Bir dizi temaslarda bulunmak üzere Adana’ya gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, Çukurova Üniversitesinde düzenlenen İklim Değişikliklerinin Bitkisel Üretime Etkileri Toplantısı'na katıldı.
Bakanlık olarak sorumluluk alanları içinde iklim şartlarından en çok etkilenen kurum olduklarını ifade eden Pakdemirli, iklim değişikliğinin bitkisel üretime bölgesel ve ulusal boyuttaki etkisini belirlemek için çalışmalar yürüttüklerini ifade ederken, "Bu amaçla küresel ısınmanın tarımsal üretime etkisini azaltmak için 'Bitkisel Üretim Sektöründe İklim Değişikliğinin Etkisi ve Değerlendirilmesi' konulu bölge toplantılarımızın 5'incisi bugün Adana'da gerçekleştiriyoruz. Toplantımızın Çukurova'nın merkezinde ve en önemlisi de içerisinde köklü bir ziraat fakültesi barındıran Çukurova Üniversitesinde yapılmasından dolayı ayrı bir memnuniyet duyduğumu da ifade etmek istiyorum. Bu vesileyle toplantımızın ülkemize ve sektörümüze hayırlar getirmesini diliyorum." ifadelerini kullandı.
Pakdemirli, "Bitkisel Üretim Sektöründe İklim Değişikliğinin Etkisi ve Değerlendirilmesi" toplantılarının ilkini Trakya Bölgesini kapsayacak şekilde Tekirdağ'da, ikincisini, Güneydoğu Anadolu Bölgesi için Şanlıurfa'da, üçüncü ve dördüncü toplantıyı da Doğu Anadolu Bölgesi için Malatya ve Van illerinde gerçekleştirdiklerini belirtti.
İklim değişikliği ve tarım konusunda, tarımsal kuraklıktan etkilenen 41 ilden gelen katılımcılarla İzmir'de bir çalıştay düzenlediklerini aktaran Pakdemirli, böylece hem yerelde hem de ülke genelinde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin eklilerini çok boyutlu olarak ele aldıklarını bildirdi.
“Son 10 yıl tüm zamanların en sıcak dönemi oldu”
Pakdemirli, son yüzyılda, dünyada nüfus artışı, sanayileşme, plansız kentleşme ve endüstriyel tarımın yükselişiyle ekosistem ve doğal kaynaklar üzerindeki baskının da giderek arttığına işaret ederken şu şekilde konuştu:
“Bu yoğun üretim sürecinin çevreye ve atmosfere verdiği tahribatla küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini artık ciddi boyutlarda hissediyoruz. Fosil yakıtların sanayide kullanımı, enerji üretimi, tarım ve ulaşım gibi faaliyetler nedeniyle atmosferdeki sera gazı, tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Sera gazındaki bu artış, doğrudan atmosfer sıcaklığının artışına neden oluyor. IPCC 6'ıncı Değerlendirme Raporu'na göre, Sanayi Devrimi'nden bugüne, yani yaklaşık 200 yıldır, dünya ortalama sıcaklığı 1,1 derece arttı. Son 10 yıl ise tüm zamanların en sıcak dönemi oldu. IPCC raporu 1,5 derece sınırına 20 yıl içinde ulaşılacağını, hatta aşılacağını öngörüyor. Artık, hem küresel ısınmanın daha ileri boyutlara ulaşmasını önleyecek hem de mevcutta olası etkilerini azaltacak tedbirleri almak zorundayız."
"Dünyada yaklaşık 1 milyon tür yok olma riski altında"
Son 50 yılda sel, fırtına, kuraklık gibi doğal afetlerin sayısının 5 kat arttığına dikkati çeken Pakdemirli, “Dünya'da son 20 yılda en az 1 milyar 650 milyon insan selden, 1 milyar 430 milyon insan da kuraklıktan etkilendi. Eğer tedbir alınmazsa 2050 yılında iklim değişikliği ile birlikte dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sinin sel riski ile karşı karşıya kalacağı, nüfusun yarısının ise susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya kalabileceği öngörülüyor. İklim değişikliği yeryüzündeki tüm ekosistemi ve tüm canlıları olumsuz etkilemekte. İklim değişikliği ve habitatın tahribatından dolayı bugün dünyada yaklaşık 1 milyon tür yok olma riski altında. Küresel ısınmanın en fazla darbe vuracağı sektörlerin başında tarım ve gıda geliyor. Tarımsal üretimde ise iklim değişikliğinin etkisiyle 2050'ye kadar verimde yüzde 10 ile 25 arasında bir düşüş bekleniyor. Evet, tablo çok da iyiye gitmiyor. Bu tablo ve yaşanan bütün bu olumsuzluklar da gösteriyor ki bizler, iklimden daha hızlı değişmek zorundayız." diye konuştu.
"Su stresi çeken ülkeler grubundayız"
Türkiye'nin de içinde yer aldığı Akdeniz havzasının, sıcak hava dalgalarına en fazla maruz kaldığını ve kuraklık riski fazla olan bölgelerin başında geldiğini ifade eden Pakdemirli şu şekilde ifadeler kullandı:
"Ülkemizde son 2 yılda toplam 5 büyük orman yangını yaşanmışken 28 Temmuz ile 13 Ağustos tarihleri arasında, toplam 17 günde 16 büyük orman yangınıyla mücadele etmek durumunda kaldık. Bu afetlerin yanı sıra iklim değişikliği su döngüsünü de olumsuz etkiliyor. Son dönemde sel afeti yaşadığımız Bartın, Kastamonu ve Sinop illerimizde yıllık ortalama yağış metrekareye toplam 500 ile 800 kilogram arasında iken 10-13 Ağustos tarihleri arasında, yani 4 günde, bu illerimiz yıllık yağışın yüzde 40 ila 70'inden daha fazla yağış aldı. Diğer taraftan meteorolojik ve tarımsal kuraklık riskimiz de giderek artıyor. Kişi başına düşen su miktarı bakımından, su stresi çeken ülkeler grubundayız. Suyumuzun dörtte üçünü kullanan tarım, bu süreçten en fazla etkilenecek sektörlerin başında geliyor. Türkiye'de 2021 yılı ilk 8 ayında ortalama sıcaklık 15,7 derece olarak gerçekleşmiştir. Bu değer uzun yıllar ortalamasının 1,7 derece üzerindedir. Yine bu yılın ilk 8 ayında ise yağış miktarımızda uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 6, tarımsal üretim sezonuna göre yüzde 21'lik bir azalma gerçekleşti. İklim değişikliğinin etkisiyle kuraklığın sıklık, süre ve şiddetinde artış meydana gelmesi beklenmektedir. Daha önce her 10 yılda bir yaşanan kuraklıklar da bundan sonra 5-6 yılda bir karşımıza çıkacak. O sebeple tarım, orman ve su alanında iklim değişikliğinin etkilerini azaltacak tedbirleri almak, küresel ısınmayı azaltacak üretim yöntemlerine geçmek ve doğal kaynakları verimli kullanmak, artık bir tercih değil, bir zorunluluk haline gelmiştir. Tarımı dönüştürüp, ormanı güçlendirip, suyun verimli kullanımını sağlayarak, değişen iklim koşullarına hazır olacağız.”
“Rabbimizin de yardımıyla bugüne kadar çiftçimize bu açıdan mahcup olmadık”
“En başta Sayın Cumhurbaşkanı'mızın desteği Rabbimizin de yardımıyla bugüne kadar çiftçimize bu açıdan mahcup olmadık, inşallah bundan sonra da mahcup olmayacağız yani çiftçimizin bugün artan maliyetlerini hesaba katarak çiftçimize hasat öncesi iyi alım fiyatlarında TMO tarafından açıklayarak ciddi bir desteğimiz olacak. Çiftçimiz hiç endişe etmesin, ekmeye biçmeye devam etsin. Gayret çiftçimizden destek imkanlar doğrultusunda bizden bereket de Allah'tan ama bunun daha da bereketli olmasına çiftçimiz açısından daha da memnuniyet getirmesi konusunda biz çok ciddi bir çaba sarf edeceğiz o açıdan özellikle bu yeni ekim dikim sezonuna girdiğimizde de çiftçilerimize özellikle bu mesajı vermek istiyordum: 'Alın terleri karşılıksız kalmayacak, mahsulleri maliyetlerinin üzerinde değer bulacak.' Tarımsal destekler yanında, uyguladığımız alım fiyatları ile de her zaman çiftçimizin yanında olduk, bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Üreticimizi koruyan, tüketicimizi kollayan politikalarımızı da kararlılıkla sürdüreceğiz.""2050 yılındaki nüfusun gıda ihtiyacını karşılamak için bugünkünden yüzde 60 daha fazla üretmek, bu üretim için de yüzde 15 daha fazla su kullanmak zorundayız." diye konuşan Pakdemirli, şu ifadeleri de kullandı:
“Bu ihtiyaca, iklim değişikliğinin etkilerini de katarak hem politikalarımızı hem de sahadaki projelerimizi doğru planlamalı ve etkin şekilde uygulamalıyız. 2019 yılında 15 yıl aradan sonra yaptığımız 3. Tarım Orman Şurası'ndaki konular içerisinde iklim değişikliği, ana başlıklardan biri olarak yer alıyor. Sayın Cumhurbaşkanı'mızın da hafta başında açıkladığı üzere, yeşil kalkınma devrimi hedefi çerçevesinde, iklim değişikliği konusunda tarihi bir adım atıyoruz. Paris Anlaşması onaylanmak üzere, yeni yasama yılının başlamasıyla Gazi Meclisimize sunulacaktır. İnşallah kasım ayında Glasgow'da yapılacak İklim Değişikliği Zirvesi'ne kadar onay süreci tamamlanmış olacak. Daha önce Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatına uyum için eylem planını başlatmıştık. Şimdi de bunu Paris İklim Anlaşması'yla orta ve uzun vadeli hedef haline getiriyoruz. Bu kapsamda bizler de Tarım ve Orman Bakanlığı olarak, iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalarımızı daha da geliştirecek ve uzun vadeli planlarla daha da güçleneceğiz. Yine bu yüzyılın en kıymetli ve en stratejik meselelerinden olan suyumuzu daha detaylı incelemek, değerlendirmek ve sürdürülebilir bir yönetim anlayışı benimsemek maksadıyla 1. Su Şurası çalışmalarını mart ayında başlatmıştık. Şura komisyonlarının çalışmalarını neticelendirdik ve inşallah önümüzdeki hafta pazartesi günü şurayla ilgili detaylı bir bilgilendirme toplantısı düzenliyor olacağız. Tüm projelerimizde, kaynak verimliliği ve çevrenin korunması önceliğimizdir. Bu toplantı vesilesiyle iklim değişikliğine yönelik yürüttüğümüz bazı çalışmaları sizlerle paylaşmak istiyorum."
Bakan Pakdemirli, kentteki diğer programlarına katılmak üzere konferans salonundan ayrıldı.