İlahi yasaya göre domuz eti yenilmez. Tabi bunun birçok sebebi hikmeti vardır. İnşallah biz burada sadece birine değineceğiz.
Domuzun etinin yenilmemesinin bir nedeni de boynunun kalın olmasıdır. Çünkü domuzun boynu bedeni kadar kalındır ve domuz tüm bedeniyle birlikte dönmeden kafasını çeviremez. Ne etseniz boyunduruktan kurtulamaz.
Domuz kendi bedeninin boyunduruğu olduğu için necistir. En azından bir sebep budur. Çünkü kafası bedenine o kadar esirdir ki ne bulursa yer. Onun açısından temiz, kirli, hoş çirkin mefhumu yoktur. İşte insan dahi bu duruma düşebilir. Eğer beden ile kafa arasında boyun çok kalınlaşırsa artık bedenin hükmü geçer. İnsan bedenine mahkûm olur.
“Boynukalın” olmak bu manada çok sakıncalı ve sıkıntılı bir durumdur. İnsan bu duruma geldiğinde bütün yönelişini, kafasını, fikrini, idealini kaybeder. Oysa Hak Teâlâ nerede ne durumda olursanız olun “yüzünüzü bana\ evime çevirin”(Bakara: 150) buyurur. Burada pek acayip bir durum vardır. Yani kafanızı bedeninize mahkûm etmeyin, boynu kalın olmayın. Boynunuz kıldan ince olsun ki hür olasınız, bedenden müstakil olasınız. Gerektiğinde bedeninizden ayrı ve bağımsız olarak yüzünüzü çevirebilmelisiniz. Aksi takdirde idealinizi, sevdanızı, hedefinizi bırakırsınız.
Ve Hak Teâlâ, domuz üzerinden insanlara boynu kalın olmanın tehlikesini haber veriyor. Domuz eti zinhar yenilmez. Müslümanlar buna uyuyor lakin boynun kalınlaşması hususuna pek dikkat etmiyorlar. Neticede boyun öyle kalınlaşıyor ki haram-helal, temiz-pis mefhumu bir yerde kayboluyor. Bu durumda insanlar nasıl Hz. İbrahim gibi “inni veccehtü-ben yüzümü çevirdim”(Enam:79) diyebilir.
Hak Teâlâ, yüzün çevrilmesini esas alıyor. Beden, insanın günahıdır. O orda kalsın. Ama kafa ona mahkûm olmasın, boyun kalınlaşıp da kafayı esir almasın. Bu konuda en güzel örnek baykuştur. Baykuşun kafası bedenine bağlı olmadan kendi ekseni etrafında 270 derece dönebilir. Çünkü baykuş dünyayı bir harabe gibi görür. Hep harabelerde öter. Tasası yoktur. Bu da ona kafasının hür ve bağımsız olmasını sağlamıştır.
Toplumumuzda domuz etini yiyen yok ama boynu kalın olmak bir dert ve illet halini almıştır. Bu da insanların idealini amaçlarını yok ediyor. Öncekilerden domuzlar türemişti(Maide:60) Bu fiilen de böyle olmuş olabilir şeklen de manen de olmuş olabilir. Ama kesin olan şu ki bu duruma düşenler boynu kalın kimselerdi. Kibirli ve azgın kimselerdi, azgınlara köle olmuşlardı(Maide:60)
Domuz etini yemekten daha tehlikelisi domuzlaşmaktır. Boynu kalın olmaktır. Sevdasını, duygu ve düşüncelerini kaybetmektir. Hatta kıblesini şaşırmaktır. Hep bedeninin dürtülerine ve güdülerine göre hareket etmektir.
Günümüzde ideal ve hedefin yerini, bedenin kafaya tahakkümü almıştır. Boyunlar öyle kalınlaşmış ki beden kafayı adeta esir almıştır. Ve yöneliş, sevda, incelik, rota, hedef, vizyon kaybolmuştur.
İşte kimin boynu kalınsa her türlü duyarlılığını kaybetmiştir. Kim dünyaya kanmazsa 360 derece boynunu çevirerek her yönde hakka döner. Onu kimse boyunduruk altına alamaz.