Amerika'nın Şeyh Ömer Abdurrahman'a reva gördüğü zulüm asla ört bas edilecek bir durum değildir. Müslümanlar bunu kesinlikle unutup gündemden düşürmemelidirler.
Amerika'da ve batıda nükseden bu gibi İslam düşmanlıkları zannedersem çoğumuzu derin derin düşündürmektedir.
Zaman zaman kendi kendime sormuşumdur; Batının bu İslam düşmanlığının boyutları nereye ulaşacak, bunlar Müslümanlara ne yapabilirler?
Özellikle bir takım batı ülkelerinde bu düşmanlığın somut örnekleri sergilendiğinde ister istemez bizleri bir tedirginlik alıyor, bu zalimler daha başka neler yapabilirler diye düşünüyoruz.
Elbette ilk kaygı ettiğimiz Müslümanlar şu an batıda yaşamakta olan Müslümanlardır.
Söz konusu düşmanlıkta başı çeken kesim de, batıda yeniden hortlayan faşizmdir.
Görünen odur ki Trump'la birlikte batıda da yükselişe geçen faşist partiler 2017 seçimlerinde birçok Avrupa ülkesinde çok etkin konuma gelecekler.
Batıdan gelen son düşmanlık görüntülerine dikkat edelim. Almanya'da sadece faşist partilerin eliyle değil, bizzat bugünkü yönetim tarafından İslam düşmanlığı yürütülmektedir. DİTİB mensubu imamların evlerine yapılan baskın belki sadece Türkiye'deki yönetime düşmanlık olarak değerlendirilse de, bunun arka planında da yine İslam düşmanlığı hemen sırıtmaktadır.
Avusturya da bu konuda Almanya'dan hiç geri kalmamaktadır.
Avrupa'nın tamamının mültecilere karşı izlediği düşmanca, zalimce siyasetin tercümesi de doğrudan İslam düşmanlığıdır.
Sorumuzu şimdi bir daha soralım; Bu düşmanlığın boyutları nerelere varabilir? Büyük katliamlar sergilenebilir mi? Doğrusu aklımıza gelen en tehlikeli soru budur.
Bugünkü batıdan böyle vahşetler beklenebilir mi?
Orada yaşayan Müslümanlar faşistlerin toplu saldırılarına uğrayabilirler mi? Katliamla birlikte topluca sürgünler yaşanabilir mi?
Bugünkü olup bitenler her ne kadar faşistleri bir takım gösterilere ve nokta saldırılara itse de henüz toplu katliam ve sürgün boyutuna itmeyeceği söylenebilir, görünen de odur. Yani saldırılar korktuğumuz boyutlara ulaşmayabilir.
Fakat yeni tezgâhlarla bunun imkânsız olduğu söylenemez. Gerek Amerika'ya, gerek Avrupa'ya yönelik 11 Eylül benzeri tezgâhlar mümkün değil midir?
Söz konusu şiddet tezgâhını ister batılıların kendileri yapsın, isterse maşa olarak kullanacakları Müslümanlar olsun yeterince mevcuttur.
Özellikle batıda yaşayan Müslümanlar bu konuda dikkatli, basiretli ve ferasetli olmalıdırlar, bütün ihtimalleri düşünmelidirler.
Batı böyle bir şeyi yapar mı, elbette yapabilir. Tarihlerinde bunun fazlasıyla örneği mevcuttur.
Her şeyden önce Müslümanlar Endülüs'ü asla unutmamalıdırlar. Bosna katliamı hepsinden daha tazedir.
Bu konuda Müslümanların tek sığınağı Rableridir, onları koruyacaktır inşallah. O, nurunu Avrupa'ya ulaştıracak ve tamamlayacaktır. Elbette bu Nurun ulaşmasında ve tamamlanmasında Müslümanlar bir takım bedeller de ödeyecektir.
Yeter ki batıya gidiş sebeplerini sadece para kazanmak, müreffeh bir hayat yaşamak olarak belirlememiş olsunlar, her şeye rağmen Allah'ın dininin taşıyıcıları olduklarını unutmasınlar vesselam.