Ben hep düşünürüm bu ülkenin insanları, genç nesiller nasıl oldu da İslam’dan, ahlaktan, dini ve manevi değerlerden bu kadar uzaklaştılar? Bizler toplum olarak günaha, harama, münkerata, sapkınlığa karşı nasıl oldu da bu kadar duyarsızlaştık? Allah’ı inkâr, ateizm, deizm, lutilik, dini değerlerle alay, ahlakı küçümseme bu Müslüman toplumda nasıl oldu da bu kadar normal karşılanır oldu.
Aslında bu bugünün hikâyesi değil. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Batının edebiyatı, kültürü, sanatı kutsandı. Batının ahlaksızlık, iğrençlik, sapkınlık yüklü eserleri büyük klasikler, birer altın madeni olarak önümüze sürüldü. Hep onlardan beslendik. Tabi daha sonra filmleri devreye girdi. Sonra da şaşırıyoruz: Nasıl bu hale geldik diye…
Ben bugün Batıdan bize gelen ve devletin tüm imkânlarını kullanarak toplum arasında yaygınlaştırdığı klasik romanlardan birkaçından örnekler vereceğim. Bir romancı olmam, bu alanda eser vermeye çalışmam hasebiyle uzun yıllar klasiklerle haşir neşir oldum. Doğrusu ben de rejimin okullarında, laik okullarda eğitim görüp büyüyen biri olarak, rejimin klasikler konusundaki kurbanlarından biriyim.
Klasikleri o kadar masumlaştırdılar ki biz dindarlar bile birbirimize tavsiye eder olduk. Çoğumuzun kütüphanelerinde klasiklerden geçilmiyor. Batı klasiklerini okumak bizim için bile bir meziyet, bir ayrıcalık oldu.
En masum gördüğümüz klasiklerden birkaçını kısaca sıralayayım: Sefiller, 1984, Suç Ve Ceza, Moby Dıck, Vahşetin Çağrısı…
Sefiller romanı ülkemizde en çok okunan romanlardan biri. Ömründe bir defa Kur’an meali okumamış milyonlarca Müslüman çocuğu Sefiller’i birkaç defa okumuş. Sefiller konusu açılınca çocuklarımız, gençlerimiz bu romanın kahramanlarına olan sevgi ve hayranlıklarını gizleyemiyorlar. Hâlbuki dikkatli bir okuyucu, sorgulama kabiliyeti olan bir beyin romanın korkunç bir Hıristiyanlık propagandası barındırdığını hemen fark eder. Romandaki bütün iyi karakterler Kiliseyle haşir neşir olan kimseler. Rahipler ve rahibeler adeta melek seviyesine çıkarılıyor. Hıristiyanlık sevgisi, Kilise muhabbeti, Hıristiyanlık değerleri genç beyinlere sinsi bir şekilde zerk ediliyor.
1984, üzülerek ifade edeyim ki biz dindarların bile çoğu defa gençlerimize tavsiye ettiğimiz bir roman. George Orwel adlı yazarın kaleme aldığı bu eseri geçen gün inceleme imkânı buldum. Dehşet içinde kaldım. Modern dünyayı eleştiriyor bahanesiyle kutsadığımız bu eserdeki müstehcen tasvirleri okuyan bir gençten biz nasıl ahlaklı olmasını bekleyeceğiz acaba? Kitabın birçok yerinde yatak sahneleri ballandıra ballandıra anlatılmış. Ve devlet bu kitabı her platformda okullara tavsiye ediyor.
Suç Ve Ceza, favori romanlarımızdan biri… Kitaptaki iğrençliklerden, Slav ırkçılığından, Haçlı propagandasından bahsetmeyeceğim. Sadece şunu belirtmekle yetiniyorum: Romanda Peygamber efendimiz (hâşâ)bir katil olarak tasvir edilmiş. Evet, evet yanlış duymadınız. Peygamber efendimizi cinayet işlemekle suçluyor. İnanmıyorsanız, tam metnini bulup okuyun.
Moby Dıck… Masum yavrularımıza tavsiye ettiğimiz romanlardan biri. Romanın kahramanının Cuma isminde zenci bir arkadaşı var. Romanın kahramanı, Cuma’nın ibadet ederken ki halini tasvir ederken namazla, oruçla, duayla öyle aşağılayıcı bir şekilde alay ediyor ki tiksinmemek elde değil. Müslüman Cuma’ya putperest damgası yapıştırıyor, Allah inancıyla alay ediyor.
Ve Vahşetin Çağrısı… Ünlü Amerikalı Komünist, ateist yazar Jack London’ın başyapıtlarından biri. Okumayanımız yok gibi. Tüm okulların kitaplıklarını süsleyen bir kitap… Roman, Darvin’in Evrim teorisinin edebiyata bürünmüş hali.
Bunlara benzer nice romandan örnekler verebilirim. Ama bu köşeye sığmaz. İslam’ın devasa sanatsal, edebi kültürünü, medeniyet mirasını bir kenara atıp iğrenç Batının sanat ve edebiyatını baş tacı eden bizler, sonra da kalkıp nasıl bozulduk, niçin bozulduk diye hayıflanıp duruyoruz. Bu gidişe dur diyemezsek daha çok hayıflanacağız.