Gaziantep'teki temasları kapsamında Milli Mücadele Müzesi ve Şehitler Meydanı'nın açılışına katılan Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, müzenin açılışının ardından gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
Gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Gül, İLKHA muhabirinin "28 Şubat'ta FETÖ'nün kurduğu kumpaslar sonucu halen cezaevinde olanların yeniden yargılanma talebi ile ilgili her hangi bir adım atılacak mı?" yönündeki sorusunu şu ifadelerle cevapladı:
"Türkiye'de iade-i muhakeme yolları açık. Elbette herkes, varsa bu konuda hukuki dayanağı ve delilleri, bu yollara başvurulabilir. Türkiye hukukun işlediği, egemen olduğu bir devlettir. Hiç kimsenin mağdur olmadan haklarını mahkemelerde arayabileceği bir sistemde, varsa bu konuda talepler elbette ifade edilebilir." .
ABD'de bulunan Fethullah Gülen'in Türkiye'ye iadesi konusundaki bir soruyu da cevaplandıran Bakan Gül, bu konuda henüz olumlu bir gelişmenin kaydedilmediğini ve bu hususla ilgili somutlaşmış yeni bir gelişmenin olmadığını belirtti.
Gül, "Terörle mücadele ettiğini söyleyen bir ülkenin Türkiye'de terör ve darbe girişimini yapan, başlatan ve liderliğini yapan, örgüt mensuplarını, örgütün liderini koruyan bir pozisyonda olması terörle iş birliği anlamında gerçekten çok büyük bir eksikliktir. Türkiye DEAŞ'ı, PKK'sı, FETÖ'sü ile mücadele ederken, bu konuda hem ikili hem uluslararası anlaşmalar gereği her iki ülkenin dayanışma içerisinde olması gerekir. Türkiye bu sorumluluğu yerine getirirken Amerika da bu konuda daha hassas olmalı ve ikili, çok taraflı sözleşmelerin gereğini yerine getirmeli. Bu terör örgütü mensuplarını iade etmesi gerekir ama biz yasal süreci takip ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz." dedi.
Dün Resmi gazetede yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname'de (KHK) yer alan 121'inci madde ile ilgili tartışmalara ve eleştirilerle ilgili sorulan bir soru üzerine Gül, bu konuda yapılan eleştirilerin ise metni okumadan yapılan eleştiriler olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:
"Daha önceki KHK'da 'resmi görevliler için bir dava açılamayacağı hukuki ve idari sorumsuzluk getiren bir düzenleme vardı. Ama o gün sokakta ve meydanlarda 80 milyon ülkemizin bağımsızlığı için gayret eden vatandaşlarımız vardı. Şimdi bunlara karşı ileride yarın siz 'demokrasiyi, ülkeyi korurken 10 lira, 50 lira şuraya zarar verdiğiniz, belediyenin önünde Genelkurmay'ın önünde şuraya zarar verdiğiniz, şu araca zarar verdiğiniz' diye evine haciz mi gitsin? Burada yapılan düzenleme sadece 15 Temmuz ve sonrasındaki 16 Temmuz'daki darbe girişiminin püskürtülmesiyle ilgili."
"Terör eylemi' derken, darbe fiiline yönelik bir tanımlamadır"
Söz konusu düzenlemenin 15 Temmuz'un öncesini kapsamadığını belirten Gül, "Yani vatandaşlarımıza yönelik, sivillerimize yönelik burada hukuki, idari sorumsuzluk getiren bu düzenleme 15 Temmuz gece darbe başlamış ama 16 Temmuz'da bitirilmiştir. Darbenin sona erdirilmesi vatandaşlarımız tarafından sona erdirilmesi, püskürtülmesi ertesi gün olmuştur. Dolayısıyla 'terör' diye ifade edildi diye 'bugün de terörle mücadele ediliyor, terör eylemi var, vatandaş buna karşı mücadele ettiğinde de sorumsuz olacaktır' anlamı çıkartılamaz. 'Terör' ifadesi, darbe girişimi bir terör faaliyetidir. Bu kanundaki ifadede terörü kastederken, 'terör eylemi' derken, darbe fiiline yönelik bir tanımlamadır. Daha önceki KHK'da esasen görevliler için düzenlenmiş ifade sadece başına 'siviller için' getirilerek düzenlenmiştir. Yani yeni bir düzenleme yok. O zaman o yapılırken de herhangi bir eleştiri söz konusu değildi, şimdi de yeni bir durum yok. Oradaki devamı anlamındaki husus bugüne sari olan bir düzenleme değil. 15 Temmuz gece oldu, ama birkaç saat sonra zaten 16 Temmuz oluyor. Yani orada gün '15, 16, 17 Temmuz' demek yerine devamı niteliğindeki fiillere darbe fiillerine karşı duran sivillerin hukuki, idari sorumsuzluğuna yönelik bir düzenleme. Asla bunun başka bir yere çekilmesi, suistimal edilmesi hiçbir hukuki dayanağı bulunmamaktadır." ifadelerini kullandı.
"Bugüne getirilen bir tarih asla metinde yoktur"
Gül, 15 Temmuz darbe girişiminde bütün vatandaşların canıyla kanıyla ve malıyla sokaklara çıktığını hatırlatarak, KHK'daki düzenlemeyi eleştirenlere "Bunların hukuki sorumsuz olmasından rahatsız mı oluyorsunuz? Eleştirenlerin buna cevap vermesi lazım. 80 milyon devletin hukukunu korumak adına vatandaşı o gece sokaklara davet ediyorsunuz. Vatandaşlarımız cumhuriyeti, devleti ve bağımsızlığı koruyor ama o esnada bir takım fiili hukuki mala zarar verme olmuşsa bunun hepsini devlet tazmin edecektir. Ama bunu vatandaştan almayı engelleyecek bir düzenleme söz konusudur. Türkiye hukuk devletidir. Asla bir işkenceyi, kötü muameleyi orada darbeyi önlemenin dışında başka fiiller varsa bu fiiller yargılama kapsamındadır. Hangi vatandaş darbe önleme dışında bir başkasına işkence etmişse, yanlış bir fiilde, haksız bir fiilde, hukuka aykırı fiilde bulunmuşsa bunlar yargılanacaktır. Ama buradaki kapsam, darbeyi önlemeye yönelik fiiller kapsamındadır. Tarih de 15 Temmuz, 16 Temmuz'dur. Yani bugüne getirilen bir tarih asla metinde yoktur. Bu konuda kötü niyetli olarak yorumlamaya çalışılması Türkiye'de 80 milyon vatandaşımızın darbeye karşı dik duruşunu da engelleme, moral motivasyonunu da engelleme adına bir art niyetli çaba olabilir." şeklinde konuştu.
İLKHA