Bangladeş'te hükümet tarafından kurulan savaş suçları mahkemesinde yargılanan Cemaat-i İslamî lideri Motiur Rahman Nizami’nin idam edilmesinin telin eden Van’daki sivil toplum kuruluşu temsilcileri idamın tamamen hukuksuz ve keyfi uygulamalardan ibaret olduğuna dikkat çektiler.
Konuyla ilgili İLKHA’ya konuşan Diyanet-Sen Van Şube Başkanı Nurullah Arvas, Van İnsan Medeniyet Hareketi (İMH) Temsilcisi M. Garip Cesur ve Van Sabır Eğitim ve Dayanışma Derneği (Sabır-Der) Sekreteri Yusuf Türk, Cemaat-i İslami'nin lideri Nizami'nin idam edilmesine sert tepki göstererek, idamların tamamen keyfi olduğunu söylediler.
Rahman Nizami’nin şehadetinin mübarek olması temennilerinde bulunan Diyanet-Sen Van Şube Başkanı Nurullah Arvas, insanlığın var olduğu günden bu yana hak ile batıl mücadelesinin devam ettiğini hatırlattı. Bu mücadelede, İslam coğrafyasındaki laik düzenlerin kendilerine biçilen görevi yerine getirmekten çekinmediğini söyleyen Arvas, 75 yaşındaki Rahman Nizami’nin idamının bunun bir göstergesi olduğunu söyledi. Arvas, “Bizler öncelikle bu idam kararını veren bütün zihniyeti lanetliyoruz. Kukla hükümetlerin İslam üzerinde oynadığı oyunların Müslümanların uyanmasına vesile olmasını da Cenabı Allah’tan niyaz ediyoruz.” dedi.
“Bangladeş hükümeti bir kukla hükümettir”
Bangladeş hükümetinin bir kukla hükümeti olduğunu ve İslam düşmanlarının isteğine göre hareket ettiğini ifade eden Arvas, “İdamların da dış güçlerle bir ilgisi olduğunu söyleyebiliriz. Hatırlanacağı üzere bu hükümet birkaç yıl önce bir seçime girecek ve seçimde İslami hassasiyete sahip olan 14 parti, seçimin adil olmayacağını, kukla bir hükümet olacağı düşüncesiyle seçimi protesto etmişti. Bu partilerle birlikte Cemaat-i İslami de seçime girmiyor. Ne yazık ki 7 tane kukla parti, mevcut hükümete destek vererek seçime giriyor. Bu olaydan sonra birçok İslami lider tutuklanmaktadır. Bangladeş’te oynanan bu oyunların Siyonistlerin ve en başta da İslam düşmanlarının bir oyunu olduğu zaten açıkça ortaya çıkıyor.” diye konuştu.
“İdamlar tamamen keyfidir”
Başta Bangladeş hükümeti olmak üzere, bu güne kadar İslam liderlerine verilen bütün idam cezalarının keyfi uygulamalardan ibaret olduğunu dile getiren Arvas, “İslam liderlerine verilen idam cezaları kesinlikle keyfi uygulamalardır. Çünkü bu İslam liderleri, ne bir silahlı eyleme bulaşmış, ne de kan dökmüşlerdir. İslam liderlerinin asıl gayeleri olan İslam dinini tebliğ etme noktasında inanları uyarmaktı. Kendilerinin bir suçu olmadığı halde kukla hükümet bunu tahammül edemediğinden dolayı İslam liderlerini idam etti. Benzer bir durum olan Mısır’da da iki yıl öncesinde zindana atılan Muhammed Mursi'nin ne suçu vardı? Yüzde 52’yle seçilen bir devlet lideri maalesef yine Bangladeş’teki gibi zalimlerin uzantısı olan bir kukla hükümeti tarafından, Cumhurbaşkanı makamından indiriyor ve zindana atılıp, idamla yargılıyorlar.” ifadelerini kullandı.
Arvas, son olarak şu ifadeleri kullandı: “Yıllardır bu tür oyunlar Mısır’da, Bangladeş’te ve günümüzde Suriye üzerinde oynanmaktadır. İslam devletlerine uygulanan haksızlıkların arkasında İslam düşmanlarının olduğu ise açıkça ortadadır. Dolayısıyla bu idam kararlarının bütün dünya Müslümanlarının dirilişine ve tekrar birlikteliğine vesile olmasını diliyorum. İslam liderleri şehid edilmekle azalmazlar, bilakis bu yeniden büyük liderlerin doğmasına vesile olacaktır.”
“İdamlar hukuki değil siyasidir”
Laik Hasina hükümeti mahkemelerinin idam kararının hukuki bir değer ifade etmediğini ve tamamen siyasi olduğunu belirten İMH Temsilcisi M. Garip Cesur ise “Öncelikle Motiurrahman Nizami’nin şehadetinin tüm Müslümanlara hayır ve bereket getirmesini, şehadetinin de tüm ümmet için yeniden diriliş olmasını Cenab-ı Haktan niyaz ediyorum. İdamın, ‘Âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir’ sözünde tecelli eden hakikat gibi ümmet şuuruna ermiş her müminin yüreğinde bir yara açtığı muhakkak. Ümmetin içinde bulunduğu derin buhrana su serpen bu kıymetli şahsiyetlerin gözümüzün önünde bir bir idam sehpasına götürülmesi hazmedilecek bir durum değil. Cemaat-i İslamî gibi bu güne kadar silaha bulaşmamış bir hareketin bu densiz bir şekilde sindirilmeye çalışılması laik rejimlerin dünyanın her yerinde olduğu gibi Müslümanlara duydukları kin ve öfkenin bir sonucu olsa gerek. Laik Hasina hükümetinin mahkemelerinin aldığı bu kararın hukuki bir değer ifade etmediğini tamamen siyasi olduğunu herkes biliyor.” diye belirtti.
“Cemaat-i İslami liderleri asla boyun eğmedi”
Cemaat-i İslamî liderlerinin şu ana kadar idamlar pahasına bile olsa boyun eğmediğini ifade eden Cesur, şöyle konuştu: “İslam düşmanlığı üzerine temellenen laik ve sekülerist rejimlerin batıya ayarlı üstlendikleri roller gereği aldıkları kararların kendi kararları olmadıklarını her daim bilmemiz gerekiyor. Alınan kararların mahiyeti niyeti ne olursa olsun Müslümanların dik durması ve birbirini sahiplenmesi gerekir. Nizami’nin de son sözlerinde ifade ettiği gibi Müslümanların her zaman batılın, zulmün ve haksızlığın karşısında mücadele etmesi, Allah yolunda gaye ve görevimizin şuurunda kalarak vazifelerimizi sürdürmemiz ve batılın tuzaklarına düşmemiz gerekir. Cemaati İslami gibi büyük bir İslami hareketin Bangladeş diktatörü Hasina’ya idamlar pahasına bile olsa boyun eğmeyeceğini biliyoruz. Şehid edilen liderlerin tamamının da af dilemediğini ümmetin başını göğe kaldıran bir duruş ortaya koyduklarına şahit olduk.”
“Keyfi uygulamaların sonu gelmez”
Bir insanın cezayı hak etmesi için öncelikle ortada bir ‘suç unsurunun’ olması gerektiğini aktaran Sabır-Der Sekreteri Yusuf Türk de Cemaat-i İslamî liderlerine karşı işlenen keyfi uygulamaların sonu gelmeyeceğini ifade etti.
Türk, “Öncelikle Müslümanlar olarak, bir İslam şehidi daha kazandığımız için Allah’u Teâlâ’ya hamd ediyoruz. Şehit olan Cemaat-i İslamî liderinin şehadetini de tebrik ediyoruz. Bangladeş hükümetinin Cemaat-i İslamî liderlerine karşı bu tutumu tek başına alınan bir karar değildir. Büyük ihtimallerle Cemaati İslamîi liderlerinin şehid edilmelerinin batı ve şer güçlerinin olduğunu görüyoruz. Burada da başta ABD, israil olmak üzere İslam düşmanlarının parmaklarının olduğuna inanıyoruz. Çünkü bunların hepsi aynı düşünceye sahip, bunların hepsinin yönetim şekli bellidir. İnsanların keyfine göre bir insanın cezalandırılması söz konusu olmamalıdır. İnsanın cezayı hak etmesi için bir suç unsurunun ortada olması lazımdır. Bu keyfi uygulamaların sonu gelmez. Bunların havaya attığı taş mutlaka aşağı inecektir. İnşallah bunların sonu gelecek ve Allah-u Teâlâ nurunu tamamlayacaktır.” diye konuştu. (Yılmaz Sönmez- İLKHA)