Başkan Mesud Barzani’nin ziyareti oldukça önemliydi. Hem yüzleşmeler açısından hem de karşılanma şekli ve sarf edilen sözler açısından…
BDP’den gelen açıklamalar kimseyi şaşırtmadı. Klasik baskıcı ve faşizan zihniyet net olarak ortaya dökülmüştü. Barzani’nin neden kendileri çağırdığında gelmediğini, hükümetin çağrısına ise icabet ettiğini sorguluyorlardı. Barzani’nin Rojava Kürtlerinin kazanımlarını engellemek için işbirliği aradığını iddia ediyordu BDP milletvekili.
Açıklamanın BDP milletvekili Nursel Aydoğan tarafından yapılması da oldukça ilginçti. Nursel Aydoğan, aslen Bursalı bir göçmen ailenin kızıydı. Solcu bir Türk kızı Rojava’da PYD’nin Kürdlere yönelik işlediği cinayetler ve baskılarla elde ettiği kazanımları sahipleniyordu.
“Başbakan Erdoğan ve Barzani, Rojava’daki son gelişmeleri değerlendirecekler. Barzani, Rojava’daki Kürtlerin oluşturmaya çalıştığı yönetimi muhtemelen geciktirmek istiyor. Bu konuda da Türkiye’den yardım isteyecek. Güney Kürdistan’a açılan kapı uzun süredir kapalıdır. Bu kapı PYD Eşbaşkanı Salih Müslim’e de kapatılmıştır. Bütün bunlar Barzani’nin Kürtlerin kazanımlarını biraz ertelemeye ve durdurmaya çalıştığını, kendi çıkarları açısından uygun bulmadıklarını gösteriyor.”
Başbakan Erdoğan ise çok başka şeylerden söz ediyordu.
“1920 ruhuyla yeni bir Türkiye inşa ediyoruz” derken 1923 sonrası oluşan Kemalist sistemle bir hesaplaşmaya gireceğini anlatmaya çalışıyordu.
Irkçı, asimilasyoncu, kafatasçı bir sistemin değişmesinden söz ediyoruz.
Aslında hem sistemle bir hesaplaşma hem de dünyaya bakış anlamında farklı bir ufuk söz konusuydu. Daha düne kadar “aşiret lideri” nitelemesiyle aşağılanan biriyle Türkiye’nin Başbakanı milyar dolarlık anlaşmalar yapıyordu.
BDP’nin Belediye Başkanı Osman Baydemir, Erdoğan ve Barzani’nin şahitlik yapacağı bir nikâha katılmıyor/katılamıyordu.
PKK’li gençler Barzani’yi protesto ediyorlardı. Tabii ki Barzani eleştirilebilir, siyasi tutumu reddedilebilirdi, ama PKK’li gençler belki Barzani isminin neye karşılık geldiğini de bilmiyordu.
İşte bu yüzden Barzani ismine kısaca bakalım diyorum.
Mesud Barzani, Kürdistan’ın en önemli ailelerinden birinden gelmektedir. Barzani Ailesi önemli âlim ve siyaset adamları da çıkarmıştır. Ailenin tarikat geleneğiyle de güçlü bir bağı vardır. 1800’lü yıllarda Nakşibendi tarikatının en önemli isimlerinden olan Mevlana Halid-i Şehrezori (Bağdadi), Barzan bölgesinde Mesud Barzani’nin dedelerinden Şeyh Abdüsselam’ı halifesi olarak tayin etmiştir.
Mesud Barzani’nin babası ve KDP’nin kurucusu olan Molla Mustafa Barzani, dönemin siyasi çekişmelerinde bir süre Rusya ile Amerika arasında gidip gelmiş, Mehabad Kürd devletinin kurulmasına katkıda bulunmuş, Irak yönetimine sözlerini yerine getirmediği için isyan etmiş ve en sonunda 1979’da Amerika’da vefat etmiştir.
Molla Mustafa Barzani, kimi dönemlerde Rusya’ya yakınlaşma durumunda kaldıysa da geleneksel değerlere önem verdi. KDP içerisinde kümelenen gruplar Molla Mustafa’yı sosyalist çizgiye çekemeyince başkaldırdılar. Bunlardan en bilineni Celal Talabani’dir ve kendisi Molla Mustafa tarafından “Cahş” (hain) olarak isimlendirilmiştir.
Molla Mustafa Barzani’nin iki oğlundan büyüğü olan İdris, 1987’de ölünce KDP’nin tek lideri Mesud Barzani oldu.
Mesud Barzani, Celal Talabani ile olan uzun süreli çekişmeden sonra barıştı.
Talabani, laik ve sosyalist zihniyette biri olmasına rağmen serbest seçimlere girerek halkın tercihine saygılı olmayı kabul etti. Mesud Barzani’nin desteğiyle Irak Cumhurbaşkanı oldu.
Goran Hareketi’nin ayrılmasından sonra Talabani’nin partisi güç kaybetti ve seçimlerde üçüncü sıraya geriledi.
Halen de Irak Kürdistan’ında “Barzani” ismi, sosyalist ve İslamcı partilerin arasında geleneği temsil eder.
Mesud Barzani’ye atfedilen fakat kaynağını bilmediğim bir söz vardır ki yaşamını ve mücadelesini özetler niteliktedir: “Amerika bizden dinimizden vazgeçmemizi, Araplar ise milliyetimizden vazgeçmemizi istemektedir. Biz ikisinden de vazgeçmeyeceğiz.”
Mesud Barzani’nin bana göre takdir edilmesi gereken en önemli özelliği ise Kürdistan bölgesinde her siyasi görüşün kendini ifade edebilmesine imkân sağlaması olmuştur. O yüzden PKK-BDP zihniyetinin “Barzani karşıtlığını” anlamak zor değildir.