Bir yanlışlık var galiba, tam aksine, “Nedir şu Müslümanların Batıdan çektiği?” şeklinde sorulması gerektiğini düşünüyorsunuzdur.
Özellikle son birkaç asra bakarak Batıdan şikâyetçi olması gerekenlerin Müslümanlar olduğunu söyleyeceksiniz.
Hele baştan sona Müslümanların Hıristiyan dünyasının zulmü ve işgali altında geçen yaşadığımız şu son asrı göz önüne aldığınızda yazımızın başlığı size şaka gibi gelecek.
Fakat ben ısrarla tekrarlıyorum; “Nedir bu Hıristiyanların Müslümanlardan çektiği?”
Gelin biraz empati yapalım ve Hıristiyanların iki bin yıllık tarihinin tamamını şöyle bir gözümüzün önüne getirelim.
Adamlar zaten 325 İznik Konsülüne kadar putperest Roma'nın zulmü ve işkenceleri altında yaşamışlar. Bu tarihte Roma Hıristiyanlığı kabul etmiş ve Hıristiyanlar fazla değil sadece üç yüz yıl rahat bir nefes almışlar.
Peki, sonra ne olmuş? Sonra Müslümanlar tarih sahnesine çıkmış ve o günden itibaren Hıristiyanlarla muhatap olmuşlar.
İslam önce Suriye Hıristiyanlığını bitirivermiş, ardından yıldırım hızıyla Kuzey Afrika'yı Hıristiyanların ellerinden almışlar, ahalisi Hıristiyan olan, Hıristiyanlığın Arianizm mezhebinden olan Fas, Tunus, Libya, Cezayir ve bu arada Habeşistan İslam'ı seçmişler.
Hıristiyanlar açısından daha da kötü olanı, fazla bir zaman geçmeden İslam Cebeli Tarık'tan bizzat Avrupa'ya sıçramış, İspanya, Portekiz tamamen kaybedilmiş, Fransa'nın dağlarına kadar İslam diyarı olmuş. Bu durum yaklaşık sekiz yüz yıl sürmüş.
Müslümanlar bu esnada güneyden Marsilya ve Sicilya'ya da ulaşmışlar.
Sizin anlayacağınız orta yerde küçücük bir Hıristiyan dünyası kalıvermiş.
Gelelim Hıristiyanlığın doğu cephesine, Malazgirt'le başlayan kayıpları İstanbul'un fethi ve Bizans'ın yıkılmasıyla devam etmiş, en son ta Viyana kapılarına kadar dayanmış Müslümanlar.
Onların gözüyle baktığınızda zavallı Hıristiyanlık doğru dürüst rahat bir nefes almadan İslam denilen bir bela(!) ile karşılaşmış ve hep onunla boğuşmuş.
Hıristiyanlıktan uzaklaşan ve sekülerizmin hâkimiyetindeki Batı her ne kadar İslam ülkelerini işgal edip yağmalama dönemini yaşıyor olsa da İslam'dan ve Müslümanlardan kurtulamamış, bu defa onları yaşadıkları şehirlerde, burunlarının dibinde bulmuştur.
Evet, önceki dönemlerde olduğu gibi Müslümanlar Hıristiyan dünyasına mücahitler, akıncılar kimliğiyle değil, işçi, öğrenci, sığınmacı olarak gelmişlerdir.
Fakat Müslümanların dinlerinin etkinliği önceki dönemlerden hiç de geri kalır bir durumda değil. Hele Hıristiyanlığın zayıfladığı, kiliselerin boşaldığı bu dönemde Batı belki İslam'la böylesine muhatap olmamıştır denilebilir.
Şimdi bu soruyu bir daha soralım; Batının İslam'dan, Müslümanlardan nedir bu çektiği?
Sabah dışarı çıktıklarında sokakları caddeleri Müslümanlarla dolu, iş yerlerinde Müslümanlarla karşı karşıyalar, okullarında Müslüman çocuklar dolu.
Meydanlarında, salonlarında ikide bir İslami etkinlikler düzenleniyor
Akşam evlerine çekilip rahat bir nefes alacaklarını, kurtulduklarını zannettiklerinde bir demde bakıyorlar ki ekranlar İslam'la, Müslümanlarla dolu, onlardan bahsedilmeyen hiçbir haber sitesi, hiçbir yazılı ve görsel medya yok.
Ve bundan kurtuluş da yok, bunu biliyorlar, çaresizler.
Almanya ile yaşanan gerilime baktım, diğer batı ülkeleriyle, Trump'ın Amerika'sına baktım da İslam-Hıristiyanlık meselesine bir de bu açıdan yaklaşalım dedim.