30 Mart seçimlerine adım adım yaklaştığımız şu günlerde, rakipler arasında siyasi, psikolojik ve hatta ekonomik mücadele tüm sıcaklığıyla devam ediyor. En büyük savaş hükümet ile Fethullah Gülen grubu arasında sürüyor.
Ekonominin en büyük ayağını finans kuruluşları oluşturur. Finans kuruluşu görünümünde olan Bank Asya’da 17 Aralık operasyonu öncesi birçok kesimden vatandaşın hesabı vardı. Ancak 17 Aralık operasyonu sonrası işler tersine döndü. Hükümete yakın çevreler ve hükümetle girilen siyasi mücadelenin neticelerinden çekinen birçok hesap sahibi parasını Bank Asya’dan çekti.
Vatandaşlar Bank Asya’ya yönelik protestolara girişti. Birçok vatandaş banka şubelerine giderek parasını çekti. Birçoğu da Bank Asya kredi kartlarını iptal etti. Kırdıkları Bank Asya kredi kartlarının fotoğraflarını medya ile paylaştılar. Birçok vatandaş da bankayı arayıp kartını iptal ettirmek istedi.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), Bankacılık Kanunu ihlali gibi birçok nedenden ötürü, bankaları Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devrederek etkinliğine son verebiliyor. Kayıt dışı mevduat soygunu, karşılıksız hazine bonosu, kara para aklama, varlığın mevduattan az olması, ödeme sorunları, şüpheli faaliyetler gibi pek çok neden bankaların kapısına kilit vurduruyor.
BDDK’nın geçmiş dönemlerde de birkaç kez uyardığı Bank Asya’da, 2011 sonu itibarıyla 615 milyon lira olan takipteki kredi miktarı, 2012’de 34 milyon lira artarak 649 milyon liraya çıktı. Bu rakam 2013’ün 3. çeyreğinde 809 milyon liraya ulaştı. Bu kötü yönetim yüzünden banka sık sık genel müdür değiştirdi. Tüm bunlar, Bank Asya’da paniğe sebep oldu. Mevduatı kurtarmaktan çok, TMSF’nin el koymasının önüne geçme çabalarına girişildi. Banka iflasın eşiğinden kurtarılmaya çalışıldı.
Bank Asya, geçtiğimiz günlerde 600 milyon TL’lik nakit destek ile bankanın sermayesini güçlendirme kararı almıştı. Banka Asya sermaye artışı için, A101’deki yüzde 18 hissesini satmıştı. Bankanın ortakları ayrıca bankaya 300 milyon TL nakit para koyacaklarını duyurmuştu. Bank Asya’nın sermaye yapısını güçlendirmeye yönelik bu adımı, bankacılık çevrelerinde, “Bankaya yakın işadamlarının verdiği desteğe varlık satışı formülü bulunmuş” şeklinde yorumlanırken, sermayeye yapılan desteğin 600 milyon TL’yi bulması ise, “Bu rakam ile, 17 Aralık sürecinde bankadan çıkan paranın 600 milyon TL olduğuna işaret ediyor.
Cemaat, mensuplarına bankayı ayakta tutmak için paralarını bankaya yatırmalarını tavsiye etti ise de bu bankayı kurtarmaya yetmedi. Bankanın yarı hissesi satışa çıkarılmak zorunda kalındı.
Katar’ın en büyük İslami bankalarından biri olan Qatar Islamic Bank (QIB) ile stratejik ortaklık görüşmelerine başlandı. Ekonomi çevrelerinde ‘Bank Asya’ya Katarlı kurtarıcı’ geldi şeklinde yorumlar yapılsa da ticari hayattan edindiğimiz tecrübeler çöküşe geçen bir kuruluşun siyasi mücadelenin devam ettiği bir ortamda dayanmasının mümkün olmayacağıdır. Bunu İhlâs Finans’ın uğradığı neticeden çıkarıyoruz ki yapılan ortaklıklar durumu kurtarmaya yetmemişti. Ancak yeni bir isim ve gerçek anlamdaki bir İslami finans mantığını yatırımcıya ve halka kabul ettirmek ile mümkündür ki bu da çok uzun zaman alır.
Qatar Islamic Bank (QIB) 1982 yılında Katar’ın ilk İslami finans kurumu olarak faaliyetine başladı. Katar’da İslami bankacılık sektöründe yüzde 35, toplam bankacılık sektöründe ise yüzde 9’luk paya sahip. Katar’ın yanı sıra Lübnan, İngiltere, Sudan ve Malezya’da da bankacılık faaliyeti gösteren QIB’nin 2013 yıl sonu itibariyle 3.8 milyar dolar öz kaynağı, 21 milyar dolar aktif büyüklüğü bulunuyor. 2013 yıl sonu itibariyle 900 milyon TL ödenmiş sermayesi bulunan Bank Asya’nın, 2.5 milyar TL öz kaynak, 29 milyar TL aktif toplamı, 21 milyar TL nakdi kredi, 19 milyar TL toplanan fonları bulunuyor.
Cemaatin hükümetle siyasi bir çatışma içine girmesi bakalım daha nelere mal olacak. Bakıp göreceğiz.