Başkan Sayın Erdoğan’ın aile, gençlik ve nesil hakkındaki hassasiyetini biliyoruz. Bu konularda söylediği sözlerin de hemen hemen hepsi kulaklara küpe olacak değerdedir. Örneğin, "ailenin temeline dinamit koyan hiçbir düzenleme meşru değildir" sözüne 80 küsur milyondan kaç kişi itiraz eder ki? Buna karşılık çıkardığı bazı kanunlar var ki, felaket mi felaket! Onun içindir ki, kendimizi, ailemizi, çocuklarımızı, gençlerimizi ve neslimizi bu yasaların şerrinden nasıl koruruz diye kara kara düşünüyoruz.
Mesela, aile kurumunu havaya uçurmak isteyenler için “evlenme yaşını 18’e yükseltirken zina yaşını 15’e düşürmek ve bir de evli kişilerin zina yapmalarını suç olmaktan çıkarmak” gibi bir kanun yetmez mi?
Biz aileye yönelik dinamitleri nasıl etkisiz hale getirebileceğimizi düşüneduralım, bu kez de toplumu hedef alan bir dinamitle karşı karşıyayız. Onun da adı İstanbul Sözleşmesi! Düşünebiliyor musunuz: “AK Parti dünyanın iyi işini dahi yapsa yine de onaylamayız” diyen CHP ve HDP bile bunun yasalaşması için %100 destek vermişlerdir. Her kim veya hangi irade birbirine kanlı-bıçaklı olan bu dört partiye bunu yaptırdıysa, gerçekten de büyük bir iş başarmıştır.
Bilelim, bu partilerin İstanbul Sözleşmesi eksenli ittifakı devam etmektedir, ama sessizce…
Yalnız bu mücadelenin rengârenk bayrağı CHP, HDP veya LGBTİ’lilerde değil, AK Parti’de ve AK Parti’nin Kadın Kollarındadır. Hele hele Kadın Kollarının bu sözleşmeyi hayata geçirmedeki seferberliklerini CHP ve HDP LGBTİ dernekleri de kıskanarak izliyorlar!
Hala bu sözleşmeyi hafifseyenler, hala onun yaptığı ve yapacağı tahribatı görmezden gelenler ve üstüne üstlük bu sözleşmeyi onaylamayanları şu veya bu şekilde tehdit edenler için bir kez daha söyleyelim: İstanbul Sözleşmesi imzacı ülkeler için Anayasa üstü bir kanundur! İstanbul Sözleşmesi hiçbir dini tanımayan, hiçbir dinin değerlerini önemsemeyen, bütün dinleri kendisi için bir engel gören ve namusu da “sözde” diye aşağılayan bir kanundur.
Bu sözleşmede aile de yoktur! Orijinal metin başlığında “aile” olmadığı gibi, diğer dört yerde kullanılan aile kavramındaki kasıt da bizim anladığımız aile değildir. Orijinal metinde sadece dört yerde “aile” geçerken, Türkçe çevirisinde 30 kez geçirilmiştir. Düpedüz bir aldatma vardır! İnanmayanlar lütfen metnin Almancasına, Fransızcasına veya İngilizcesine baksınlar.
Bu sözleşmenin-kanunun nihai amacı belli: “İnsan neslinin sağlıklı bir şekilde devamının biricik yeri ve yolu olan aile kurumunu tahrip etmek… Toplumsal cinsiyet eşitliği” ve “cinsel yönelim” gibi haddizatında insanın fıtratını hedef alan sapık söylemler üzerinden kadını hem çok yönlü saldırılara açık hale getirmek… Kadını her türlü sömürüye karşı savunmasız ve korumasız bırakmak… Ve sadece kadının olan kadınlık ve annelik gibi yüce değerlerini gasp etmektir!
Toplum avazının çıktığı kadar feryat ediyor. Toplum sesinin duyulmasını ve uyarılarının dikkate alınmasını umarken AK Parti’nin cevabı ne yazık ki, Sayın Dilipak üzerinden oluyor.
Tekrar Erdoğan’a arz ile diyoruz ki, sizin "ailenin temeline dinamit koyan hiçbir düzenleme meşru değildir" sözünüz doğrudur ve bizim nezdimizde de büyük bir değeri vardır, ama çıkardığınız kanunların yanında bir karşılığı yoktur. Hakeza sizin “bu lezbiyenlerin mezbiyenlerin söylediklerine takılmayalım” sözünüz de bizim için en azından bir tavırdır, ama çıkardığınız kanunlara karşı bir değeri yoktur! Çünkü yaptırımı olan sizin sözleriniz değil, çıkardığınız kanunlardır. İstediğiniz kadar aileyi savunduğunuzu, eşcinselliği hoş görmediğinizi ve başörtünün bir hak olduğunu söyleyiniz. Yaptırım bakımından hiçbir önemi, değeri ve etkisi yoktur. Çünkü zinayı güvence altına alan yasalarınız ailenin temeline konulan dinamittir. Çünkü çıkardığınız kanunlar eşcinselliği meşru görüyor ve güvenceye alıyor. Çünkü mevcut kanunlar başörtüsünü bir hak olarak görmüyor ve siz de hala bu hakkı güvence altına alacak bir kanun çıkarmadınız!
Dostuz ve sözlerimizle dahi olsa gönlünüzü cerh etmiyoruz. Ama sizlerden de cerhimize bir hekim hassasiyeti bekliyoruz. Bu nedenledir ki, ısrarla soruyoruz: Kendimizi, ailemizi, çocuklarımızı, gençlerimizi ve neslimizi sizin çıkardığınız yasaların şerrinden nasıl koruyalım? Çünkü kanunlarınıza uyarsak, zillete duçar olacağız. Kanunlarınızı çiğnersek, cezalandıracaksınız. Sizce hangisinde izzet vardır ve hangisinde zillet?
Hayatın, iktidarın ve gücün geçici olduğunu hepimiz sıklıkla dile getiririz. Ama önemli olan bu bilginin tercihlerimize nasıl yansıdığı ve dolayısıyla hayatımızı ve elimizdekileri izzet dolu bir dünyanın inşası için mi yoksa başka şeyler için mi harcadığımızdır?
Selam olsun izzet yolunda bir binanın tuğlaları gibi kenetlenenlere!