Son zamanlarda batıda İslam'a karşı giderek bir hazımsızlık hareketi yüzeye çıkıyor. İlkin Almanya sonra Fransa, İngiltere ve şimdi de Avusturya gibi birçok Avrupa ülkesinde İslam karşıtlığı veya İslam düşmanlığı olarak bilinen “İslamafobi” giderek yaygınlık kazanmaktadır. Bunun sebebi maneviyatsızlığın ve ahlaksızlığın içine batmış Avrupa insanın bir kurtuluş çaresini, bir çıkış yolunu ararken İslam'la tanışıyor ve İslam'ı seçiyor olmasıdır.
Başta Avrupa olmak üzere tüm batı ülkeleri, bunu kolay kolay hazmedecek gibi gözükmüyor. Çünkü onların hesapları batıya giden yabancıları Avrupaileştirmek, daha doğrusu dinsizleştirmekti. Şimdi kendi insanının yabancıların etkisinde kalarak İslam'a yöneldiğini görünce ne yapacağını bilemeyip şaşırıp kaldılar. Kendilerince Avrupa'ya giden yabancıların ilk nesilde umutları yoktu; ama ikinci nesil kısmen, üçüncü nesil ise tamamen kendilerinin olacaktı. Ancak hesap tutmadı. Şimdi kafaları karışık, nasıl bir tedbir alacağını bilemez oldular.
Sözde insan hakları, demokrasi ve özgürlükler vatanıydı Avrupa ülkeleri! Her taraftan ha bire batıya göç vardı. Orada herkese aş var iş var deniyordu. Ferdi planda dinlerini de yaşayabiliyordu insanlar. Tabi ki azınlık olarak kaldıkları müddetçe bu kural geçerliydi. Çünkü azınlıkları eritmek kolaydır. Kaldı ki Müslümanları azınlıkken bile eritemediler, şimdi giderek çoğalıyor ve azınlık olmaktan çıkıyorken hiç önünü alamazlar Allah'ın izniyle. Artık isteseler de istemeseler de İslam yeryüzünün tek referansı, insanlığın tek kurtuluş reçetesidir.
İşin açıkçası Avrupa hükümetleri, bunu kaldıramıyor, hazmedemiyorlar. Çünkü yeniden dünya gündemini işgal eden bir gerçek var! O gerçek, İslam'ın yeniden şaha kalkışı ve sesinin her tarafta yükselişidir. Artık her taraftan Müslüman halklar batı sömürgeciliğine başkaldırmışken içerden de kendi insanı isyan eder noktaya gelmiştir. İşte bunun önünü almak için Avrupa hükümetleri Müslümanlara karşı her gün biraz daha saldırganlaşıyor ve katı kurallar geliştiriyorlar. Dahası Müslümanlara ve İslami değerlere karşı yapılan saldırıları araştırma ihtiyacını duymadan terörist olayları zımnen destekliyorlar.
Daha önce kimi Avrupa ülkesinde örgütler düzeyinde kışkırtıcı ve tahkir mahiyetli cami kapılarına pislik bırakmakla, cami duvarlarına domuz sureti, haç resmi yapmakla ve camileri kundaklamakla bu hazımsızlıklarını dışa vururken şimdi de devlet düzeyinde ve doğrudan yasal düzenlemeler yaparak İslami faaliyetlerin önünü almaya çalışmaktadırlar. İşte son günlerde Avusturya Hükümeti'nin meclisten geçirdiği “İslam Yasa Tasarısı” dedikleri yasal düzenlemeler. Bu hazımsızlığın, İslam'a ve Müslümanlara olan düşmanlığın bir neticesidir.
Temeli inançsızlık üzerine kurulan Avrupa insanının kafa yapısına, zihin kodlarına göre dini esasları da insanlar belirler! İstediği zaman kısıtlar, istediği zaman da serbest bırakır. Veyahut işine geleni alır, bırakır; işine gelmeyeni kaldırır veya devre dışı bırakır. Zaten Hristiyanlığı bu şekilde kırpa kırpa istedikleri şekle soktular. Başta tahrif ettiler, sonra da bütünüyle hayattan uzaklaştırdılar. Bazen ihtiyaç duyduklarında papazlara iş verirler. Bazen de “sizin işiniz ahiretle uğraşmaktır, siz o işlere bakın” dercesine toplumsal hayattan el çektirirler.
Şimdi de İslam'a yönelmişler, onu da Hristiyanlık gibi yontup sınırlandırmak ve toplum hayatından uzaklaştırmak istiyorlar. Bu bağlamda Avusturya meclisinin geçirdiği yeni İslam tasarısı büyük bir faciadır. Nasıl oluyor da insanların dinlerini yaşama oranını siz belirleyeceksiniz? Siz kendinizi ilah yerine mi koyuyorsunuz? Şüphesiz ki bu, doğrudan Allah'ın işine bir müdahaledir. İnsanların keyiflerine göre şekillendirilen bir din, elbette Allah'ın dini değildir. Dişi ve tırnağı çekilmiş bir arslanın koyundan farkı kalmadığı gibi, sosyal hayattan uzaklaştırılmış bir dinin de beşeri sistemlerden bir farkı kalmayacaktır.
İşte batının istediği din böyle dişsiz ve tırnaksız arslan misali etkisiz kılınmış ve hatta kendilerine hizmet eder hale getirilmiş dindir. Batının bu planı İslam dışı tüm dinler üzerinde etkisini gösterdi ve tuttu. Ama İslam üzerinde tutmadı ve tutmayacak. Zira artık Müslümanlar uyanmış, batının da ipliği pazara çıkmıştır. Artık ne kendileri, ne de Müslüman halkların başına bela ettiği kuklaları İslam'ın yükselişini önleyemez, durduramaz. Hatta bu hazımsızlıkları daha da şiddetlenebilir, bundan sonra Avusturya gibi Almanya ve Fransa da benzeri kararlar alabilirler. Dahası birçok kuklalarının eliyle Müslüman kanını akıtabilirler. Ama bu gidişatın önünü alamaz, Müslümanları susturamaz ve bastıramazlar. İnşallah ağır bir yenilgiyle mağlup olacaklardır.