Başbağlar dosyası niçin akamete uğratıldı ve kapatıldı

​Başbağlar Katliamı'nın yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen basın açıklamasında, Başbağlar dosyasının niçin akamete uğratıldığı ve kapatıldığı soruldu?

Erzincan Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde 5 Temmuz 1993 tarihinde PKK tarafından yapılan katliamın yıl dönümü münasebetiyle İstanbul Fatih'te anma programı ve basın açıklaması yapıldı. Basın açıklamasında Başbağlar dosyasının neden akamete uğratıldığı ve kapatıldığı sorularak, katliamın araştırılması için TBMM'de inceleme komisyonunun kurulması istendi.

Başbağlar Köyü Derneği tarafından düzenlenen anma etkinliğine katliamda hayatını kaybedenlerin yakınlarının yanı sıra, dava avukatlarından Cüneyt Toraman, siyasi parti yetkilileri, STK temsilcileri ve bazı AK Parti İstanbul Milletvekilleri katıldı.

Karagümrük meydanında düzenlenen program, Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından basın açıklamasını Başbağlar Köyü Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Ali Dikkaya okudu.

"5 Temmuz 1993 yılında Başbağlar’da ne oldu?" sorusuna cevap vererek açıklamasına başlayan Dikkaya, katliamda yaşananları hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:

"28 kişi kurşuna dizilmek; biri kadın, biri çocuk 5 kişi ise yakılmak suretiyle 33 kişi şehit edildi. Yalnızca 3 kişi yaralı olarak kurtuldu. Köyümüzün camisi, okulu, öğretmen lojmanı, imam evi, mahalle ve köy odası, olay anında köyde bulunan 4 araç yakıldı, yüzlerce büyükbaş, küçükbaş ve kümes hayvanımız telef edildi. Akşam namazı kılınırken köy camisi basılarak 22 köylümüz camiden, camide olmayanlar ise evlerden tek tek toplanarak köy meydanına getirildi. Burada üzerlerine kurşun yağdırarak 27 köylümüzü şehit ettiler. Ayrıca, yaktıkları aracın içine atmak istedikleri bir köylümüzü de direnince orada şehit ettiler. Başbağlar’da bulunan 210 hanenin 191 hanesi yakıldı. Söylediğimiz gibi biri kadın, biri çocuk 5 köylümüz de bu evlerde yanarak şehit oldu.

Bu katliamı, bu soykırımı yapan hainler, hiçbir zayiat vermeden ellerini, kollarını sallayarak köyü terk ettiler. Bu katliamda insanlar ve insanlıkla birlikte hayvanlar, ağaçlar, doğa, tarih, kültür ve umutlarımız yok edildi. Velhasıl, bu katliamda geçmişimiz ve o günümüz yok edildi, geleceğimiz ise yok edilmek istendi."

"Başbağlar dosyası niçin akamete uğratıldı ve kapatıldı?"

Başbağlarda yaşanan katliamı sonrasında olağan dışı olayların yaşandığını hatırlatan Dikkaya, meydana gelen hadiselere şu sorularla cevap aradı;

"İnsan hakları savunucuları, insanlık onuru için mücadele edenler, insanlık yemini edenler neredeler? Araştırmacı gazeteciler, yazarlar, şairler ve tarihçi akademisyenler neredeler?

Entellektüeller, aydınlar, doğa seven çevreciler, hayvan hakları savunucuları neredeler?

Bıkmadık anlatmaktan, usandık anlatılmamak ve anlaşılamamaktan. Çeyrek asırdan fazla, 26 yıldır sorduk ve yine soruyoruz; Hangi evde kimin oturduğu istihbaratı nereden alındı?

Katliamı yapan teröristlerin içerisinde bulunan düzgün giyimli, tıraşlı grup kimlerdi?

Başpınar Karakolu Komutanı defalarca aranmasına rağmen niçin telefona gelmemişti?

Güvenlik kuvvetleri ve savcılık niçin 14 saat sonra geldi?

Yangına niçin müdahale edilmedi?

Toplanan 585 boş kalaşnikof kovanlarının balistik incelemesi niçin yapılmadı?

Cenazelere niçin otopsi yapılmadı?

Evde yanan 5 köylümüzün cenazesi niçin iş makinalarıyla arandı?

Ne acıdır ki 5 köylümüzün cenazesine ulaşılamadı. Yanan evler, delillerin yok edilmesi için mi dozerle dümdüz edildi?

Bu yıkım Başbağlar’ın tekrar ihyasının engellenmesi için mi yapıldı?  Ya da köyümüzün ve bölgenin boşaltılması için miydi?

5 Temmuz günü Başbağlar semalarında çekiç güç helikopterinin ne işi olabilir? Zira Başbağlar sınırda olan ve olağanüstü hâl bölgesinde bulunan bir köy değildi.

Katliamdan 4 gün sonra köyümüze önemli miktarda silah niçin gönderildi?  Bu silahlar köylülerimiz tarafından teslim alınmadı. Bu silahları getirerek 'İstediğiniz gibi kullanın.' diyenler, bizim de bir yerleri basmamızı mı istedi? Daha sonra Tunceli’nin bize yakın köylerinden 16 kişiyi, Kemaliye Jandarması,  köyümüzün  içinden gözümüze sokarcasına götürdü. Bir gün sonra ise hepsini serbest bıraktılar.

Tanıklar ile sanıklar niçin hiçbir zaman yüzleştirilmedi?

İtirafçı sanık mahkemeye bir yıl sonra getirildiğinde, verdiği kod ve gerçek isimler üzerinde niçin hiç durulmadı? Diğer itirafçı sanık Kahramanmaraş’ın Elbistan Cezaevi’nden hiç getirilmedi?

Niçin bu eksikliklere rağmen Yargıtay, dosyayı onadı ve kurgulanmış mahkeme süreci 1998 yılında neden kapandı?

2013 yılında 11. Cumhurbaşkanı tarafından Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’na verilen talimat neticesinde kurul bizi 6,5 saat dinledi. Başbağlar Dosyası, Sivas Madımak Dosyası ile birlikte inceleniyordu. 2014 Haziran ayında Sivas Madımak Sonuç Raporu 'yüzde 20 devlet kusurlu' şeklinde açıklanırken, Başbağlar dosyası niçin akamete uğratıldı ve kapatıldı? Bu sorular uzar ve gider…"

"TBMM’nin Başbağlar Katliamı ile ilgili araştırma inceleme komisyonu kurmasını talep ediyoruz"

Başbağlar dosyasının tekrar gündeme gelmesi ve meselenin çözüme kavuşması için devlet yetkililerine seslenen Dikkaya, "Bu arada biz biliyoruz ki; Sivas Katliamı’nı da Başbağlar Katliamı’nı da düzenleyenler aynı kirli ellerdir ve katliamlar aynı masada tezgahlanmıştır. Acımız bir, hesabımız birdir. Katledilenlere rahmet diliyoruz. Onur ve gururla söyleyebiliriz ki; biz Başbağlar halkı olarak o gün Türkiye üzerinde oynanan oyuna gelmedik, köyümüzü de terk etmedik. Devletimizden 26 yıldır Başbağlar için yapılmayan ve yapılamayanları bundan sonra yapmalarını bekliyoruz. Köyümüzün ise her yönüyle yeniden ihyasını istiyor ve bekliyoruz. Savcılarımızdan ceza davasının yeniden açılarak, kimlerin bu katliamda rolünün olduğunun bulunmasını, TBMM’nin Başbağlar Katliamı ile ilgili araştırma inceleme komisyonu kurarak inceleme yapmasını, Cumhurbaşkanlığı  Devlet  Denetleme   Kurulu’nun  akamete   uğrayan   Başbağlar Dosyası’nı  yeniden incelemeye alması hususunu sayın Cumhurbaşkanımızdan arz ve talep etmekteyiz." dedi.

"Bu katliamın failleri kesinlikle kayıtlarda vardır"

Basın açıklaması sonrasında kısa bir konuşma yapan dava avukatlarından Cüneyt Toraman, olayı gerçekleştirenlerin Ergenekon olduğunu söyledi.

Toraman, "Maalesef sanığı olmayan bir davanın avukatıyız. Olayın hemen ardından tetikçiler yakalandı ve Ankara'dan müdahale edilerek serbest bırakıldılar. Yardım yataklık yapan 2 işi üzerinden dava yürütüldü ve hüküm verildi. Yargıtay da onaylayıp temizledi. Aynı tarihlerde 2 büyük olay var. Birisi Madımak olayı diğeri de Başbağlar Katliamı'dır. Birincisine fail bulundu, ikincisinin failleri serbest bırakıldı. Olayın özeti budur. Bunu gerçekleştiren de o tarihteki gerçek Ergenekon'du. Madımak ta Başbağlar da Ergenekon'un eylemidir. 28 Şubat’ın taşlarını döşemeye yönelik bir eylemdi. Bu olayın failleri bellidir. Tetikçileri biliyoruz ama arkasındaki güçleri öğrenmek istiyoruz. Bu davanın zaman aşımı 30 yıldır. 5 Temmuz 2023 yılına kadar süresi var. Bu davanın avukatı olarak diyorum ki, devlet bu olaya el atsın. Bu katliamın failleri kesinlikle kayıtlarda vardır. " şeklinde konuştu.  

"Bu süreç Susa katliamı ile başladı"

"Başbağlar şehitlerini rahmet ve minnetle yad ediyorum" diyerek konuşmasına başlayan HÜDA PAR İstanbul İl Başkanı Erdal Elibüyük, "Biz resmin bir bölümüne bakarken büyük resimde Sivas olaylarının mağduru olan cezaevindeki kişileri konuşmuyoruz. Bununla ilgili adımlar atılmıyor. Aslında bu süreç 1992 yılında Silvan’ın Susa köyünde ayaklarında Mekap ayakkabı sırtlarında asker elbiseleriyle bir yatsı namazında 3-5 çapulcunun dağdan gelerek camide 10 Müslümanı şehit etmesiyle başladı." diyerek Başbağlar Katliamı'nı yapanların PKK'liler olduğuna işaret etti.

İLKHA