HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, parti çalışmaları kapsamında bulunduğu Siirt’te gündeme dair açıklamalarda bulundu. Son dönemde Avrupa ile yaşanan gerginliği değerlendiren Yapıcıoğlu, Batı'nın tavrının Türkiye karşıtlığından ziyade İslam karşıtlığı olduğuna vurgu yaptı.
Hollanda ile yaşanan diplomatik kriz ve sonrasında yaşananlar hakkında değerlendirmelerde bulunan Yapıcıoğlu, hükümetin misliyle mukabelede bulunma kararını yerinde bulduğunu söyledi.
Dışişleri Bakanı'nın uçağının inişine izin verilmemesi ve karayolu ile Almanya’dan Hollanda 'ya giden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının sınır dışı edilmesinin benzerinin tarihte görülmemiş diplomatik bir rezalet olduğunu belirten Yapıcıoğlu, “Bunun artçı şokları bir müddet daha devam edecek gibi görünüyor. Ardından Avrupa Birliği'nin lokomotif ülkeleri olan Almanya ve Fransa'nın Hollanda ile dayanışma içerisine girmeleri bize bir şeyler gösterdi. Batı, kendilerinden herhangi biri bir haksızlık yaptığında bile birbirlerini savunmasını bilmektedir. Zira onlar birbirlerinin velileridirler, dostlarıdır. Batı'nın hiçbir zaman İslam ülkelerine, Müslümanlara dost olmayacağını bilmemiz gerekir. Onlar birbirlerinin ve menfaatlerinin dostlarıdırlar.” ifadelerini kullandı.
Batı'nın bugün Türkiye'ye karşı içine girmiş olduğu tavrı; Türkiye’ye, Türkiye’nin güçlenmesine veya mevcut hükümete karşı geliştirmiş oldukları bir politika olmadığını belirten Yapıcıoğlu, bu tavrın Türkiye karşıtlığından ziyade İslam karşıtlığı olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu konuşmasına şöyle devam etti: “Onlar, aslında İslam’a karşı bir tepki ortaya koyuyorlar, İslam karşıtlığı yapıyorlar. Çünkü İslam'a olan ve artarak devam eden bir alerjileri ve düşmanlıkları var. Özellikle Hollanda'da yarın yapılacak seçime giden partilerden aşırı sağcı, ırkçı partinin başkanı Geert Willders denen mahlûkun Twitter hesabında ve seçim kampanyasında slogan olarak kullandığı Stop The İslam 'İslam'ı durdurun' söylemi bile Avrupa'da yükselen ırkçılık ve İslam düşmanlığının hangi boyutlara ulaştığını gösteriyor.”
Avrupa’nın kendi dinini kaybettiğini, Hıristiyanlığın içini tamamen boşalttığı belirten Yapıcıoğlu, buna karşı İslam'ın Avrupa'da yükselmesine tahammül edemediklerinin altını çizdi.
“İslam ülkeleri birbirlerine daha fazla yaklaşmalı”
Avrupa’nın, İslam’a saldırılarının altında yatan ana sebebin kul ve köle oldukları heva ve heveslerine gem vuracak bir inanç sistemi istememelerinden kaynaklandığını belirten Yapıcıoğlu, “Uyuşturucu kullanmanın serbest olduğu, fuhşun her çeşidinin yapıldığı, bütün nefsani arzuların hayvanca tatmin edildiği ve buna da özgürlükler ülkesi dedikleri Hollanda’da, beğenmedikleri, hoşlarına gitmeyen bir düşüncenin dile getirilmesi ise yasak. Savaş çıkardıkları ülkelerden, canlarını kurtarmak için kaçan kadın ve çocukların etrafına tel örgüler çekebilecek, onların, ülkelerinde serbestçe dolaşmalarının önüne set çekecek, hatta yağmurdan korunmak için köprü altına sığınan insanların oralardan ayrılmalarını sağlamak için köprü altlarına koca koca kayalar yıkarak orada oturmalarına engel olabilecek kadar da insanlıktan çıkabilmektedirler. Avrupa gerçek yüzünü göstermiştir. Bunu fırsat bilerek İslam ülkeleri birbirlerine daha fazla yaklaşmalı, kendi aralarında elzem olan birliği oluşturmalıdırlar.” ifadelerini kullandı.
Tarihte, başkasını taklit ederek değer kazanan hiç kimsenin ve toplumun muvaffak olamadığını belirten Yapıcıoğlu, bundan sonrada böyle bir muvaffakiyetin olmayacağını söyledi.
Yapıcıoğlu şöyle konuştu: “Biz özümüzü terk edip, kendi değerlerimizi bırakıp, inancımızı hayatımızdan dışlayarak Batı’yı taklit etmeye başladığımızdan bu yana bize karşı bu muameleyi yapıyorlar. Bu tavrımız devam ettiği müddetçe de bu muameleleri devam edecek.”
Gazetecilerin sorularını cevaplandıran Yapıcıoğlu, referandum sürecine dair değerlendirmelerde de bulundu.
“Referandum sürecinden bağımsız olarak sahadayız”
Referandumda tavırlarının net olduğunu ve “sahaya inecek misiniz” şeklinde ki sorularla sık sık karşılaştıklarını belirten Yapıcıoğlu, zaten sahada olduklarını ve parti olarak hiçbir zaman sahadan ayrılmadıklarını ifade etti.
Yapıcıoğlu, “Sahadayız ve memleketi dolaşıyoruz. Referandum sürecinden bağımsız olarak sahadayız. Referandum sürecinden önce de sahadaydık. Referandum süreci bittikten sonra da biz sahada olmaya devam edeceğiz. Genel başkan yardımcılarımızdan birinin çok güzel bir sözü var. ‘Siyasi partiler açık havada büyürler.’ Biz açık havadayız ve vatandaşın içerisindeyiz.” dedi.
“Kısmi de olsa cunta anayasasında değişiklik yapılmasının olumlu olduğunu düşünüyoruz”
“Parti olarak neden evet diyorsunuz?” şeklindeki bir soruya da cevap veren Yapıcıoğlu, Evet demeleri için birçok nedenlerinin olduğunu söyledi.
Yapıcıoğlu, “Malumunuz bu anayasa şimdiye kadar 18 kez değiştirilmiştir. Bu değişikliklerle 19’uncu kez kısmi bir değişiklik yapılacak. Bu referandumda hayır denmesi tamamen yeni bir anayasaya getirmeyecek ancak 1982 Anayasası'nın ömrünü uzatacaktır. Kısmi de olsa cunta anayasasında değişiklik yapılmasının olumlu olduğunu düşünüyoruz. Bir de Türkiye'de bir vesayet sistemi var. 1924 Anayasası’ndan beri 24, 61, 82 anayasaları, yapılmış askeri anayasalardır. Bu vesayet sistemleri üzerinden de vesayet kurumları oluşturulmuştur. Bu vesayet kurumlarının geriletilmesi anlamında referandumda evet çıkması olumlu bir katkı sunacaktır diye düşünüyoruz. Tamamen sivil bir anayasaya giden bir yola kapı açılmasını ümit ediyoruz. Bir de memleketimizin en yakıcı sorunlarından bir tanesi özellikle geçtiğimiz sene çukur ve barikat siyasetiyle çok ciddi mağduriyetler oluşmuştu. Adına çözüm süreci dedikleri ama bize göre çatışmasızlık süreci belki yanlış kurgulanmıştı ve yanlış bir zeminde yürüyordu. Bu sürecin sekteye uğramasının sebeplerinden bir tanesi olarak görülen vesayet sistemi şikâyet konusu olmaktan çıkarılması adına dahi olsa burada evet çıkması olumlu bir adım olacaktır.” dedi.
Referandum sürecinde yaşanan gerginlikler siyasi partilerin kullandığı dile dair bir soruyu da cevaplandıran Yapıcıoğlu, evet veya hayır üzerinden bir cepheleşme görmediklerini, evet veya hayır diyenlerin her birinin kendine göre bir gerekçesi olduğunu söyledi.
"Kutuplaştırıcı bir dilin doğru olmadığını da söylüyoruz"
Yapıcıoğlu sözlerini şöyle tamamladı: “Hatta diyoruz ki; eğer sandığa 50 milyon kişi gidip oy kullanacaksa, bu 50 milyon seçmen farklı gerekçeyle evet veya hayır diyebilir. Dolayısıyla evet diyenlerin hepsini bir cephede veya bir torbanın içerisinde; hayır diyenlerin de hepsini aynı şekilde bir cephede veya bir torbanın içerisinde değerlendirmek doğru değildir. Kutuplaştırıcı bir dilin doğru olmadığını da söylüyoruz. Siyasetin tepesinde gerginlik var ama tabanda bir sükûnet var. Siyasiler kendi tabanlarını konsolide etmek için ortamı gerginleştirici tavırlardan kaçınmalıdırlar.
İLKHA