Bu hafta “Demokratik Paket” diye adlandırılan veya bizim kısmen de olsa “Hakların İadesi Paketi” diye adlandırabileceğimiz açılım çerçevesinde kimi şeyler söylemek istiyordum, ancak konuyla ilgili birçok yorum ve makalenin olacağını düşünerek sadece şunu öz bir şekilde belirterek geçmek istiyorum: Paket olumlu ama eksik. “Yahu biraz da şükredin, bak bunlar da olmayabilirdi diyenlere de “Kardeşim bir şey dediğimiz yok! Bunların hepsi birer hak iadesidir. Bu hakların iadesinde emeği geçenlere teşekkür ederken kalan eksikliklerin tamamlanması için de “hatırlatma” hakkımızın olduğunu da ihtar ediyoruz, o kadar. Yoksa nankörlük tavrı içerisinde olmaktan Allah’a sığınırız. İnşallah ceberrüt devlet anlayışının ve ulusalcı zihniyetin sonuna yaklaşıyoruzdur.
Şimdi gelelim asıl konumuza. Biz bu hafta, BDP’nin bölgede gerçekleşen saldırılarla ilgili tavrını değerlendirelim. PKK uzantıları tarafından Hüda-Par temsilciliklerine yapılan saldırıları ve buna gelen tepkileri tabiri caizse sağır sultanlar bile duydu, ancak BDP tamamen görmezden ve duymazdan geldi. Şahsen ben bugüne kadar BDP’nin hiçbir siyasi figüründen konuyla alakalı bir açıklama duymadım. Sadece sade bir milletvekili olan Altan Tan’ın şiddeti tasvip etmediğine dair bir açıklaması vardı, onu da doğruhaber sordu diye belki bu açıklamayı yapmıştı.
Düşündüm de acaba bütün bu saldırılara yönelik niye BDP cenahından bir tepki yok. Bütün bir siyasi oluşumun iradesi bu kadar zapturapt altına nasıl alınabiliyor.
BDP bu haliyle salt bir siyaseti nasıl yürütebilir?
Hadi olaylara tepki vermesi gerektiği hususundan vazgeçtik. Bölgenin unsurlarından ve oy toplayıcılarından biri olarak konuyla veya konularla alakalı bir açıklama yapması gerekmez miydi?
Toplumun hele hele halkın önemli bir kesimini İlgilendiren bir konuyla alakalı konuşmamak, yok olmak, keen lemyekûn olmak yani sanki yokmuş gibi davranmak...
Yanlış anlaşılmasın, BDP’nin yapacağı açıklama kimseye bir şey kazandırmaz, kimseye bir şey de katmaz. Sadece onların varlığı-yokluğu manasında halk nezdinde bir işaret olurdu diye düşünüyorum. Eğer BDP kendi sükutuyla olayları onayladığını işmam ettirmek istiyor ise, o zaman bu yine hem siyasi bir oluşum olması hasebiyle doğru olmaz/olmuyor hem de Kürt olmaları hasebiyle erkekliğe sığmaz/sığmıyor ve ayrıca Kürdiliklerine de yakışmaz/yakışmıyor.
Siyasi ve Kürdi bir oluşum iseniz çıkıp ürkmeden, çekinmeden tavrınızı beyan etmeniz gerekiyor, yoksa bu halk sizi deşifre edecektir. Saldırı sahabe Der’e değil de bir kiliseye veya bir cem evine olsaydı o zaman da böyle suspus olur muydunuz? Diye sormaktan insan kendini alamıyor.
Yoksa “Ne anlamaz adamsın! Olayları bizzat yönlendiren ve yaptıranlar bizleriz, nasıl aksi bir açıklama yapmamızı beklersin” mi? demek istiyorsunuz. O Zaman bağışlayın bu saflığımı, hani gece gündüz kravatlı adamlar olup mecliste, şurada buradasınız, Başbakanla ve Cumhurbaşkanıyla görüşmelerdesiniz, ne bileyim eşkıyayla işbirliğinizi... Ha bir saniye! Madem böylesiniz, o zaman basına kapalı yerlerde de “Bizim haberimiz yok vb.” söylemlerden de lütfen vazgeçiniz, uzak durunuz.
Bu arada Hüda-Par, kendisine yapılan saldırıların bir anlamda tarafı olan BDP’ye daha doğrusu BDP’nin yetkililerine bir insanlık dersi daha verdi. Hüda-Par yetkilileri; yakınlarını kaybeden Diyarbekir Büyük Şehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Mardin Milletvekili Ahmet Türk’e taziye ziyaretlerinde bulunup iyi niyet ve müspet tavır göstergesinde bulundu, hem de tüm bu sıcak olayların akabinde.
Sanırım bütün bunları bu halk iyi görüyor ve öyle de değerlendirecektir.
Selam ve dua ile.