İZMİR - Bangladeş'te özellikle Cemaat-i İslami Partisi üyelerine yönelik baskı ve tutuklamalar bir süredir devam ediyor. Düzmece, soyut iddialar ve sahte tanıklarla yürütülen dava kapsamında başta Cemaat-i İslami lideri Gulam Azzam olmak üzere onlarca kişi idam cezasına çarptırıldı. Halen de hukuksuz gözaltılar devam ediyor. Uzmanlar, Bangladeş'te yaşanan süreci göz önünde bulundurarak, Bangladeşli Müslümanların Türkiye'nin 28 Şubatı'nı yaşadığını söylüyor. Yaşanan hukuksuzlukları araştırmak ve davanın taraflarıyla görüşmek amacıyla Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) heyetiyle beraber Bangladeş'e giden Saadet Partisi İzmir İl Başkanı Bayram Sakartepe'yle edindikleri izlenimler ve yaşanan son durumla ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bangladeş bir iç çatışmaya sürükleniyor
Bangladeş'in dış destekli yönlendirmelerle bir iç çatışmanın eşiğine sürüklendiğini ifade eden Bayram Sakartepe, gözlemlerini şöyle anlattı: "Bangladeş'te yaşanan insan hakları ihlallerinin tüm dünyaya duyurulması ile ilgili Saadet Partisi'nden, Sivil Toplum Kuruluşlarından ve Uluslararası Hukukçular Birliği'nden temsilcilerle biraraya gelip, bir heyet halinde Bangladeş'e hareket ettik. Oraya gider gitmez tüm muhalefet partileriyle, STK'larla görüştük. Ayrıca davanın tüm taraflarıyla, hem iddia makamıyla hem de savunma makamıyla görüştük. Herkese de şunu söyledik; biz dost ve kardeş Bangladeş'in yanındayız. Öncellikle siz bizim kardeşimizsiniz. Dolayısıyla Bangladeş halkı da Türkiye'yi çok seviyor. Bizim yaşadığımız acıları onların da yaşamasını istemiyoruz. Dış destekli yanlış yönlendirmelerle Bangladeş şuanda bir iç çatışmanın eşiğine götürülüyor. Burada Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül'e de teşekkür etmek istiyorum. Bu noktada Bangladeş cumhurbaşkanına bir mektup yazdı. Onun da etkili olduğunu düşünüyorum."
"Gulam Azzam'ın idamı ülkemizin ileri gitmesini sağlayacak!"
İktidardaki Avama Lig Partisi yetkililerinin idamların yapılmasının gerekli olduğunu söylediklerini belirten Sakartepe; "Gittiğimizde ilk gün savunma grubu avukatlarıyla görüştük. Bu kadar ciddi ve olağanüstü bir yargılamanın yürütüldüğü bir davada savunma avukatlarının çok genç yaşta olduklarını gördük. Daha deneyimli, tecrübeli avukatlar özellikle bu tür siyasi davalara girmiyorlar. Halid Ziyad'ın genel başkanlığını yaptığı Bangladeş Milliyetçi Partisinin (BNP) dört genel başkan yardımcısıyla bu davayla ilgili süreci temaslarımız neticesinde konuştuk. Onlardan da iki tane üst düzey siyasetçi idamla yargılanıyorlar. Daha sonra şuanda iktidardaki Avama Lig Partisi'nin hukuk kanadından temsilcilerle görüştük. Tabii bu partinin temsilcileri Gulam Azzam ve 12 kişinin idamlarının yapılması gerektiğini özellikle vurguladılar. Bu idamlar size ne kazandıracak? diye sorduğumuzda; "ülkemizin ileri gitmesini sağlayacak" cevabını verdiler. Ayrıca hükümet yetkilileriyle görüşmelerimiz oldu" dedi.
Düzmece iddialar, sahte tanıklar!
Bangladeş'te çok ciddi hak ihlallerinin olduğunu ve düzmece iddialarla yargılamaların yapıldığını vurgulayan Sakartepe; yaşananların Türkiye'nin 1960'lı yıllarıyla benzerlik gösterdiğini söyledi. Sakartepe sözlerine şöyle devam etti; "Bizim başka bir ülkenin içişlerine karışma gibi bir imkanımız yok. Biz STK mensupları olarak gittik. Benim de mensubu olduğum Uluslararası Hukukçular Birliği (UHUB) olarak oradaki temaslarımız neticesinde tarafsız bir rapor hazırladık. Uluslararası kamuoyuna da bu raporumuzu aktardık. Bangladeş'te çok ciddi hak ihlalleri var. Bunu tespit ettik. Bir defa bu mahkemeler olağanüstü mahkamelerdir. Politik nedenlerle kurulmuşlar. Mevcut iktidardaki Avama Lig Partisinin hukuk komitesi başkanı, hükümetin kurduğu Uluslararası Ceza Mahkemesine başkan olarak atanıyor. İkinci olarak biz Bangladeş'e gitmeden önce Brüksel'den bir avukat ile mahkeme başkanı arasında idam kararlarının nasıl verileceği ve nasıl gerekçelendirileceği hakkındaki 17 saatlik Skype görüşmesinin kamuoyuna sızması neticesinde mahkeme başkanı istifa etti. Yine yargılama hakkını ihlal eden savunma tanıklarından birisi özeliklli olarak iddia makamı tarafından tanık olarak gösteriliyor. Hindu kökenli birisi kendi ailesine Gulam Azzam tarafından saldırı yapıldığı ve öldürüldükleri şeklinde bir ifade veriyor, daha sonra 'ben yalan söyleyemeyeceğim' dediği için savunma avukatları tarafından aynı şekilde tanık olarak gösterilen bu şahıs mahkeme kapısının önünden kaçırılıyor. Adalet Bakanına ve yetkililere bu tanık neden bulunamıyor? Kamera kayıtları olmasına rağmen, niçin resmi merciler bir adım atmıyor? diye sorduğumuzda; 'kamera kayıtları silindi ve muhtemelen bunu savunma avukatları kaçırmışır' şeklinde son derece gayri ciddi cevaplar verildi. Ama asıl amaç şu; ortada siyasal bir dava var. Bizim 28 Şubat türü demiyorum. Bu tür örnekler var, ama bunu Türkiye'nin 1960'lı yıllarda geçirdiği travmaya benzetiyorum."
Hindistan'ın etkisiyle Müslümanlar tasfiye edilmek isteniyor
Bangladeş'teki Müslümanlara yönelik Hindistan'ın etkisiyle bir tasfiye operasyonu yapıldığının altını çizen Sakartepe; "Özellikle de Cemaat-i İslami'ye ve diğer muhalefete yönelik bir hamle var. İktidardaki parti siyasi rakiplerini yargı yoluyla tasfiye etmeye çalışıyor, kısaca özeti budur. 40 bine yakın insan ağır işkencelerden geçiriliyor. Biz Adalet Bakanı ile görüşürken halen işkence haberleri geliyordu. Bunu bakana söylediğimizde, kabul etmedi. Ama biliniyor olmasında fayda vardı" dedi.
İddiaların hiçbirisi somut değil
Verilen idam kararlarının bozulması için İslam dünyasından yeterli bir girişim yapılmadığını dile getiren Sakartepe, "Yargılamanın yapıldığı mahkemeye de girdik. O esnada ara verildiğinde Gulam Azzam ile mahkeme salonunda görüştük. Gulam Azzam, Türkiye'den gelen heyetten dolayı Türkiye halkına çok teşekkür etti. Maalesef İslam dünyasından bu davayla ilgili bizim dışımızda bir girişim olmadı. Dolayısıyla bizim oraya gitmemiz onlar için de moral oldu. Gulam Azzam başta olmak üzere diğer yargılanan insanların tek talepleri adil yargılanmaktır. İddia edildiği gibi bu insanlar soykırım yapmamışlardır. Ordaki hükümet yetkililerine de söyledik; bir insan nasıl olur 200 bin insana tecavüz edebilir veya 3 milyon insanı öldürebilir. Bu insanlar sadece Pakistan ile Bangladeş'in bölünmemesini savunmuşlardır. Zira bunu sadece Cemaat-i İslami savunmuyordu. Başka partiler de bunu savunuyordu. Dolayısıyla bütün iddialar soyut olmaktan başka birşey değil. Ortada herhangi somut bir suçlama yok. Tabii burada bir şeyi daha belirtmekte yarar var. Yargılamaların yapıldığı mahkemeye 'Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi' deniliyor, ama bu mahkemenin hiçbir uluslararası vasfı yok. Tamamen bu hukuksuzlukları dünya kamuoyundan gizlemek için bu isim verilmiş" ifadelerini kullandı. (Yunus Şani/İlyas Yıldız - İLKHA)