Aslında bugün Kadir gecesi ve hemen ardından gelen bayram hakkında yazmamız gerekirdi.
Bu arada birbiri ardına gelişen siyasi olaylar da öyle es geçilecek cinsten değil.
Sondan başlarsak, İstanbul'daki havaalanı katliamı, Türkiye ile israil arasındaki anlaşma, Türkiye-Rusya yakınlaşması ve nihayet İngiltere'nin Avrupa Birliğinden ayrılma kararı her biri üzerinde ayrı ayrı durulması gereken ciddi konulardır.
Fakat bu konular üzerinde hem bizim gazetemizde, hem de diğer medyada çokça durulduğu için bana göre gözden kaçan bir başka savaş konusuna temas etmeyi uygun görüyorum.
Bu savaş Allah'a, Rasûlüne ve Müslümanlara karşı ilan edilen, ilan edilmekle kalmayıp hızlı bir şekilde yürütülen savaştır.
Bayram ve tatil bahane edilerek bankaların kredi furyası hiç dikkatinizi çekmiyor mu?
Reklamların önemli bölümü bankaların bayram ve tatil kredileriyle dolup taşıyor. Bu reklamların ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?
Müslümanlar olarak Ramazan dolayısıyla daha önce bize helâl olan şeyleri terk ettik, gündüzleri yemeyi içmeyi bıraktık, çünkü Rabbimiz bize haram kıldı. Bedenimizi ve ruhumuzu bütün kötülüklerden arındırmaya çalıştık.
Normal zamanlarda bile Allah ve Rasûlüyle savaşmak anlamına gelen bu faiz alış-verişinin Ramazan ve Bayramlarda azgınlaştırılması ne anlama geliyor, bankalar bu reklamlarla ne demek istiyor biliyor musunuz?
“Ey Müslümanlar! Sizleri bayramı protesto etmeye çağırıyoruz,
“Bayramda yakınlarınızı, akrabalarınızı terk edip başka diyarlara kaçmanızı istiyoruz,
“Bayramda evinizi, sokağınızı, yaşadığınız mekânı terk etmenizi istiyoruz,
“Yaşadığınız yerdeki camide Bayram namazı için Müslümanlarla buluşmamanızı, onlarla bayramlaşmamanızı istiyoruz,
“Bayram dolayısıyla eş, dost ve akrabayı ziyaret etmemenizi, onların da sizi görmemelerini, geldiklerinde sizi bulamamalarını istiyoruz.
“Küs ve dargın olduklarınız varsa onlarla bu durumun devam etmesini istiyoruz.
“Bir Ramazan boyu bir takım haramlardan, kötülüklerden kaçınmışsanız, nefsinizi temizlemiş ve güzel sıfatlar kazanmışsanız, bütün bunları tatil beldelerinde sıfırlamanızı istiyoruz, Ramazan'ın manevi atmosferinden çabucak kurtulmanızı istiyoruz,
“Ha! Bu arada şunu da unutmamanızı, bütün bunlar için ayrıca bize para vermenizi, aylarca faiz taksitleri ödemenizi istiyoruz…”
Evet, biz hiç kimseye karışamayız, isteyen oruç tutar, isteyen tutmaz, isteyen bayram yapar isteyen yapmaz, isteyen istediği yere gidebilir, istediği gibi yaşayabilir. Böyle yaptığını da dobra dobra söyleyebilir.
Fakat “Ramazan Bayramını Antalya'da geçirdik, Alanya'da geçirdik, Bayramda Paris'teydik, Londra'daydık, tatildeydik” diyemez. Çünkü İslami bayramların olmazsa olmazı; yakınlarla birlikte olmaktır.
Bankalar da aynı şekilde istedikleri gibi kredi veriyorlar, faiz alıyorlar (zehir ve zıkkım olsun) biz bir şey yapamıyoruz. Verdikleri kredilerin, aldıkları faizlerin reklamlarını, tanıtımlarını istedikleri gibi yapıp teşvik ediyorlar, şimdilik bizim elimizden bir şey gelmiyor.
Fakat bir şeye şiddetle itiraz ediyoruz, başta Diyanet olmak üzere İslam âlimlerinin de şiddetle itiraz edip karşı çıkmalarını istiyoruz:
Bayram ve Kredi kelimelerini yan yana getiremezsiniz, Ramazan, Kurban ve Faiz'i asla yan yana gösteremezsiniz.
Turizmciler de aynı şekilde istedikleri gibi reklamlarını ve duyurularını yapabilirler, karışamayız. Fakat onlar da aynı şekilde Ramazan-Kurban-Bayram kelimeleriyle Tatil-Otel kelimeleriyle bir araya getiremezler.
Diyelim ki bankalara, turizm ve tatil sektörüne sözümüz geçmiyor. Müslümanlar bu konuda uyanık olmalıdırlar. Mübarek günlerinin ve gecelerinin ellerinden alınmasına, tam tersine dönüştürülmesine müsaade etmemelidirler. Her şeyden önce böyle bir furyaya asla katılmamalıdırlar.
Zaten normal zamanlarda bile Allah ve Rasûlüne savaş açmak anlamına gelen bu faiz pisliğine Ramazan-Kurban ve Bayramlarını kurban etmemelidirler.
Ramazan bizim tüketim çılgınlığımızı engellemek için gelmemiş miydi?
Başta Kadir gecesi olmak üzere ömrün en güzel günleri olması gereken şu vakitleri en mükemmel ve uyanık bir şekilde değerlendirmeyi Rabbimiz bizlere lütfeylesin.