Çevresindekilerin aşırı derece açgözlü olmasından çok rahatsız olduğunu belirten bayan okuyucumuz şöyle diyor:
“Beş yıldır evliyiz, çocuğumuz olmadı. Kocamın ailesi ile yakın oturuyoruz. Kocam camide imamlık yapıyor. Boş vakitlerinde de kamyonetle yakın yerlere nakliye işi yapıyor, bir de koyun besliyoruz. Bir miktar da arı kovanı var. Eşimin ailesi de sık sık bize gelip gidiyorlar ve annesi, babası ve kardeşleri de bizi çok zengin mi sanıyorlar bilmiyorum. Her geldiklerinde ya para istiyorlar, ya bal, ya da peynir filan istiyorlar, sanki ne alsalar bunu kâr görüyorlar. Ben de bazen mesela fazlaca peynir gönderiyorum, kocam niye o kadar peyniri onlara gönderdin diyor, bu defa istedikleri şey diyelim ki bal ise az bir şey onlara ayırıyorum, bu defa da niye az ayırdın diyor. Kocamın ailesi sadece bizden değil, her gittikleri yerden ne koparabilsek kârdır diye düşünüyorlar.
Geçen kaynanam anlattı, kaymakamlığa gitmiş sonra üç dört tane yardım derneğine başvurmuş, biz yoksuluz, bize yardım edin demiş. Evleri biraz sade ama öyle fakir filan değiller, ama nerede bedava bir şey varsa sanki mutlaka almalıyım derdindeler. Başka şehirde oturan bir kızları var, hiç muhtaç olmadıkları halde, kendilerini acındırmışlar, her gün aşevinden yemek alıyorlarmış. Kocamın da gittiği yerlerde bazen böyle bedavacı, toplayıcı davrandığına şahit oluyorum. Ben nasıl bir aileye düştüm böyle diye düşünüp üzülüyorum. Bu hareketleri bana çok tuhaf geliyor, içime bir sıkıntı düşüyor, sonra ben mi yanlış düşünüyorum diyorum. Abartıyor muyum bilmiyorum..”
Malum olduğu üzere müminlerin olmazsa olmaz vasıflarından biri de iffettir. İffetin ilk akla gelen manası elbette ki, edebine dikkat etmek, haya ve namusunu korumak, el, dil, göz, kulak, ferç ve duyguların alet olduğu fuhşiyatın, ahlak dışı söz ve tavırların her türlüsünden uzak durmak gibi hususlardır. Ve buna Kur'an-ı Kerimde Hz. Meryem ve Hz. Yusuf gibi misaller verilmiştir.
Kur'an-ı Kerim'de iffetin bir mânâsı daha hatırlatılır:
“(Sadakalar) Kendilerini Allah yolunda adayan fakirler içindir ki, onlar, yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremezler. İffetlerinden dolayı bilmeyen onları zengin sanır. (Ama) Sen onları yüzlerinden tanırsın. Yüzsüzlük ederek insanlardan istemezler.” (Bakara 273)
Yüzsüzlük ederek insanlardan istememek. İşte iffetin ikinci manası. İnsanlardan sürekli karşılıksız bir şeyler isteyenlerin, kurnazca sürekli bedava mal filan edinenlerin, sokakta ve cami önündeki dilencilerden hiçbir farkları yoktur. Bu konuda Efendimiz(sav) ümmetini sık sık uyarmıştır: "Kim (malını artırmak için) insanlardan dilenirse, o kesinlikle cehennem ateşi istemiş olur. Öyleyse ister azla yetinsin isterse çoğaltmayı istesin, (artık kendisi bilir)!" (Müslim, Zekat 105)
İbnu'l-Firasi(ra) diyor ki bir gün babam; "Ya Resulallah ihtiyacımı başkasından isteyeyim mi?" diye sormuş, Resulullah(sav) de: "Hayır, isteme! Ancak istemek zorunda kalmışsan, bari salihlerden iste!" buyurmuşlardır." (Ebu Davud, Zekat 28; Nesai, Zekat 84)
Sevban (ra) anlatıyor: "Resulullah (sav) bir gün: "Cennetine kefil olmam karşılığında insanlardan hiçbir şey istememeyi kim garanti edecek?" buyurdular. "Ben" dedim. Ondan sonra insanlardan bir şey istemek aklıma gelmezdi. (Ebu Davud, Zekat 27; Nesai, Zekat 86)
Yine Efendimiz(sav)'in, bir kısım sahabesinden biat alırken; kimseden bir şey istemeyeceklerine dair söz aldığını da biliyoruz. Onlar verdikleri söze öylesine bağlı kaldılar ki, binekleri üzerindeyken kamçıları yere düşse onu kimseden istemez, yere inip kendileri alırlardı. (Müslim, Zekât 108)
Asalet, izzet, kerem, ihsan, sehavet, cömertlik sıfatları da bu iffet değeri ile yakından alakalıdır. Kimden ve nereden aldıklarını umursamadan, güya uyanıklık yaparak ücret ödemeden istemeye, toplamaya alışanlar, para yerine haysiyetlerini, itibarlarını, şereflerini verdiklerinin farkında değiller.
Biriktirme hırsı nedeniyle karıncanın ayaklar altında ezilmesi, kanaati nedeniyle de arının başlar üzerinde uçması da bu mevzuya misaldir.
Boyunlarını ya da dillerini eğip bükerek, kurnazlıkla kazanan kimseler, toplumda da hakir, güvensiz ve değersiz görülürler, sevgi, saygı ve merhametten mahrum kalırlar. Halbuki usulüne riayet ederek Allah'tan isteyene, O celle ve subhaneh, kişiye hiç ummadığı yerden hesapsız gönderir. Bakın Alemlere Rahmet Hz. Muhammed(sav) ne buyuruyor:
“Dünya ve dünyalıklardan yüz çevir ki, Allah seni sevsin; halkın elinde olandan yüz çevir ki, insanlar seni sevsin.” (İbni Mâce, Zühd 1)
Okuyucumuz, karşılıksız hiçbir şey almayarak, ihtiyacı olsa bile çevresinden rasgele bir şeyler istemeyerek, geldiğinde de buna sevinmeyerek, bir şeyler teklif edildiğinde de reddetmeye meylederek, eşini de bu konuda doğruya yönlendirebilir. Çevresindekilerin ise halini bildiğine göre onlara acırken, velev ki uyanıklık için kendisinden bir şeyler isteseler bile ikrama devam etmelidir.
Dua bekleriz.