Bence Batı'da gün geçtikçe şiddetlenen İslam düşmanlığı ve ırkçı akımların yükselişi, İslam'ın Batı insanı için giderek tek çekim merkezi olmaya başlamasından ötürüdür. Batı, bizzat kendi anavatanında İslam'a yenilme korkusu yaşıyor. Ve bu korkusunda son derece haklıdır. Tüm belirtiler yakın zamanda İslam güneşinin Batı ufuklarında bir daha batmamak üzere doğacağını gösteriyor.
Bir uygarlık ne kadar güçlü ve egemen olursa olsun değerler sistemi açısından iflas etmişse, insanlara vereceği bir şey kalmamışsa o uygarlığın ölüm zamanı gelmiş demektir. Roma İmparatorluğu gücünün zirvesindeyken çöktü. Sovyetler yıkıldığı zaman dünyanın yarısına hükmediyordu.
Batı uygarlığı yok olmanın eşiğinde. Batının dini olan Hıristiyanlık insanlığın kurtuluşu için hiç bir şey vaat etmiyor. Kilise tamamıyla dünyevileşmiş ve Batıdaki kirlenmişliğe o da boğazına kadar batmış. Devasa olanaklarına rağmen kendi toplumunu ikna edemiyor. Çirkeflik, kötülük, ahlaksızlık girdabı içinde boğulmak üzere olan Batı insanı kendine uzanacak bir kurtarıcı ele hasret. Bu kurtarıcı elin İslam olduğunu da artık hissetmeye başladı.
Ben geleceğin İslam adına çok parlak olacağı konusunda ümitliyim. Batıyı kasıp kavuran sağcı, ırkçı hareketler, yabancı düşmanlığı, psikopat liderlerin iktidara gelmesi, Müslümanlara karşı estirilen terör, zulmün dünyayı esir alması İslam'ın gelişini daha da hızlandıracak. Üstad Bediüzzaman'ın Avrupa İslam'a gebe öngörüsü çok geçmeden hakikate dönüşecek inşallah.
Peygamber Aleyhisselam'ın mutlak küfürden sonra tekrar İslami yönetimler gelecek müjdesi Müslümanların bu konudaki umudunu daha da artırıyor.
Evet, Müslümanlar olarak çok kötü günler geçiriyoruz. Her anlamda kötü günler. İnsanı karamsarlığa düşürecek kadar kötü günler. Bu kötü günlerin en büyük müsebbipleri biziz kuşkusuz. İslam ne diyorsa tersini yapan bizler bunun bedelini elbette ağır ödeyeceğiz. Kendimize gelebilmemiz için belki biraz daha acı çekmemiz lazım. Ama acılarımız ve sıkıntılarımız arttıkça dirilişimiz ve silkinişimiz o oranda artacak. İnşallah fazla sürmez bu mağduriyet.
Acılarından dirilecek ve vahdete, uhuvvete dört elle sarılacak İslam ümmeti bir taraftan; İslamlaşan Batı, Avrupa halkları diğer taraftan dünyanın başına bela olmuş bu hasta, cani, değersiz uygarlığın ölümünü hızlandıracak.
Burada önemli olan hangi tarafta yer alacağımızdır. Kısmen gücünü sürdüren ama ölümcül hastalığa yakalanmış zalim Batı uygarlığını mı, yoksa geleceğin egemen gücü olacak ve dünyayı barışla, adaletle dolduracak İslam medeniyetini mi tercih edeceğiz. Dünyamızı da ahiretimizi de yakından ilgilendiren hayati bir tercihle karşı karşıyayız.
Batıdan yana tercihini yapanlar kesinlikle kaybedecekler. Batının aldatıcı, algı operasyonlarıyla ayakta tutulmaya çalışılan gücüne sırtlarını dayayanlar kendilerine nasıl çürük bir destek bulduklarını çok geçmeden anlayacaklar. Dünyalarını kaybedecekleri gibi ahiretlerini de kaybedecekler.
İslam'dan yana tavır alanlar, sırtlarını İslam'a dayayanlar, İslam'ın egemenliği için savaşım verenler ahiretlerini kazanacakları, Şehit Seyyid Kutub'un deyimiyle cennetlere ve yüce nimetlere kavuşacakları gibi, geleceğin fatihleri de olacaklar.
Gerçek Müslümanlar için, savaşımlarını sadece Allah rızasına münhasır kılanlar için, dinlerini dünyalarına feda etmeyenler için, dinlerini dünyevi çıkarlarına alet etmeyip ne pahasına olursa olsun ilahi hedeflere kilitlenenler için, Muhammedî İslam'ın evlatları için yenilgi dönemi kapanmıştır artık. Herkes hesabını buna göre yapmalı.
Yanlış yerde duranlar, dünyanın egemenleri sandıkları efendileri ve onların kokmuş uygarlıklarıyla birlikte tarihin çöplüğüne gömüleceklerini bilmeliler.