bağımsız devlet” nitelendirmesi ne kadar gerçekçi? Bağımsız olarak nitelendirilen devletler gerçekten bağımsız mı? Ya da gerçek bağımsızlık ne demektir?... Aslında bağımsız olarak bilinen birçok devlet fikirsel ve ekonomik bağımsızlığını başarmadığından, aslında başka ülkelere dolaylı bağımlıdır. Yıllardır coğrafi olarak bağımsızlığını ilan eden birçok ülke, zaman içerisinde bazı devletlerden zihinlerini ve iplerini koparmadığından ya da koparamadığından tam manasıyla bağımsız görünen bağımlılardır. Bunlardan biri de ne yazı ki memleketimiz olan Türkiye'dir. Ekonomik bağımsızlık için mücadele eden ülkemiz ne yazık ki fikirsel bağımsızlık için bir gayret içerisinde değildir.
Geçmişe baktığımız zaman Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren 90’lı yıllara kadar İngilizlere olan bağımlılık ve O'nun Türkiye üzerindeki baskısını görüyoruz. Bu bağımlılıktan dolayı İngilizler, Türkiye'yi bölgesinde bir maşa gibi kullandı. O dönemlerde Türkiye, İngilizler adına vekâlet savaşı yürütmüştür. Daha sonra evirilen süreçte o yıllardan sonra günümüze kadar Amerika'ya olan bağımlılık ve O'nun Türkiye üzerinde baskısını gördük ve hala yaşıyoruz…
Devletlere olan bağımlılık bir milleti ve yönetimi son derece etkisiz bir hale dönüştürür. Mesela kendi memleketimizden örnek verirsek; geçmişte Türkiye'nin bölge politikalarında izlemiş olduğu siyaset ve strateji, Amerika adına olup Türkiye'yi Amerika'ya karşı bağımlı bir hale getirmiştir. İşte bu bağımlılık bugünkü sancıları doğurmuştur. Ya da bu bağımlılık Amerika adına, Orta Asya ve Suriye'de Müslümanları katleden Rusya ile beraber hareket etme sonucunu doğurmuştur. Hatta, Türkiye fikir olarak Avrupa’dan beslenirken ekonomi ve yönlendirme açısından ABD’ye bağımlı bir yol benimsedi. Günümüz itibariyle bu iki bağımlılık Türkiye’yi yutmak istiyor.
Zaman içerisinde bu bağımlılık bu tür devletleri köle haline dönüştürmüştür. Hatta bu kölelik o kadar zillet derecesine ulaşmıştır ki, onlara ne derse hemen hiç sorgulamaksızın tüm taleplerini uygular hale getirmiştir. Bu siyasi ve ekonomik alanda olduğu gibi aynı şekilde Batı kanunlarını taklit ve nakil yoluyla almada da kendini göstermiştir. Bağımlılığın bu türü, kişiyi bir süre mutlu eder, sonra alışkanlık olur, sonra da kendi üzerinde baskıya dönüşür.
Sonuç olarak; bir devlet ayakları üstünde durmak istese ve istediği gibi adım atmak isterse öncelikle öz değerleri olan fikirsel bağımsızlığını, ondan sonrada ekonomik bağımsızlığını elde etmelidir. Yani zahiri olarak bağımsız olup da gerçekte bağımlı olan bir devlet, ne bedel olursa olsun zahiri değil de özde bağımsız olma yolunu başarmalıdır.