Batı'nın egemen devletleri yüzyıllardır büyük zulümler ediyorlar. Dünyada sömürmedik, hakkını gasp etmedik, yer altı ve yer üstü zenginliklerini işgal etmedik bir yer bırakmayarak zulümlerini icra etmeye devam ediyorlar.
Batı'nın Âlem-i İslam ile mücadele edip uğraşması yüzyıllar evveline dayanıyor. Osmanlı'nın yıkılmasının sebepleri arasında da Batı'nın şeytanî planları yer alıyor.
Kültürel değişim, dini değerlerden uzaklaşma, medrese eğitim sisteminin bozulması, iç meseleler, Batılılaşma ve Batılılaşmanın halk üzerindeki olumsuz etkileri Osmanlı'nın yıkılışının en önemli sebepleri arasında sayılabilir.
Batı'nın Âlem-i İslam üzerinde planları vardı. Öncelikli hedef, parçalamak ve Müslümanları birbirlerine düşürmekti. Ancak evvela kendi aralarındaki sorun ve savaşlara son vermeleri gerekiyordu.
Bunun için uzun yıllar süren çetin mücadeleler verdiler, milyonlarca insanın ölmesine sebep oldular. Ancak en nihayetinde zor da olsa birbirleriyle uğraşmayı ve savaşlara son vermeyi başardılar.
Oluşturdukları kurumlarla emellerini gerçekleştirmenin yollarını denediler. Hak, hukuk, adalet, özgürlük konularını sıklıkla işleyerek tüm dünyaya adil, barışsever ve özgürlük taraftarı olduklarını anlattılar. Böylece Âlem-i İslam'a galebe çalmanın ve tüm dünyaya hükmetmenin hedefinde oldular.
Âlem-i İslam'a galebe çalmanın yollarından biri, Müslümanları Batı kültürüyle buluşturmak ve değerlerinden uzaklaştırmaktı. Bunun için Kur'an'ı Müslümanlar arasından çıkarmak gerekiyordu. Ya da en azından İslam'ı ılımlılaştırmak gerekiyordu.
Bunları başardıkları gibi yapacakları diğer bir iş ise Müslümanlar arasındaki küçük ihtilafları körüklemek ve yeni ihtilaflar çıkarmaktı. Bunun için yüzyıllar evvelinde planladıklarını uygulamaya başladılar.
Bir bütün olarak Âlem-i İslam'ın Batı'nın şeytanî planlarını fark etmemesi, Müslümanlara büyük bedeller ödetti ve ümmeti içinden çıkılmaz bir hale getirdi.
Bu durum Batı'nın hesabına geliyordu. Zira Batı, amaca ulaşmak için her yolu mubah sayıyordu. Batı'da ne ilke vardı, ne de ahlak. Batı için ahlakın gücü değil, gücün ahlakı öncelikliydi.
Son tahlilde Batı uzun bir zamandır peşinde olduğu fırsatı yakaladı. Âlem-i İslam'ın bugün içinde bulunduğu durum ve yaşadığı sorunlar gözler önündedir. Her şey Batı'nın kurguladığı gibi yaşanmaktadır.
Ancak çözüm yok değildir. Ümmet-i İslam'ın içinde bulunduğu durumdan kurtuluşu için her şeyden evvel Müslümanların Kur'an'a dört elle sarılıp sorumluluk bilinciyle hareket etmesi gerekmektedir.
Eğer Müslümanlar ya da İslam ülkeleri bir sorun yaşıyorsa, aralarında bir anlaşmazlık varsa bunun çözümü için emperyalist güçlere ya da sömürgeci egemen devletlere başvurulmamalıdır.
Âlem-i İslam, sorunlarını kendi çözecek güç ve kudrettedir. Müslümanlar emperyalist egemen güçlere karşı aşağılık kompleksinden bir an evvel kurtulmalıdır.
Müslümanların mensubu olduğu İslam uzun yıllar boyunca yeryüzünde hüküm sürmüştür. Aziz İslam'ın hüküm sürdüğü topraklarda daima huzur, barış ve adalet hâkim olmuştur. İslam'ın hâkimiyetinin sona erdiği dönemlerde ise günümüzde yaşandığı gibi çatışma ve savaşlar eksik olmamıştır.
O yüzden çözüm bellidir: Aziz İslam'ın ilahi anlayışını başta İslam topraklarında olmak üzere tüm yeryüzünde hâkim kılmak için Müslümanların sorumluluk bilinciyle hayatlarını sürdürmeleri ve bu konuda amacın hâsıl olması için maddi manevi bedel ödemekten çekinmeden mücadele etmeleridir.
Rabbimiz, Müslüman âleminin birlik ve beraberliği ve yaşanılan sorun ve savaşların sona ermesi için mücadele edenlerin yar ve yardımcısı olsun.