Hüseyin Kaya / Doğruhaber
Kendine “aydın” sıfatını yakıştıran bir grup HDPkk muhibbi, “çatışmasızlık” ortamının bitmesinden dolayı kaygılanmış ve bir bildiri yayınlamışlar. Aralarında Ertuğrul Günay, Murat Belge, Mehmet Altan, Baskın Oran, Oya Baydar, Aydın Engin gibi isimlerin de bulunduğu 30 kişi tarafından imzalanan ve “Türkiye Büyük Millet Meclisi'ni tatil yapmak yerine Ankara'da toplanarak barışa ve demokrasiye sahip çıkmaya” çağıran bildiriye farklı tepkiler söz konusu oldu.
Bildirinin dili, imza atanların ortak noktalarından birinin de Ak Parti düşmanlığı olduğunu ortaya koyuyor:
“Hiçbir demokratik ülkede, savaşa girmek ya da savaşı sonlandırmak, bir örgütle silahlı mücadeleyi sona erdirmek ya da yeniden başlatmak, bir hükumetin ya da kişinin siyasal gelecek hesaplarını temel alamaz. Çünkü bu konular kişileri de, partileri de, siyasal hesap ve beklentileri de aşan, milletin tümünü ilgilendiren ‘milli ve hayati' konulardır.”
Pkk'nin tutumu, suikastları, iş makinası yakmaları, tehditleri “normal ve rutin” bir şey gibi görünüyor bu kendilerine “aydın” diyen gruba. Hükümetin “geçici” olduğunu özenle vurgulayan, hükümeti gerginlik dilinden vazgeçmeye çağıran grup Pkk'yi ise “içtenlikle çaba göstermeye” davet ediyor.
“O nedenle, biz aşağıda imzası bulunan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, Geçici Hükümeti ve dayandığı siyasal iktidarı, savaş, çatışma ve on yıllardır bedelini ödediğimiz gerginlik dilinden vazgeçmeye; bütün siyasal taraf ve güçleri de masum yurttaşlarımızın büyük acılar yaşadığı çatışma ortamına son vermek ve şiddeti durdurmak için hukuk, vicdan ve sağduyu çerçevesinde içtenlikle çaba göstermeye davet ediyoruz.”
Haliyle çok sayıda tepki gösteren oldu bu bildiriye.
Tepki gösterenlerin içinde özellikle Etyen Mahçupyan'ın söyledikleri ilginçti. Mahçupyan, ilk defa hükümetin elinin güçlü olduğu bir süreçte verilen tepkiyi “yapısal bir aptallık” ve “ideolojik ahmaklık” gibi ilginç sözlerle anlatıyor.
“İdeolojinin psikolojiye hapsolmasının ve yapısal bir aptallığa dönüşmesinin tezahürlerinden biriyle karşı karşıyayız. Bildirinin altında kendi dar çevrelerinde saygın aydınların yer alması da kimseyi şaşırtmamalı. Gerçeklik karşısında yenik düşenlerin zihni kendini tekrarlamaya başladığında ideolojik ahmaklığın sürükleyiciliği de kaçınılmaz oluyor.”
Mahçupyan'ın “derin psikolojik” analizlerini bir tarafa bırakıp “barışın aydınlarına” bizim de söyleyecek birkaç sözümüz olduğunu belirtelim.
Bu baylar-bayanların sesi neden sadece Pkk zor duruma düştüğünde çıkıyor?
6-8 Ekim vahşetinde neden bu aydınlar çıkıp bir bildiriyle vahşeti kınamadılar mesela? Bu coğrafyanın şahit olmadığı bir vahşet örneği sergilenmiş ve iyilik seferine çıkan eli öpülesi gençler, –Altan Tan'ın itirafıyla- HDP MYK'sının aldığı halkı sokağa çağırma kararı sonrasında vahşice katledildiler. Vahşetin tarafı belliydi; ama bir bildiri yayınlamadı “barışın aydınları.”
Aylarca protesto eylemi yaptı, çocukları dağa götürülen anneler. Yağmurda, sıcakta beklediler, ağladılar ve insani taleplerini dile getirdiler. Bazen hakarete uğradılar, küçük çaplı saldırılara ve büyük çaplı tehditlere… Pkk'ye “senin yaptığın bu şey insanlık dışıdır” diye tepki koyacak “barışın aydınları”nı yine kimse görmedi ortalıkta.
“Çatışmasızlık” devam ederken yakılan, bombalanan yüzlerce dernek gerçeği orta yerdeyken, sosyal ve siyasal faaliyetlerin yapılmasına imkân vermeyen, tek tipçi faşist zihniyetin gölgesi orta yerdeyken yine “barış aydınları”nın sesi çıkmadı.
Pkk'nin şehir yapılanması eski defterleri açıp siyasi infazlar gerçekleştirirken, örgütün talimatlarına uymayanlar ağır para cezalarına çarptırılırken de buna tepki gösterenlerin yayınladığı bir bildiri duymadık.
Bu “aydınların” sesi sadece Pkk zor durumdayken çıkıyormuş demek ki.
Barıştan anladıkları ise Pkk'nin barıştan anladığı ile aynı şey.