Arap Baharı’nın üçüncü durağı Libya’da 42 yıllık Kaddafi diktasını sonlandıran halk, özgürlüğünü eline aldı almasına ama bu kez Kaddafi döneminden kalma rejim kalıntılarına karşı mücadele veriyor. Batı ile işbirlikçi Arap rejimlerinin desteklediği rejim kalıntılarının etrafında toplandığı General Halife Hafter, halkın yaptığı devrime darbe vurmak istiyor. Ülkenin birçok bölgesinin devrimcilerin elinde olmasına rağmen isyancı Hafter, uluslararası şer güç odakların da desteğiyle meşru gösterilerek Libya’da Mısır örneği sergilenmek isteniyor.
Libya’da yaşananları, bir dizi temaslarda bulunmak üzere Türkiye’ye gelen Libyalı heyetle görüşerek öğrenme fırsatı bulduk. Türkiye, yakın geçmişte Mısır’da darbeci Sisi’ye yönelik gösterdiği sert tutum sonrası Mısır’ın cunta yönetimi, Türkiye ile olan ilişkilerini kesmişti. Türkiye'nin, Libya’da da Mısır sendromunu yaşamamak için devrimcilerle görüştüğü gibi isyancı Hafter yanlılarıyla da görüştüğü belirtiliyor. Devrimcileri temsilen Türkiye’ye gelen Libyalı heyet, Türkiye’nin Libya üzerinde etkin olmasını istediklerini ancak Türkiye’nin Hafter’i destekleyen gruplarla görüşerek bekledikleri gibi bir duruş sergilemediğini dile getirdi. Heyette bulunan Libya milletvekillerinden Muhammed İbrahim el Mısrati, Libya Âlimleri Heyeti Kurucu Üyesi Sami es Saidi ve Trablus şeyhlerinden Muhammed Abdullah el Musifi, Libya’daki gelişmelerle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. İşte Libyalı heyetin sorularımıza verdiği cevaplar ve dikkat çektiği noktalar…
Kaddafi’nin linç edilerek öldürülmesinden sonra Libya’da yeni bir dönem başladı. Ancak bu yeni dönemde eski rejime ait bazı kalıntıların Mısır örneğinde olduğu gibi devrime darbe yapma girişimine karşılık siz devrimciler engel oluyorsunuz. Anlatır mısınız, ülkenizde neler oluyor?
Barışçıl eylemlerle başlayan gösteriler Kaddafi’nin bastırmak için güç kullanması ve halkın nefsi müdafaada bulunmasıyla silahlı eylemlere dönüştü. Kaddafi yönetimi bu barışçıl eylemlere karşılık katliamlar yaparak cevap verdi. Çatışmalar Şubat ayında başladı ve Ağustosa kadar sürdü. Bu çatışmalar yaşanırken Libya halkının yanında olduklarını söyleyen batılı güçler, kendi çıkarları için Kaddafi yönetimi ile görüşmelerini devam ettiriyordu. Kaddafi güçlerinin Mısrata’da direniş ve devrimci güçlere yenilmesiyle birlikte batılı güçler şunu anladı ki, Libya halkı Kaddafi’yi Mısrata’dan çıkarabilmişse artık Kaddafi ülkeyi yönetemeyecek durumdadır.
Bu dönemde özelikle eski rejim döneminin bazı siyasi ve askeri komutanları Libya dışında sürdürdükleri faaliyetlerle yeni dönemde Libya’nın geleceğiyle alakalı projeler planlar yaparak ülke yönetimini devrimcilerin eline bırakmamak için temaslarda bulundular. Ve görüşmelerde eski rejim kalıntıları, eski döneme ait bazı askeri birlikleri teçhizatlarıyla birlikte dondurarak ileriki projelerde kullanabilmek için planlar yaptı. Kaddafi’nin öldürülmesiyle birlikte Libya için ikinci aşama başladı. İlk seçimler olduğunda halk mutlu oldu ve gelecekleriyle alakalı bir endişeleri kalmamıştı. Nasıl olsa demokratik seçimler yapılmış eğer istedikleri gibi bir yönetim olmasa bile bir sonraki seçimde kötü yönetimi değiştirebilirim kanaati oluştu. Dolayısıyla devrime katılanlar devrimden hemen sonra evine ve işine döndü.
Batılı ülkeler ile Suudi, körfez ülkeleri ve Cuntacı Sisi’nin açıktan desteklediği Hafter, Libya’da ne yapmaya çalışıyor?
Devrim sürecinde Libya dışına kaçan eski rejim mensupları da o arada ülkeye dönmeye başladılar. Kendilerine yakın iki grubu, Kaka ve Savaik’i silahlandırdılar. Gerekli parayı da Ali Zeydan hükümeti zamanında Libya’nın kalkınması için ayrılan 200 milyar dolarlık ödenekle yaptılar. Ali Zeydan hükümeti de Hafter ile birlikte hareket ediyor. Daha sonra silahlandırılan belli çevrelerin desteklediği Hafter, meşru hükümete karşı darbe yapmaya kalkıştı. Hafter’in ortaya çıkış iddiası şuydu; Libya’daki terörü ortadan kaldıracağını söylüyordu, oysaki Libya’da terör yoktu. Uluslararası ortamın da dikkatini çekmek için bu iddiayı ortaya attı. Devrim sahipleri Hafter’in bu düşüncesini öğrenince tekrardan harekete geçti ve devrime dair kazanımları tekrardan ele aldılar ve başarılı oldular. Savaik ve Kaka gruplarını Libya’dan söküp attılar. Devrimciler yeniden harekete geçtikten sonra yapılan araştırmalarda görüldü ki Hafter ve arkasındaki adamlar birçok cinayet işlemişler. Hafter bunu devrimcilerin yaptığı yalanını yayıyordu ama ortaya çıktı ki onun taraftarları yapmış. Geçmiş rejimin yanında yer alan güçlerin de Kaka ve Saika grupları olduğunu anladık.
Libya’da devrimciler mi kontrolü sağlıyor yoksa isyancı Halife Hafter mi güç sahibi? Bir de ülkenize Mısır’ın müdahalesi oldu. Neler söylemek istersiniz?
Libya’nın güneyinde güvenliği devrimciler sağlıyor. Batı’ya doğru baktığımız zaman Mısrata, Trablus, Zaviya ve Tunus sınırına kadar devrimcilerin elinde ve herhangi bir güvenlik sıkıntısı yoktur. Batı’da sadece Zintan bölgesinde Savaik ve Kaka silahlı gruplar sıkıntı oluşturuyor. Sirt bölgesi de devrimcilerin elinde güvenli bölgelerdendir. Bingazi’ye gelecek olursak, Hafter’in yaptığı saldırılardan dolayı buralar büyük darbeler yedi ve hayalet şehre döndü. Bingazi ve çevresinde birçok gazeteci, âlim ve önemli kişinin ölümüne neden oldu. Bingazi’nin doğusuna gittiğimizde üç büyük kent var; Derne, Beyda, Tobruk. Hafter Derne’ye giremedi fakat etrafını kuşatmış. Ancak Beyda, Tobruk ve Merc bölgelerine baktığımızda halife Hafter’e bağlı çalışanlar Kaddafi dönemini aratmıyorlar. Doğu’da bu bölgeleri nasıl aldığına baktığımızda Mısır’dan maddi ve manevi yardım aldıklarını görüyoruz. Bazı Mısırlı asker ve komutanların Hafter’le devrimcilere karşı savaştıklarını tespit ettik. Libya’da neler yaşanıyor diye soruyorsanız; bu Mısır’da olduğu gibi devrim ile darbeciler arasında yaşananlarla aynıdır. Karasal alanda Devrim güçlerine yenilen Libyalı darbecilere, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri uçakları Bingazi, Trablus ve Dera’da devrimcileri bombalamaya başladı. Bu saldırılarda savunmasız siviller hayatını kaybetti. Havadan yapılan saldırılar da başarısız olunca Libya’nın Birleşmiş Milletler özel temsilcisi Ben Lion, gruplar arasında barış görüşmeleri adı altında siyasi bir oyun oynayarak devrimcileri oyalamaya çalıştı. Çünkü görüşelim dedikleri kişiler gerçek devrimci kişiler değil.
Libya halkı kimden yana?
Libya’da çocuklar, gençler ve yaşlılar devrimi korumak için mücadele ediyor ve hayatını feda ediyor. Allah’ın izniyle darbenin başarılı olmasına izin vermeyeceğiz. Ve bu mücadeleyi başarıya ulaştırarak devrimin sadece Libya’nın özgürlüğünü değil, özgürlük mücadelesi veren bölge ülke halkları için de bir başarı olacak. Libya halkı olarak istikrarlı ve güvenlikli Müslüman bir devlet olmayı istiyoruz. Müslüman ülke Türkiye ile de dost ilişkiler geliştirmek istiyoruz. Libya ile Türkiye halkları arasındaki ilişkiler yeni değildir. Uzun bir tarihi vardır ve ilişkileri bu tarih üzerinden devam ettirmek istiyoruz.
Libya’ya komşu ülkeler arasında kim Hafter’in yanında kim Hafter’in karşısında devrimcilerin yanında duruyor?
Libya’ya komşu ülkeler arasında Mısır’ın konumunu biliyorsunuz, Hafter’i direk desteklediklerine yönelik faaliyetleri ortada. Biz Libya halkı olarak Libya’ya düşmanlık beslemeyen dost olan her ülkeye dost elimizi uzatır beraber hareket ederiz. Gerek Libya’ya komşu olsun ya da olmasın. Fakat Libya aleyhine düşmanlık yapan Sisi yönetimi gibi ülkeleri uyarırız. Sisi yönetiminin bu tavrı Mısır halkını temsil etmediği için Mısır halkıyla bir sorunumuz yok. Mısır tarih boyunca Arap ülkelere kardeş olarak kalmıştır. Fakat devrimciler olarak Sisi yönetiminin Libya içerisinde yaptığı eylemler için de uyarırız.
Cezayir’le alakalı olarak, maddi anlamda bir desteği yok. Ancak konum olarak iyi bir konumda. Libya’ya herhangi bir dış müdahalenin olmasını istemiyor, kabul etmiyor. Bir nevi ortada mutedil bir konumda diyebiliriz. Tunus ise kendi iç karışıklıkları ile uğraşıyor, malumunuz seçimler var. İç siyasi çalkantılı durumu olduğu için Libya’ya yönelik net bir duruşu yok. Biz de bekliyoruz ki önümüzdeki seçimlerden sonra Tunus nasıl bir konum alır göreceğiz inşallah. Tunus’a daha önce yaptığımız ziyaretlerde Gannuşi bize şunu demişti: “Sizin güvenliğiniz bizim güvenliğimizdir. Sizin istikrarınız bizim iktidarımızdır. Sizin sorununuz bizim sorunumuzdur. Size ne faydalı ise bize o faydalıdır. Biz neyden faydalanırsak siz de ondan faydalanırsınız.” Tabi bu, Marzuki dönemindeydi. Tabi bu yeni dönemde Sibsi ile ne olur bakalım. Ancak biz yine hayır bekliyoruz. Güneyde Nijer ve Çad olarak da kendi siyasi duruşları nedeniyle ne karşılar ne de yanındalar. Sudan da aynı şekilde bulunduğu konum itibariyle iyi bir konumda…
Libya’da devrim süreci, Kaddafi’nin düşmesiyle bitmedi. Devrime darbe, eski rejim kalıntıları üzerinden devam ediyor. Bunda yine Batının büyük parmağı var. Sizce Batının Libya üzerindeki etkisi nedir? Ve ülkede bıraktığı izler neler?
Son noktadan bakacak olursak batının Libya üzerindeki etkisi ve alakası çok açık bir şekilde görülüyor. Özellikle Batı içerisinde konumu en kötü olan ülke Fransa. Fransa, Libya’nın bölünmesi üzerine hareket geçti, ülkenin üçe bölünmesi için çalışıyor. Ali Zeydan dönemindeki çalışmalar buna işarettir. Tarihe dönüp baktığımız zaman batı, bölgede sömürgeler elde ettiği zaman Libya da bundan nasibini aldı. Libya’da Fransa’nın payına düşen güney Libya’ydı. Güney bölgesini yönetimi altında bulunduran aile Seyfünnasır diye bilinen bir aile. Ali Zeydan ve ailesi Seyfünnasır’la yakınlar ve beraber ortak hareket ediyorlar. Bu sebeple Fransa’nın Ali Zeydan ailesine verdiği desteği garip karşılamıyoruz. Fransa’nın siyasetinden uzak olmayan bir diğer ülke İngiltere de Libya’nın doğu bölgesini almak için uğraşıyor. Hafter ve taraftarları özellikle bu görüşü benimsiyorlar. Libya’nın üçe bölünerek doğu bölgesi Barka, batı bölgesi Trablus ve güney bölgesi de Fezzan. Özellikle devrimciler ise Libya’nın bölünmesine karşılar bunun için mücadele ediyorlar. Bundan dolayı da özellikle söz konusu olan ülkeler devrimcilerin yanında durmuyor, bir desteği yok ve onların karşısında siyaset üretiyor. Avrupa’nın diğer küçük devletleri ise Avrupa’nın siyasetine uygun hareket ediyor. Amerika’nın ise Libya üzerinde görünür ciddi bir hesabı şimdilik bulunmuyor. Nedeni ise Irak ve Afganistan işgali sonrası ülkelerin yıkımı bir yana, bu işgaller Amerika’yı da önemli ölçüde etkilemiş durumda.
Devrimciler kimdir, kimlerden oluşur?
Devrimciler kimdir dediğimiz zaman bunlar hakkın, hukukun, istikrarın yardımcıları, karışıklığın düşmanlarılar. Fecir Libya, ülkenin bağımsızlığı ve istikrarı için mücadele ediyor. Fecir Libya Cihad’dır. Cihad kelimesini direk kullandığımız zaman insanlar şöyle bir ithamda bulunabiliyor; bunlar El Kaide’dir, IŞİD’tir veya Ensarüş Şeria’dır. Ancak biz devrimciler diyerek bütün herkesin kabul edebileceği bir isim altında buluştuk. Bütün devrimciler olarak 17 Şubat’ta bütün haklarımızı 42 yıldır ellerimizden alınan bu hakkı geri almak için mücadele yaptık. Direnişçiler kimlerden oluşuyor dersek bazıları der ki İslamcılardan oluşuyor bazıları der ki sadece liberallerden oluşuyor. Oysaki devrimciler bütün görüşlerin toplandığı Müslüman halkın ortada olduğu bir sonucu koyuyor.
Darbeciler, garantör ülke olarak Batı’yı, Suudi’yi, Mısır ve Körfez Ülkelerini hem siyasi hem de askeri olarak yanlarında görüyor. Siz devrimciler, geldiğiniz aşama itibariyle garantör olarak gördüğünüz bir ülke var mı? Türkiye’yi de garantör ülke görüyor musunuz? Görüyor iseniz beklentileriniz neler?
Biz Türkiye’yi dost ve kardeş Müslüman bir ülke olarak görüyoruz. Bu yeni olan bir şey değil. Uzun süren tarihimiz itibariyle bir bağlılıktır. Bu bağlılıktan dolayı da Türkiye’nin bölge üzerinde etkin olması tabi ki isteğimiz, temennimiz. Size karşı açık ve şeffaf olacağım; Türkiye’nin duruşu beklediğimiz gibi talep ettiğimiz durumda değil. Şartları ve durumlarını bilmiyoruz. Fakat çok daha iyi bir durum da olabilirdi. Türkiyeli liderler daha önce Libya’yı ziyaret ettiği zaman gerek Tobruk ve Mısrata ziyaretinden sonra herhangi bir şey demedik. Çünkü uluslararası alanda da Tobruk’taki milletvekilleri meşru milletvekilleri olarak görülüyordu ve bu mahkeme kararından önceydi. Şunu beklerdik yani, Türkiye, Libya mahkemesinin kararından önce Tobruk ve Mısrata’yı ziyareti anlaşılabilir. Fakat mahkeme kararından sonra Türkiye’den mahkeme kararını tanıdığını veya mahkeme kararına ihtiram gösterdiğiyle alakalı herhangi bir açıklama gelmedi. Böyle bir açıklama bize çok büyük bir destek olurdu fakat herhangi bir açıklama gelmedi.
Türkiye, Libya devriminden mesul olarak gözüküyor. Çünkü karşı taraf (Hafter) özellikle şunu kullanıyor: Türkiye devrimcileri destekliyor. Devrimin arkasında Türkiye var. Söz konusu bölgede ve devrimcilerin çoğunluk olduğu bölgelerde halkın aslı Türk… Devlet kurumları ve okulların oluşturulması ve işletilmesiyle alakalı Türkiye’nin büyük bir etkisi ve yardımı olur. Ben askeri yardımdan bahsetmiyorum. Bahsettiğim devletin işleyişiyle alakalı. Gerek eğitim gerek yönetimle alakalı desteği önemlidir. Özellikle Türkiyeli firmaların Libya’nın Trablus ve Mısrata gibi güvenli bölgelerine tekrar geri dönüş işlerini devam etmeleri büyük bir moral olur, büyük bir destek ve mesaj olur. Libya’nın doğal zenginliklerinin çoğunluğu güney bölgesinden geliyor. Fakat güney bölgesi yoksul bir bölge, altyapısı yoktur ve bizler Libya’nın istikrarının güvenliğinin, kalkınmasında güney bölgesinin de aynı şekilde olmasını istediğimizden o bölgelere yönelik yatırım ve projelerin olmasını istiyoruz. Bizler kalkınmak için kardeş bir ülkeyle bunu yapmak istiyoruz ki bunun için başka yerlere gitmek istemiyoruz. Libya’nın istikrarı Türkiye’nin istikrarına destek anlamında büyük bir etkisi vardır aynı zamanda tersi de mümkündür. Türkiye’nin bizi sevdiğini bizimle beraber olduğunu ve kardeş olarak gördüğünü biliyoruz. Fakat bu duyguların alanda da eylemlerde kendini göstermesini istiyoruz.
Türkiye, Libya halkı için dost bir ülke. Tayyip Erdoğan’ın Libya’ya yönelik duruşu biliniyor ve Libya halkı tarafından takdir ediliyor. İtalyan işgali zamanında Osmanlı Devleti o dönemde askerini yollayarak İtalyanlara karşı Libyalılara destek verdi. O askerlerden birçoğu şehid oldu ve bu mücadelede Libyalı mücahitlerin zafere ulaşması için bazı plan ve projeleri bu Osmanlı askerleri yaptı. Bu anlattığım şunu gösteriyor; Libya’nın kuruluşunda bağımsızlığını elde etmesinde Türkiye’nin büyük bir etkisi vardır. Destek ve katkı tarih boyunca kesilmeden devam etti ve bundan sonra da devam edecek inşallah. Türkiye’nin yeni Libya’nın kuruluşunda ve ayağa kalkmasında desteğini esirgemeden sürdüreceğine inanıyoruz. (Mehmet Özcan - İLKHA)