Bayram, peşin dünya tutkularına rağmen, Rabbinin vaadine iman eden ve ahiret saadetini tercih eden mü’minlere dünya hayatında verilen temsili bir hediyedir. Zira bu dünya hayatı, ahiret hayatının mecazi bir resmi; ebedi ahiret nimetlerine nispetle, bütün lezzetleri sadece bir tek an için geçerlidir. Yani bütün dünya nimetleri ani, misali ve mecazi; ancak ahiret nimetleri ise ebedi ve hakikidir.
İşte Cenab-ı Hak, ebedi hayatın visal köprüsü kıldığı yeryüzünü, iman edip ‘kazananların’ ve gaflete düşüp ‘aldananların’ elendiği bir imtihan zemini olarak yaratmış, imtihan sebepleriyle donatılan bu alemde hakikati idrak edip hakkı anlamaya vesile olacak temsiller göstermiş, böylece ilahi değerleri insanoğlunun idraki seviyesine göre bildirmiştir.
Cenabı Hak Teala, ahiret yurdunda geçerli ve değerli olan bütün erdemlerin bu dünya hayatında temsili resmini çizmekte, şuur ve idrak sahibi kıldığı insanoğluna sebepler aleminde gerçeği mecazi misallerle göstermektedir.
İşte Ramazan bayramı, mü’minlere bahşedilen ilahi değerlerden mümtaz bir incidir; huzur ve mutluluk timsali; hürmeti gözetilen, ayrılıkları gideren, yakınlıkları pekiştiren ve manevi feyziyle gönlümüze su serpen eşsiz bir vesiledir… Cenabı Hakk’ın bize hediye ettiği mutluluk, huzur ve saadet günleridir. Bayram, Allah için oruç tutan, yine O’nun rızası için gözünü, kulağını, kalbini ve dilini muhafaza edip, günahlardan ve malayani lakırdılardan uzak durarak Allah’a yakın olmaya çalışan mü’minlere verilen ilahi bir hediyedir.
Bayram, henüz et ve kan bağımlısı olduğumuz şu dünya hayatında bize bahşedilen ahiretlik bir müjdedir!
Kalpleri sevinçle dolduran, manevi bir mutluluk ve sürûr kaynağı olan bayram, sadece ‘ahiret gayesiyle’ esaslı bir değer arz etmekte ve ancak ömrünü ebedi gaye şuuruyla yaşayanlar için bir mana ifade etmektedir.
On bir ay boyunca dünyanın yoğun meşgaleleri arasında sürüklenip giderken, bir ay oruç ve imsak, farz ve nafile ibadetlerle Rabbimizin rızasını aramaya, rıza vesilesi kıldığı salih amellerle O’na yakın olmaya çalıştık. Ramazan boyunca gafletten uzak durmaya, gözümüzü, kulağımızı, dilimizi ve kalbimizi günahlardan korumaya ve Rabbimizin rızasını kazanmaya çalıştık.
Ramazan ayında, on bir aya temel teşkil edecek esaslı bir ahiret mayası edinmeye, nefislerimizi kötü alışkanlıkların pençesinden kurtarıp, iman değerleriyle yoğurmaya ve manevi bir yaşam tarzı edinmeye çalıştık.
Rahmet meleklerinin dört bir yanımızı kuşatıp feyiz dağıttığı bu mübarek ayda, feyiz yağmurundan ziyadesiyle istifade etmeye ve kalplerimizi takva nuruyla cilalayıp parıldatmaya çalıştık. Sayılı gün tez biter, her gelecek sonunda gelirmiş. İşte mübarek günler geçip giderken nihayet biz de bayrama yaklaştık.
Mübarek aya hüzünle veda ederken, Rabbimizin manevi ikramı olan Ramazan bayramıyla teselli bulmaktayız. Hem gecesi hem gündüzü ayrı bir feyiz, rahmet ve bereket olan Ramazan ayının sonunda Cenab-ı Hak’tan bize verilen bir ikram, ilahi bir hediye ve ahiret saadetine yönelik temsili bir müjdedir bayram!
Ramazan-ı Şerifi şuur ve idrakiyle yaşayabilenlere ne mutlu; kötü alışkanlıkları hayatından söküp atarak halini düzeltenlere ne mutlu! Ahiret gayesine doğru esaslı bir intibah vesilesi ve istikamet tashihiyle sürüklenişten kurtulup manevi bir hayat tarzı edinebilmişsek ne mutlu! Ramazan’ın kadir ve kıymetini bilebilmişsek “Bayramımız mübarek olsun.”
Bayramdan sonra aynı müşareteyi sürdürüp, ahdimize sadakat gösterebilirsek gönül huzuru ile bayramı kutlarız. Aksi halde bayram boyunca, içimizde kaybettiğimiz mübarek Ramazan-ı Şerifin garip hüznünü taşırız!
Ömrünü Ramazan gibi yaşayanın, ölümü de bayram gibi olur!
Ama gafletle yaşayanın, ölümü daima hasretle olur!
Mübarek Ramazan’ı idrak edemeyen veya bir an önce bitmesi gereken ağır bir külfet olarak görenler için ‘Ramazan’ acı bir kayıp, bayram ise kalpte sızısı kalan buruk bir hasrettir. Cenab-ı Hakk’ın bahşettiği bu eşsiz günlerin kadir ve kıymetini bilmeyenler için bayram, sevinçten öteye ağır bir nedamettir. Mana ve mahiyetinden uzak, adeta oruçtan kurtulmuş olmanın rehavetine kapılarak bayram havasına girmek, amansız bir gaflet ve Ramazanı Şerifi zayi etmek demektir!
Ömrünü Ramazan ve kulluk şuuruyla yaşayan, günahlardan şiddetle sakınan ve dünyalık peşin arzularından imsak edenler için ‘ölüm’ sonsuz bir bayramın müjdesi olur. Onlar sonsuzluk yurdunun giriş kapısında, ‘Rabbinizin vaadiyle sevinin’ müjdesini duyarlar. O halde bayramı yaşamak, Ramazanı kazanmaya ve onun ulvi şuuruna ulaşmaya bağlıdır.
İyd’ul Fıtr (Ramazan Bayramı), otuz günlük oruç ve ibadetlerin henüz bu dünyada mü’mine verilen manevi bir hediyesi, sonsuzluk yurdu olan ahirete nispetle misali bir ikramiyesi gibidir. Cenab-ı Hakk’ın, bu dünya hayatında rızası uğruna nefsi arzularının çoğundan feragat ve imsak eden, peşin dünya arzularına rağmen, gönül hoşluğu ile Allah rızası için infak eden ve sadece ahirete rağbet eden Mü’min kullarına en güzel müjdesi mahiyetindedir.
Cenabı Hak, rızası uğruna hevai arzularına gem vuran ve ahiret yurdunu arzulayan kullarına dünyada bir bayram hediye etmiş, asıl saadetin ise ahiret yurdunda olduğunu haber vermiştir.
Nihayetinde geçici olan dünya hayatının en küçük bir lezzeti, bir anlık nefse hoş gelen mecazi bir eğlencesi bizi ne kadar da sevindirmektedir. İşte sırf peşin olduğu için bu dünyanın lezzetleri bize tatlı gelmekte, nefsimiz dünya zevklerine rağbet etmektedir. Ama ne kadar tatlı gelse de sonunda mutlaka bitecektir!
Zevkiyle, eğlencesiyle, her türlü lezzet ve hevesleriyle şu dünya hayatının her şeyi ahirete nisbetle bir gecelik rüya gibi anidir. Sabah olduğunda hepsi bitip tükenecektir. Ama ahiret müjdesi öyle mi? Ebed yurdunda, sonsuz bir saadetin beşaretini aldığımız zaman acaba sevincimiz nasıl olacaktır… Sonsuzluk yurdunda amel defterimiz sağ elimize verildiğinde, yani sonsuzluk yurdunu kazandığımız belli olunca sevincimiz nasıl olur…
On bir aya mihenk teşkil edecek manevi ve kalbi bir arınmayla bayrama yaklaştık. Ömür defterinden sayılı bir yılı daha geride bırakırken, Rabbimizin lütfu keremiyle ahiret gayesine doğru bir adım daha attık. Böylece bayramla birlikte, içinde nice hatıraları taşıyan yaşanmış bir yılı daha geride bıraktık.
Önümüzdeki Ramazan-ı Şerifin ve bayramın kimlere nasip olacağını bilemiyoruz. Geçenler geçip gitti ama ömür mühletinden ne kadar sürenin geride kaldığını, nerede ve nelerle imtihan edileceğimizi bilemiyoruz. Cenab-ı Hak’tan hepimiz için sabır, selamet ve hidayet üzere istikamet diliyoruz.
Bayramın nice hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederken; hepimiz için bereketli bir ömür ve hidayet nefesiyle hatime bulan saadetli bir ölüm diliyoruz.
İnzar Dergisi