Antik kent Hasankeyf’in tarihi, yerli ve yabancı turistleri kendine hayran bırakırken, özellikle yüksek tepelerdeki kayalıklarda belirmiş insan silueti dikkat çekiyor.
Tarihi on bin yıl öncesine dayanan ve eski ismiyle Hüsn-ü Kehf yani “güzel mağaralar” şehri olarak da bilinen Hasankeyf’in birçok medeniyete beşiklik yaptığı biliniyor. Dicle Nehri’nin iki yakaya ayırdığı antik kent, maalesef son dönemlerde bölgede yaşanan şiddet olaylarından da olumsuz yönden etkileniyor.
Her yıl binlerce yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği ve dönüş yolunda insanların gözlerini kendine mahpus eden kadim kent, Hz. Ömer’in hilafeti döneminde İslam topraklarına katıldı. Osmanlı dönemiyle beraber Hasankeyf olarak anılan kent, kayalara oyulmuş binlerce mağaradan dolayı "Mağaralar Şehri" ya da "Kayalar Kenti" anlamlarını ihtiva eden Hısn-ı Keyfa olarak da anılmıştır.
Medeniyeler tarihini, sırtında taşıdığı mağaralara bir bir işleyen Hasankeyf, insanın zaman içerisindeki serüvenini çehresine yansıttığı gibi büyük de bir manevi mirasa sahip olduğu biliniyor.
Güzellikleri ve insanı düşündüren tarihi kalıntıların yanı sıra kentten ilginç görüntüler de objektiflere yansıyor. Hasankeyf’e 15 kilometre mesafede Akalin (Alîne) köyü yolu üzerinde bulunan yüksek tepelerdeki kaynaklıklarda belirmiş insan silueti görenlerin dikkatini çektiği gibi şaşırtıyor da…
İnsan siluetindeki kayanın doğal yollarla mı aşındığı veya geçmiş çağlardaki heykeltıraşların kayaları oyarak ortaya çıkardığı bir heykel mi olduğu ise bilinmiyor.
Bölgede en güzel nergis çiçeğinin yetiştiği Akalin köyü çevresinde birçok tarihi kalıntı da bulmak mümkün. 35 haneli köyün Muhtarı İbrahim Alp, köylerinin bin yıldan fazla bir tarihi olduğunu ve çevrelerinde çok sayıda mağara ve eski mezarlıkların olduğunu söyledi.
İLKHA