Partisinin haftalık gündem değerlendirmesini yapan HÜDA PAR Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Sait Şahin, Ümmet şuuru ve vahdet yükümlülüğü göz ardı edilmeden Kürtlerin de kendilerini yönetme hakkına sahip olduğunu söyledi.
BAĞIMSIZLIK KÜRD HALKININ HAKKIDIR
Partisinin haftalık değerlendirmesinde, Kürt meselesinin özüne dair eşit vatandaşlık ve adalet temelli bir çözüm yaklaşımının bulunmadığını belirten Şahin, Irak Kürdistanı’nın bağımsızlık ilan etme talebiyle ilgili olarak, “Ümmet şuuru ve vahdet yükümlülüğü göz ardı edilmeden, bir milletin kendi kendini yönetmesi, İslami her unsurun hakkı olduğu kadar ve belki de maruz kaldığı zulüm ve haksızlıklar itibariyle daha fazla Kürt halkının hakkıdır.” vurgusunda bulundu.
Sait Şahin, çözüm süreci kapsamında atılacak adımların yasal dayanağını oluşturmak amacıyla hazırlanan kanun tasarısının, hükümet tarafından Meclis başkanlığına sunulduğunu hatırlatarak, kapsam, yetki, uygulama ve dokunulmazlık olarak özetlenebilecek tasarının, bundan sonra atılacak adımların hukuki altyapısı olarak işlev görmek üzere hazırlandığını belirtti.
KÜRT MESELESİ, PKK VE TERÖR MESELESİ DEĞİLDİR
PKK’nin silah bırakması, 30 yıldır Devlet ve PKK arasındaki çatışma sebebiyle halk üzerinde oluşan iki yönlü zulüm ve baskının son bulmasına belli ölçüde imkân sağlayacağını ifade eden Şahin, “Bu tasarı ile Hükümetin, yüzyılı aşan ve PKK gibi ağır sonuçları olan Kürt meselesini, PKK ve terör özelinde ele almakta ısrar ettiği, Kürt Meselesinin özüne dair eşit vatandaşlık ve adalet temelli bir çözüm yaklaşımının bulunmadığı anlaşılmıştır. Meclise sunulan kanun tasarısının genel gerekçesinde de vurgulandığı üzere, Türkiye’nin ekonomik kalkınma hamlesi 2023 vizyonuna odaklı bir amacın güdüldüğü görülmüştür. Kürtlere yönelik ret, inkâr ve asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan PKK’ye, silah bıraktırmayı hedefleyen devletin, yıllardır sürdürdüğü güvenlikçi yaklaşımları terk etmediğini de göstermektedir. Bununla birlikte, PKK’nin halkın can, mal ve huzuruna kastedici eylemliliklerinin son bulması amacına dönük olarak, silah bırakmasının sağlanması, gençlerin ve çocukların dağdan indirilmesi ve silahın hak aramanın aracı olmaktan çıkarılmasına dönük düzenlemelerin önünün açılması girişimlerini olumlu buluyoruz.” dedi.
ŞEYH SAİD VE ARKADAŞLARININ MEZAR YERLERİ AÇIKLANSIN
Şeyh Said Efendi hazretlerinin şahadetinin yıldönümü nedeniyle Şeyh Said Kıyamına değinen Şahin, “Kemalist zihniyet, Türkiye Cumhuriyeti’nin henüz kuruluş yıllarında İslami tüm değerlere açtığı savaşa bir itiraz olarak yükselen kıyamın kanlı bir şekilde bastırılmasının ardından, Şeyh Said Efendi ve dava arkadaşlarının idam edilişinin yıldönümü münasebetiyle, İslam Ümmetinin aziz şehitlerini bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz.” ifadelerini kullandı.
Şeyh Sait kıyamını, “Bütün etnik unsurlarını bir ve beraber yapan aziz İslam’ın hükümlerini ortadan kaldırma girişimlerine izzetli bir başkaldırışın adı” olarak nitelendiren Şahin, Şeyh Said kıyamını selamladıklarını söyleyerek, “Katillerini ve uşaklığını yaptıkları necis zihniyeti lanetliyoruz” ifadelerini kullandı.
Şahin değerlendirmesinin devamında, “Tıpkı İskilipli Şehit Atıf Hoca gibi, İslam’ın şiarlarını ayakta tuttuğu için idam edilen Şeyh Said ve arkadaşlarının mezar yerlerinin açıklanması, İstiklal Mahkemelerinin ve kararlarının, sistemin zulümlerine kılıf uydurma amaçlı olduklarının resmen kabul edilmesi ve yaptıkları katliamlar için özür dilemeleri, devletin Müslüman halka karşı ödenmemiş borcudur.” ifadelerini vurguladı.
KEMALİST ZİHNİYETİN KÜRDİSTAN’DAKİ TEMSİLCİSİ PKK
1992 yılında PKK’nin Susa Camisi’nde yaptığı katliama da değinen Şahin, “Kemalist zihniyetin Kürdistan’daki temsilcisi olan PKK’nin 26 Haziran 1992’de gerçekleştirdiği Susa Camii Katliamı da İslam’ın izzetini koruyan Müslümanların mazlumiyeti ve direnişi olarak tarihe nakşedilmiştir. Halkın inancıyla savaşan PKK tarafından yatsı namazında basılan camide şehit edilen 10 yiğit Müslüman’ı rahmetle anıyor, katiller için ise ‘yaşasın cehennem’ diyoruz.” ifadelerini kaydetti.
ÇİFTÇİYE TEDAŞ ZULMÜ
Ülkenin birçok bölgesinde ve özellikle de Kürdistan’da sulama kanallarının henüz faaliyete geçirilmediğine dikkat çeken Şahin bu nedenle sulu tarım uygulamasının yüksek maliyetli elektrik enerjisi ile yapıldığını sözlerine ekledi.
Şahin, TEDAŞ’ın uygulamaları hakkındaki değerlendirmesini şöyle sürdürdü: “Elektrik dağıtım işinin özelleştirilmesi sonrasında, çiftçiye ektiği alan karşılığı sarf ettiği farz edilen miktar kadar borç çıkarılması çiftçiyi mağdur etmektedir. Çiftçiyi yüksek maliyeti sebebiyle kayıt dışı elektrik kullanmaya yönelten mevcut durum bir an önce düzeltilmeli, kullanımı yerinde tespit edilmemiş veya faturalandırılmamış tahmini kullanımın borç olarak yansıtılması ve borç ödeninceye kadar destekleme prim alacağının ödenmemesi gibi hukuk dışı şantajlara son verilmelidir.
Kayıt dışı elektrik kullanımının önüne geçilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasının yanı sıra, sulama amaçlı kullanımda çiftçiye düşük fiyattan elektrik kullanma hakkı tanınmalı, mazot ve gübre desteği gibi, sulama kanallarının bulunmadığı yerlerde çiftçilere elektrik desteği de verilmelidir.”
UYUŞTURUCU KULLANIMI HER GEÇEN GÜN YAYGINLAŞIYOR
Maddi kalkınma hedeflenirken manevi kalkınman göz ardı edildiği için, inanç değerleri aşınan toplumun özellikle gençlerde baş gösteren madde bağımlılığı ve uyuşturucu kullanımının her geçen gün yaygınlaştığının altını çizen Şahin, “Bilinen uyuşturucu maddelerine yenileri eklenmekte ve bu tür maddelerin yasaklanması ve kullanımının engellenmesi konusunda yetersiz kalınmaktadır. Toplumsal tepkiler üzerine hapis cezalarının artırılması ile yetinilmekte, gençliği ve toplumu bu illetten koruyacak sosyal projeler yeterince desteklenmemektedir. İslami eğitim ve ahlaki değerlerin yaşatılmasının, bireysel ve toplumsal hastalıkları önleyici etkisi bilindiği halde, polisiye tedbirler yeterli görülerek genç kuşaklar heba edilmekte, nesillerin ifsat edilmesine seyirci kalınmaktadır. Çocukları uyuşturucu müptelası olmuş aileler, sesini duyurmakta zorlanmaktadır. Toplumu içten içe kemiren uyuşturucu, alkol, kumar ve fuhuş, içinde bulunduğumuz toplumu bir bütün olarak tüketmeden hükümet, sivil toplumu da harekete geçirecek bir seferberlik ilan etmeli, çocuklarımızı ve gençlerimizi manevi buhran ve çıkmazlardan kurtarma yolunda üzerine düşeni yapmalıdır.” diyerek uyarılarda bulundu.
MEZHEP ÇATIŞMASI TEHLİKESİ DEVAM EDİYOR
Dış gündemle ilgili olarak Irak ve Suriye’deki son gelişmeleri de ele alan Şahin HÜDA PAR Haftalık Gündem Değerlendirmesi’nde Irak ve Suriye’deki son gelişmelere de değindi.
Şahin, Musul’da başlayıp Irak’ın birçok kentine yayılan IŞİD destekli gruplar ile Irak Ordusu arasındaki çatışmaların giderek tüm ülkeye yayılma ve mezhep çatışmasına dönüşme eğilimi göstermesi tehlikesine dikkat çekti.
KÜRTLERİN DE KENDİLERİNİ YÖNETME HAKKI VAR
Şahin aidiyeti Irak Anayasası’na göre referandumla belirlenecek olan Kerkük’ün Kürdistan Bölgesel Kürt Yönetimi’nin kontrolüne geçmesinin ardından, Bağımsız Kürdistan’ın ilanının gündeme geldiğini belirterek, “Ulus devlet anlayışı, Batı kaynaklı fikir akımlarının etkisiyle yaklaşık yüz yıl önce İslam toplumunda devlet modeli haline gelmiştir. Toprakları Türkiye, Suriye, Irak ve İran gibi ulus devletlerin yapay sınırları arasında dört parçaya ayrılan Kürtlerin, önceleri kimliği söz konusu devletlerce inkâr edilirken bugün bağımsız bir devlet fikriyle anılması oldukça ileri bir aşamadır. İslam toplumunun ‘Ümmet’ şuuru ve ‘vahdet’ yükümlülüğü göz ardı edilmeden, toplumsal gerçeklik ve siyasi şartlar gereği, federasyon, konfederasyon veya bağımsız devlet şeklinde tezahür edecek bir yapılanma ile bir milletin kendi kendini yönetmesi, İslami her unsurun hakkı olduğu kadar ve belki de maruz kaldığı zulüm ve haksızlıklar itibariyle daha fazla Kürt halkının hakkıdır. Ancak böylesi bir tercih, dayatma veya fiili durum oluşturarak yapılacak bir tercih değil, tamamen halkın özgür iradesi ile ortaya koyduğu bir tercih olmalıdır. Parti programımızda devlet yapısına ilişkin bakışımızda olduğu gibi “Mevcut merkezi ve yerel devlet organizasyon yapısının tabu olarak kabulünden vazgeçilerek olumlu ve olumsuz tüm yönleri ile eyalet sistemi, özerklik, federasyon gibi yönetim modelleri üzerinde serbestçe tartışılabilmelidir. Toplumun huzur, refah ve güveni için gerekli olduğunun toplumun çoğunluğu tarafından kabulü halinde bu modeller uygulanabilmelidir” şeklinde konuştu.
İSLAM DÜNYASI İÇİN DUA EDELİM, YARDIM YAPALIM
İç savaşın hüküm sürdüğü Suriye’nin, yıkım, sefalet, göç ve ölümlerle birlikte, uluslararası kurum ve kuruluşlarının bültenlerinin istatistik konusu haline geldiğini değerlendiren Şahin son olarak, “BM Acil Durumlar Koordinatörlüğü Suriye’de yardıma muhtaç kişi sayısının 10,8 milyona çıktığını kaydetti. Aralarında Türkiye de olmak üzere komşu ülkelere sığınmış sayısı milyonu aşan Suriyelinin yanı sıra, harabeye dönmüş ülkesinde zor şartlar altında yaşamını sürdürmeye çalışan milyonlarca insan bulunmaktadır. İdrak ettiğimiz mübarek Ramazan ayı hürmetine Suriye, Irak, Myanmar, Orta Afrika ve diğer tüm İslam beldelerinde zulüm altında inleyen Müslüman kardeşlerimize yardım için ümmete diriliş ve istikamet vermesini Rabbimizden diliyoruz.” ifadelerini kaydetti. (Doğruhaber)