Allah'tan ki Müslümanız, ümitsizlik bizim kitabımızda yazmaz. Yoksa hem ülke içindeki hem coğrafya genelindeki gelişmeler genel anlamda insanı ümitsizliğe sevk ediyor, moralinizi bozuyor.
Anlaşılan o ki ABD denilen haramzade bütün durumlarda dört ayağının üzerine düşmenin usulünü ve yolunu bulmuş, bütün durumlardan kazançlı çıkmayı kendisine yegâne hedef seçmiş ve bu hedefinde sapmadan ilerliyor.
Diyorsunuz ki; tamam, bu defa körfezin şeytan prensleriyle birlikte ABD veya en azından Trump denilen sapkın lideri de suçüstü yakalanmıştır, cezasını bulacaktır.
Fakat bir de bakıyorsunuz Yahudi damadının da kesinlikle işin içinde olduğu cinayetten kârlı çıkmanın yoluna girmiş bile. Suud hanedanına dönüp her “öhhöö” demesiyle yüz bir milyarı daha yutuveriyor.
Halbuki biz kalıbımızı basıyoruz ki MbS denilen hain veliahdın akıbeti ne olacaksa Trump ve şürekasınınki de aynı olması gerekir.
Dediğim gibi bazen beklemek ve ibretle izlemek daha iyi gelecek galiba. Cemal Kaşıkçı'nın cesedi hele bir bulunsun bakalım ümitlerimiz yine mi boşa çıkar.
Gelelim içerdeki Danıştay kararına ve geri dönmesi istenen Andımız meselesine.
Gerçekten ibretle izliyorum ve bu işin nerelere kadar uzanacağını tahmin etmeye çalışıyorum.
Tevhidi titizliğe sahip bizler için bu konular en hassas kırmızı çizgilerimiz olmasına rağmen gelişmeleri bir müddet bir adım geriden izlemeyi daha uygun görüyorum.
İnternet üzerinden tarafları ibretle takip ediyorum. Bu ülkenin toplumsal yapısının ne kadar da çürük temeller üzerinde durduğunu, siyasi ittifakların ne kadar da geçici menfaatler üzerine kurulu olduğunu anlıyorsunuz.
Dikkat ederseniz bu And tartışmasıyla birlikte mevcut ittifaklar çatırdamış, hiç tahmin edilmeyen kesimler bu konuda aynı safta yer almış durumdalar.
Hele şu Danıştay denilen vesayet kurumu Başörtüsü ve ezan konusuna da burnunu soksun o zaman seyreyleyin gümbürtüyü.
Söylediğim gibi şimdilik hiç de müdahil olmayı düşünmüyorum, ibretle izliyorum, özellikle iktidar çevrelerini…