Batı ve biz

Selahaddin YILDIRIM

Batı dünyası İslam'a ve Müslümanlara karşı hiç dürüst olmadı. Batı'nın sahip olduğu hayat felsefesi bunu gerektiriyor çünkü. Dürüstlük, samimiyet, hak- hukuk kendileri için olmalı, kendilerinden olmayanların başlarına ise her türlü şeyin gelmesi doğal yasalar gereğidir. Bombalayan, öldüren uçaklarda bir suç ve kabahat aranmamalıdır. Aslında o uçaklar insanlık ve özgürlük adına havalanmaktadırlar.

Kendileri için demokrasi iyidir. Ortadoğu insanı içinse Batı'nın çıkarları için halklarına zulüm eden diktatörler iyidir. Bunların sırtı sıvazlanır başları okşanır. “Batılılar efendi, dünyanın geri kalan insanları ise köledir” anlayışı sömürgecilik döneminden beri batılının adeta genlerine işlemiş vaziyette. israiloğulları'nın tutulduğu ‘üstün ırk' marazı batılılara daha kötü bir şekilde sirayet etmiş.

Yahudiler Musa peygamberin mesajını dejenere edip onu dünyevileştirdiler. Batılılar da kendi menhus emelleri uğruna İsa peygamberin ilahi mesajını tahrif ettiler. Çarpıtarak kuşa dönderdikleri dini, sadece kendi maddi çıkarları için kullandıkları bir nesneye indirgediler. Batı dünyası bu ırkçı ve bencil karekterinden dolayı kendi dışındaki dünyalar için asla saadet ve huzur istememiştir. Kendi saadetini başkalarının sefaletinde gören vahşi bir ruhtur batı.

Batı, başka dünyalardaki kendi dindaşlarını bile sadece çıkarlarının aracı bir nesne olarak görmüş ve öyle muamele etmiştir. Bundandır ki, doğunun Hıristiyanları hiç bir zaman Avrupalılara güvenmemişlerdir. Bir kaç gün önce dinlemiştim, Filistinli bir Hıristiyan, katıldığı bir Tv programında şöyle diyordu: ‘Biz Amerika'ya gittiğimizde oradaki Hıristiyan çevreler yüzümüze bakmıyorlar. Bize sordukları ilk soru, “Neden israil aleyhinde, Arapların yanında yer alıyorsunuz?” şeklinde oluyor. Tabii ki, israile taraf olmak Batı'nın çıkarı demektir. Bu anlayışa göre, Ortadoğulu bir Hıristiyan ancak israilden yana olduğunda makbul bir dindar olabilir, aksi halde yüzüne bakılmadığı gibi başına kötü şeyler de gelebilir.

Biz Müslümanlar, Batı'nın yüz yıldan beri aralıksız süren saldırı, hakaret ve ihanetlerinin ağır baskısı altındayız. Uzun zamandan beri devam eden bu insanlık dışı tavır ve davranışlar bizim ahlâk ve ruh yapımızı da olumsuz etkiledi. Bunu kabul etmemiz gerekir. Barbar saldırılarıyla dengemizi sarsmaya çalışan Batı, İslam'ın mukaddesatına karşı işlediği adi hakaretlere karşılık gelişen bazı tepkileri de son derece istismar ediyor. Ne maksatla kimin yaptığı belli olmayan olaylar Müslümanlara fatura ediliyor. Şayet Paris'teki olayı Müslüman kişiler yapmış olsalar bile bunun sorumlusu gene Batı'dır. Çünkü gayretli müminleri buna sevk eden bu çirkin saldırı ve zulümlerdir.

Batı dünyası, Müslümanların mukaddesatına hakaret ile intikam, kin ve nefret duygularını ekme suçu da işliyor. Bugün Avrupa'daki milyonlarca Müslüman aşırı sağcı ve ırkçıların hedefi olmuş durumda. Yıllardır İslami mukaddesata karşı süren bu alçakça saldırıları ‘ifade özgürlüğü' kılıfıyla örtmeye ve meşru göstermeye çalışıyorlar. Batı, İslam'ın mukaddeslerine saldırarak Müslümanları galeyana getirmeyi, onları şiddete sürüklemek suretiyle de bundan değişik alanlarda menfaat devşirme gibi çirkin bir hesap peşinde de koşuyor.

Batı bu şeytani oyunlarını sergilerken, içimizden kimileri de düşmanına âşık olma sendromuna tutulma gibi acınacak bir hale düşmüş. Dün baktığım gazetelerin birinde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Mehmet Görmez'in bu son Paris saldırısı üzerine yaptığı bir açıklaması vardı. Sayın Görmez yaptığı konuşmanın son bölümünde şöyle demiş: ‘Son on yılda İslam coğrafyasında acılarla kıvranan 12 milyon insan katledildi, yok edildi. Geçen hafta ise Paris'te de 12 insan katledildi. Ama 12 milyon insanın katledilişine ses çıkarmayan insanlığın sadece 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik.'
Sayın Görmez'in cesaretle dile getirdiği bu hakikati, içimizden bazıları dinlemeye tahammül edememiş anlaşılan. Batılı caniler İslam topraklarını talan edip, Müslümanları koyunlar gibi boğazlayıp kaçarken, kulları olan bu hain çobanlara da ağızlarını sıkı sıkı tembihleme eğitimi vermişler sanki : ‘Sakın ola ki bizim bu cinayetlerimizi ağzınızdan kaçırmayasınız.' Batılı hunharlar, sahip oldukları medyatik gücü de devreye koyarak şeytani yüzlerini melek gösterme operasyonlarında hep başarı elde etmişler.

Hâlâ bu canavarların dostluğuna inanan ve onlara güvenen güruhun çıkardığı gazete Sayın Görmez'in yukarıda alıntıladığımız açıklamasının ilgili bölümünü hazmedememiş. ‘Bir Gün' adındaki gazetenin manşeti aynen şöyle: ‘İnsanlığı GÖRMEZ'. Manşetin altında ise şöyle bir açıklama var: “Kendilerine Diyanet İşleri Başkanlığı diyen bir oluşumun başında olan Mehmet Görmez,' İnsanlığın, sadece 12 kişiye düzenlenen bir cinayet sebebiyle ayağa kalkmasını ibretle izledik' dedi.” Gazete, hızlı halkçılık ve devrimciliğiyle beraber utanmadan mesajda yer alan 12 milyon insanın katledilişinin dile getirilmesini eleştirmiş. Çünkü efendileri batılıların katliamlarını ifşa etmek hiç olacak iş mi? Vahşi Batı'nın vahşetlerini dile getirmek kimin haddine düşmüş! Maazallah onları eleştirenler çok kötü çarpılır! Batılı efendileri ne yapmışlarsa doğru yapmışlardır. Hem o efendileri, evrim yasasına göre de bir halka bizden ileride değiller miydi?

Kibirli ve ırkçı Batı, saldırganlığını özgürlük kılıfı ile örtme sahtekarlığını sergilerken, içimizden çıkarıp yetiştirdikleri müritleri de onlar adına üzerlerine düşeni kusursuz yerine getiriyorlar. Bence Batılı iblislerin en büyük başarısı bizi parçalamaları, katliamlarla yok etmeleri değil; içimizden kendileri için çalışan sadık mahlûklar devşirmiş olmaları asıl büyük başarılarıdır.

Bu devşirmelerin korosuna bazı gafil Müslümanların da katılmaları konusu ise ümmet olarak en büyük yaramızdır.
 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.