Batı bize her daim batıdan gelirdi, batıdan saldırırdı. Biz hep buna alışmıştık, hazırlığımız da hep buna göreydi.
Fakat ümmet coğrafyasının önemli bir merkezi şu anda Batı'nın doğudan kuşatmasıyla karşı karşıyadır.
Hem de mesele birilerinin zannettiği gibi sadece terör ve güvenlik meselesinden ibaret değil çok daha ciddidir.
Şu anda ümmeti doğudan kuşatan Batı'yı daha yakından tanımaya çalışalım.
Batı, tarihin hiç bir döneminde bağrında hakkı barındırmamış, hiçbir dönemde hakikatin ve faziletin temsilciliğini yapmamıştır.
Özellikle Batı hiç bir zaman Nûr'un mekânı, Nûr'un toprakları ve Nûr'un temsilcisi olmamış, olamamıştır.
Çünkü Batı hep vahye kapalı kalmış, Allah'a kapalı kalmış, Allah ile irtibatı kesik olmuştur.
Kendilerine ulaşan vahiy olmuşsa da onu çarpıtmış, tahrif etmiştir.
Bu yüzden Batı hep Allah'a düşman olagelmiştir.
Tarih boyunca Allah Teâlâ'nın karşısına bir sürü tanrılarla ve tanrıçalarla, çanaktan çömlekten putlarla çıkmıştır.
Resullerin karşısına filozoflarla çıkmış, insanlığı resullerin elinden alıp sapık filozoflara teslim etmiştir.
Batı hep bâtılın temsilcisi, sapıklıkların çarpıklıkların kaynağı olmuştur.
Beşeriyetin kalbini ve beynini felç eden her türlü sapık fikir ve akımlar genellikle batıdan yayılmıştır.
Bugün yeryüzüne yaygın olan ne kadar ahlâksızlık ve hayasızlık varsa, hepsinin merkezi batıdır.
Bunun neticesi olarak yeryüzünde zulmü temsil etme, haksızlığı temsil etme görevi de batıya düşmüştür.
Bugün dünyanın neresinde mazlum bir topluluk görülse, akla batı gelir, batının yapıp ettikleri gelir.
Afrika kıtasının yürekleri yakan içler acısı manzarası batının hediyesidir.
Yüzyıllardır insanını katlettiler, zenginliklerini sömürdüler, öldürmeyip sağ bıraktıkları olmuşsa vicdanlarından, merhametlerinden değil, kendilerine canlı köleler gerektiği içindi. Onun için yüz binlercesini de gemilerle batının merkezlerine taşıdılar.
Okyanusların en ulaşılmaz noktalarına ulaşıp kanını emmediği, insanlarını katletmediği ufacık bir ada bırakmamıştır.
Batının yeryüzünde kanını emmediği ufacık bir nokta, pisliğini bulaştırmadığı bir karış toprak bırakmış mıdır dersiniz?
Haçlı ordularını oluşturarak iplerden boşanmış kuduz sürüleri halinde Avrupa'dan Kudüs'e akmıştı batı. Hem de tekrar tekrar, yüz yıllarca. Uğradıkları masum Müslüman yuvalarını yakıp yıkarak, çocukları, kadınları ve ihtiyarları kılıçtan geçirerek, kadınların karınlarındaki bebekleri süngüyle çıkarıp öldürerek, taş üstünde taş bırakmayarak...
Yine aynı ipten boşanmış sürüler halinde Çanakkale'ye, sonra Anadolu'ya dört bir yandan sırtlanlar gibi saldırmıştı.
Batı bütün bu saldırılarını bizim batı istikametimizden gerçekleştirdiği için ümmet olarak hep o yönden gelecek tehlikelere karşı gözümüzü açık tutmaya çalışırdık.
Marksizm, Komünizm pisliği Çin ve Sovyetler Birliği gibi doğu blokunda hayat bulduğu halde bu ülkeye doğusundan değil batısından giriş yapmıştı.
Fakat şimdi batı adına, batının bütün pislikleri adına doğudan kuşatıldık, hiç beklemediğimiz bir yönden sarıldık.
Ümmetin orta yerinde peydahlanan PKK, PYD ve benzer yapıları sadece birer terör örgütü olarak görmek ve sadece güvenlik açısından değerlendirmek büyük bir gaflettir.
Batının saymaya çalıştığımız bütün rezil değerlerini ümmetin kalbi mesabesindeki bölgeye taşıma mücadelesi veren bu örgütler bu şekilde tanınmalı, kuşatmanın farkına varılmalıdır.
Peygamber Sevdalıları bunun farkındadır. Şu ana kadar batının bu doğu kuşatmasını en iyi şekilde anlamış ve bu kuşatma karşısında şuurlu bir duruş sergilemiştir.
Peygamber Sevdalıları bu kirli kuşatmanın en önünde oluşmuş ümmetin birinci cephesidir.
Başta bu ülkenin Müslümanları olmak üzere ümmet bunun farkına varmalı ve gereğini yapmalıdır.
Evvel emirde Suriye Kürtleri de acilen kendi Peygamber Sevdalılarını ortaya çıkartmalı, aynısını Irak yapmalı ve birbirleriyle koordine olmalıdır.