Aile kurumuna yönelik yapılan saldırılara, çıkarılan uygulamalara karşı birçok kesimden tepkiler gelmeye devam ediyor.
İstanbul Sözleşmesi, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, CEDAW ve buna benzer uygulamalara dayanan kanunlarla aile yapısı korunmaya çalışılırken kadının merkeze alınmasıyla maalesef süreç tersine işleyerek ailelerin daha da dağılmasına sebebiyet veriyor.
Aile kurumu ile ilgili uygulamaya konulan kanunlarla ilgili İLKHA muhabirine konuşan Saadet Partisi GİK Üyesi Av. İbrahim Yıldız, aile kurumuna yönelik yapılan ifsat çalışmaları, süresiz nafaka, genç evlilik meselesi gibi birçok konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Yıldız, "Bizim toplumumuzda da yasalarımızda da aile, bir erkek ve bir kadının evlenme akdi ile kurduğu en küçük toplumsal yapıdır. Tarih boyanca geleneğimizde, örfümüzde, inancımızda aile kurumu en kutsal yapılardan birisi olarak kabul görmektedir. Gelinen aşamada ise aile kavramı yerine kadın ön plana çıkarılmaktadır. Hâlbuki bu yaklaşım gerek yasal düzenlemelerde gerek toplumsal farkındalık projelerinde bilinçli olarak maalesef değer yargılarının aleyhine kullanılıyor. Öncelikle kadın üzerinden bilinçli olarak yürütülen yıpratma operasyonlarının önüne geçmeliyiz. Bu konuda ilk dikkat çekilmesi gereken husus kadından öte aile kavramı olmalıdır." ifadelerini kullandı.
İnancımıza göre eşlerin birbirlerinin üzerinde haklarının olduğunu hatırlatan Yıldız, bu hakların korunmasıyla şimdiye kadar ailenin sağlıklı bir şekilde yürüdüğünün sayısız örneklerinin olduğunu söyledi.
"Kadının özgürleştirilmesi adı altında kadın metalaştırılmaktadır"
Yıldız, "Gelinen noktada kadın merkezli yapılan ifsat çalışmalarını incelediğimizde, Batının, özellikle Doğu toplumlarına yönelik ifsat çalışmalarında daima en öne kadın figürünü koyduklarını görüyoruz. Kadının özgürleştirilmesi adı altında kadın metalaştırılmaktadır. Kadının; değer yargılarımız, inancımız içerisindeki o ulvi konumu bilinçli olarak yozlaştırılıyor. Kadın, ailenin bir parçası olmaktan öte her şeyin üstünde bir konuma getirilmektedir. Perde önünde kadına değer verildiği atfedilmeye çalışılırken aslında sahip olduğu tüm değerlerden soyutlanarak bir meta olarak kapitalizmin kullanışlı bir malzemesi haline getirilmeye çalışılmaktadır." diye konuştu.
"Yaşanan olumsuzlukları cımbızlayarak öne çıkarmak işi çözüme kavuşturmaz"
Bu konuda işin başında olan Aile Bakanlığının öncelikli sorumlu olduğunu belirten Yıldız, "Bunun yanında eşgüdümlü olarak çalışan merkezi hükümetin, yerel yönetimler sorumludur. Zira bazı belediyeler bilerek veya bilmeyerek söz konusu algılara hizmet eden bir takım tanıtımlar yapıyorlar. Bunun da bir sorumluluk bilinci içerisinde aileyi koruyacak temel argümanları hesaba katarak bir takım işlere imza atmak gerekir. Yoksa bir takım popüler aktivitelere katılarak oradan gündem olmak amacıyla yapılan işler faydadan çok zarar verir. Burada yine ailelerde yaşanan güzel örneklerle toplumu değiştirmek mümkündür. Aksi halde yaşanan olumsuzlukları cımbızlayarak öne çıkarmak işi çözüme kavuşturmaz. Tam aksine ailenin olumsuzluklar üzerinden yıpratılmasına sebep olur. Bu açıdan STK'lara ciddi görevler düşmektedir." şeklinde konuştu.
"STK'ların karar alma süreçlerinde aktif rol almaları gerekir"
Bir yerlerden planlı olarak ailenin temeline dinamit koymak için yürütülen projelerin uygulandığını söyleyen Yıldız, "Gerek iktidar gerekse bu işe çanak tutan yerel yönetimlerin, işi yürütmek için kurulan bir takım derneklerin eliyle yürütülen faaliyetlere dikkat çekilmesi, halkımızın, sağduyulu STK'ların karar alma süreçlerinde aktif rol almaları gerekir. Karar süreçlerini etkileyecek şekilde detaylandırılmış uyarı mahiyetinde metinlerle, programlarla meseleyi dile getirerek işin önüne set olunmalıdır." ifadelerini kullandı.
"İfsat çalışmalarını yürütenler kadar sesimiz çıkmıyor"
İfsat çalışmalarını yürüteler kadar sesimizin çıkmadığına vurgu yapan Yıldız şöyle konuştu:
Aile Kurumu ile ilgili yapılan ifsat çalışmalarını yürütenlerin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar azınlıkta iken sesleri çok daha fazla çıkmakta ve karar alma süreçlerini çok daha fazla etkilemektedirler. Ancak bu hususta hassasiyet sahibi kurum, kuruluş, dernek ve vakıflar daha fazla olmasına rağmen aynı etkinlikte güçlü, duyarlı ihya çalışmaları yürütememektedirler. Bu da üzüntü verici bir durum olarak karşımızda durmaktadır.
"Bu sözleşme kabul edildiğinden bu yana iktidar da hatayı görmesine rağmen hatadan dönmemektedir"
Cumhuriyet tarihinden bu yana Batının, İslam ülkelerinde kadın üzerinden toplumu bozmaya çalıştıklarına dikkat çeken Yıldız, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:
Batının girdiği her yerde ilk yaptığı fiil; özgürlük adı altında kadının metalaştırılmasıdır. Kadını aileden kopararak birey olarak yaşamaya sevk ederek annelikten, kadına yüklenen bütün fıtri değerlerden uzaklaştırmak suretiyle maalesef asli mecrasından kopartılmaya çalışılmıştır. Günümüzde de İstanbul Sözleşmesi ve buna dayanarak bir takım faaliyetlerde bulunan kurumların bir takım hususlara taraf olarak kabul ettiği, bunun üzerinden de ailenin korunmaya çalışıldığı iddiası var. Ancak biz ısrarla ailenin kadından ibaret olmadığını, onun yanında kocanın, çocukların, büyükbaba ve büyükannenin olduğunu söylüyoruz.
Konuşmasına devamla Yıldız," Bakanlığın yaptığı yanlış, uygulamada ısrarla 'kadına şiddet' vurgusunu yapmasıdır. Hâlbuki salt kadına şiddetten ziyade; merhametin, şefkatin, sevginin merkezi olmayı icap eden bir kurumun şiddet üzerinden bir algı ile gündeme getirilip aile kurumunun bu bağlamda çözülmeye, dağıtılmaya çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Burada medya ve çeşitli kurumlar maalesef bilerek ya da bilmeyerek buna alet olmaktadırlar. Bu sözleşme kabul edildiğinden bu yana iktidar da hatayı görmesine rağmen hatadan dönmemektedir. İşin bu şekilde devam etmesi daha büyük sıkıntılara sebebiyet verir." şeklinde konuştu.
"Süresiz nafaka sorununun çözüme kavuşmasını bekliyoruz"
Süresiz nafaka konusunda Bakanlık ve STK'lar tarafından bir çalışma yapıldığı, bu çalışmalarla ciddi bir aşamanın kaydedildiğini söyleyen Yıldız, "Bu husus yargı paketinde nasıl çözüme kavuşur bilmiyoruz ama görebildiğimiz kadarıyla bu hususta da çok ciddi bir rahatsızdık var. Bu rahatsızlığı dile getirenlere karşı iktidar kayıtsız kalmadı. Ümit ediyoruz ki burada ne kadını ne de erkeği mağdur etmeyen bir çözüm çıkar. Çünkü insanlar 1-2 aylık evliliğin sonunda yıllarca nafaka ödemek zorunda kalıyor. Bu hususun da yargı paketinde çözüme kavuşmasını bekliyoruz." dedi.
"Genç evlilere çözüm bulunmalıdır"
Aile kurumu ile ilgili olan ve yoğun bir şekilde gündeme gelen "Genç Evlilik Mağdurları" meselesine de değine Yıldız, "Medeni Kanuna göre 18 yaşında reşit olunuyor. Ancak 17 yaşında da ailelerin rızalarıyla veya mahkemenin kararıyla evlilikler gerçekleştirilebiliyor. Bu hususta ciddi bir yara var. Normalde hiçbir istismar olmaksızın ailelerin rızasına uygun bir şekilde gerçekleşmiş evlilikler var. Bu evlilikler sonradan ceza kanunlarında olan bir takım uygulamalar sonucunda gençlerimiz cezaevinde kalmak zorunda kalıyorlar. Bu aileyi korumaktan ziyade bilakis aile birliğini ortadan kaldıran bir durumdur. Bu konuda çok örnek gündeme geliyor. Ancak bunların lehine keskin bir çözüm uygulanmadı. Temennimiz; bu hususta bir istismar yoksa ailelerin ortak rızası varsa, taraflar da razıysa bu konuda bir düzenleme yapılmalı ve sorun kısa vadede bir çözüme kavuşturulmalıdır." ifadelerini kullandı.
İLKHA