Batman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Fahri Özteke'nin, üniversitede düzenlenen 15 Temmuz konferansında, Şeyh Said ve kıyamı hakkındaki hakaret içeren ifadeleri büyük tepki çekti.
Batman Üniversitesi 18 Temmuz'da “15 Temmuz Direnişi ve Milli Mücadele Ruhu” konulu bir konferans düzenledi.
Katılımın çok az olduğu konferansta bir konuşma yapan Dr. Öğr. Üyesi Fahri Özteke, 15 Temmuz darbe girişiminde, Müslüman halkın darbe girişimini akamete uğratmadaki rolüne dikkat çekmesi yerde İslam'a büyük hizmetleri olan Şeyh Sait Hazretlerine ve onun kutlu kıyamına hakaretlerde bulundu.
Özteke'nin tepki çeken lafları şöyle: "Emperyal güçler Cumhuriyet ilanından kısa süre sonra Türkiye üzerinde dini inançla ve etnik köken üzerinden bir baskı kurmaya çalışıyorlar. Çeşitli komplo teorileri... Bunun en güzel yansıması Şubat 1925’te bölgemizde bir isyan çıkıyor, Şeyh Said ayaklanması. Şeyh Said ayaklanması daha yeni kurulmuş Türkiye’yi etnik köken ve inanç üzerinden bölmek üzere çıkartılmıştır. Tarih, biliyorsunuz belgesiz olmaz, belgesiz tarih hiçbir işe yaramaz. Bu bölgede, bilmeden Şeyh Said’e sempati duyan insanlar gördüm. İngiliz arşivleri ortada, Türkiye Cumhuriyeti arşivleri de ortada. Şeyh Sait ayaklandığı zaman İngiliz gazetelerinin neler yazdığı da ortada. Şeyh Said bir İngiliz piyonudur. O dönemdeki büyük Ortadoğu projesinin uygulayıcılardan birisidir. Kukladır, FETÖ gibi, PKK gibi vesaire. Şimdi yine dini inançları alaşağı etmek üzerinden bir oyun, kumpas var hepimiz görüyoruz."
Müfid Yüksel: Şeyh Said ve arkadaşlarının İngilizlerle teması olduğuna dair sunacakları herhangi bir delil, belge bulunmuyor
Özteke'nin hakaret dolu bu ifadeleri büyük tepki çekerken Araştırmacı-Yazar Müfid Yüksel, İLKHA'ya yaptığı açıklamada söz konusu iddiaları yalanlandı.
Özteke'nin iddiaların kanıt ve belgesinin olmadığına vurgu yapan Yüksel, "Dönemin İngiliz gazetelerinin yayınları ne tür bir delil teşkil edecek? Şeyh Said ve arkadaşlarının İngilizlerle teması olduğuna dair sunacakları herhangi bir delil/belge bulunmuyor. Çünkü böyle bir temas asla söz konusu değil. Ortada önceden planlanmış, programlanmış bir ayaklanma yok zaten. Evet o dönemde, Ankara’dan, icraatlarından duyulan rahatsızlıklar elbette söz konusu. Özellikle hilâfetin lağvedilmesi sonrasında. Ancak, silahlı ayaklanmaya teşebbüs konusunda bölgede hiçbir plan ve hazırlık söz konusu değildi. Hatta Cibranlı Merhum Miralay Halid Bey ve arkadaşları dahi silahlı ayaklanmadan kesinlikle yana değildi. Hatta bana bunu Cibranlı Halid Bey’in kardeşinin torunu emekli asker aile dostumuz rahmetli Selim Kılıçoğlu bizzat anlatmıştı. Hatta provokasyon sonucu patlak veren silahlı ayaklanmanın Cibranlı Halid Bey ve arkadaşlarının bütün kamuoyu ve muhalefet oluşturma planlarını alt üst ettiğini ifade etmişti." diye konuştu.
Yüksel, şu ifadeleri kullandı: "Ayaklanma, askeri bir müfrezenin, Piran’da Şeyh Said’in kardeşinin düğününü basıp bazı insanları haksız yere katletmesi üzerine baş gösterir. Yani askeri bir müfrezenin açık provokasyonu ile patlak verir. Bu konuda Fethi Okyar’ın yazdıklarına bakılabilir. Fethi Okyar olayın lokal bir hadise olduğunu, büyütülmemesi gerektiğini, takrir-i sükun kanununa gerek olmadığını ifade eder. Başbakanlığı Fethi Okyar’dan devralan İsmet Paşa olayı iyice büyütür. Takrir-i Sükun ilan edilir. Bu olayda aslında provokasyon olup büyütülerek İsmet Paşa tarafından kapsamlı bir kampanyaya dönüştürüldüğünü Gazeteci Merhum Hakkı Devrim, İsmet Paşa ve çevresinden naklen bizzat bana detaylı olarak anlatmıştı."
İLKHA