Son yıllarda gerek İslam Coğrafyasının farklı şehirlerinde gerekse de Avrupa'da; sokakta yürüyenlere, alışveriş yapanlara, ibadet edenlere, pazarlara, alanlardaki kadın ve çocuklara yönelik saldırılar arttıkça dünya üzerinde İslam'a düşmanlık da artıyor.
Hatırlar mısınız bundan birkaç yıl öncesine kadar özellikle Ramazan aylarında, televizyon kanallarında Müslüman olan Avrupalılarla ilgili belgeseller yayınlanırdı. Çünkü gerçekten de Avrupalılar için İslam, bakir bir araştırma ve tanıma alanı idi.
Bir Müslüman, sıradan bir Avrupalı ile konuştuğunda direk İslam'ı anlatıp davet edebiliyordu. Ama şimdi ise, konuştuğumuzda öncelikle Müslümanların saldırgan ve terörist olmadığını anlatmak zorunda kalıyoruz.
Yapılan saldırılar, doğrudan İslami davetin önüne set oldu. Artık sıradan Avrupalıların bile İslam'a bakışı değişmiş durumda. Bu yüzden de ihtida eden de yok artık.
Bunları söylerken Avrupa'da yükselen ırkçılığı unutmuş değilim. Ama Avrupa'da yaşayan biri olarak, sokaktaki vatandaşların tamamının ırkçı ya da İslam düşmanı olmadığını da gözlemleyebiliyorum. Avrupa kentlerinde sivillere saldırıldıkça sokaktaki insanlar bile, İslam eşittir terör algısından etkileniyor.
Dinimiz bir grup tarafından vahşet mecrası olarak lanse edilirken buna ilk karşı çıkanların Müslümanlar olması gerekmez miydi?
Şunu da belirteyim ki; Avrupa'daki saldırganların çoğunun yaşantı olarak İslam'la alakası bile yok. Ama buna rağmen sivilleri öldürerek İslami bir faaliyette bulunduklarını iddia ediyorlar.
Gerçek şu ki; onların İslam'a verdikleri zarar büyük, İslam düşmanlarının ellerine çok önemli kozlar veriyorlar.
Düşmanlar Müslümanları, bunlar ise İslam'ı öldürmeye çalışıyorlar.
Bu noktada en büyük iş Müslümanlara düşüyor. Müslümanlar bu saldırgan grubun yaptıklarını yüksek sesle mahkûm edip dışlamalı onlara sahip çıkmayarak İslam'ın imajının daha fazla zedelenmesine engel olmalıdır.
Barselona'da işinden çıkıp evine giden bir Katalan'ı kamyonetle ezmekle ne Batı'dan intikam alınmış olunur ne de İslam ülkeleri işgalden kurtarılır. O yüzden Müslümanlar olarak bu insanlara ‘Benim İçin Öldürme! İslam adına cinayet işleme! demesini bilmeliyiz.
Çünkü bunlar için, Avrupa'nın bir kentinde bomba patlatmakla Mekke veya Medine'de ya da Ramallah'da bomba patlatmak arasında hiçbir fark yoktur.
Evet, Batı'nın İslam'la savaşı ve İşgalleri vardır ve bunlar gayr-ı meşrudur. Ama onları işgale ve savaşa davet edenler Müslüman ülkelerin yöneticileri değil midir? Önce bunu görmek ve buna bir çözüm bulmak daha evla değil midir?
Moğolları hatırlayalım. Moğollar karşılarına çıkan her gücü yenerek İslam Coğrafyasını perişan ettiler. Ama nasıl yok oldular? Müslümanlar Moğolları savaşarak yenmediler. Bilakis onları İslam toplumu içerisinde eriterek Müslüman olmalarına vesile olarak yendiler.
Avrupa halklarının sağlıklı ellerde İslamlaşması mümkündür. Yeter ki; Sivil katliamları dolayısıyla halklar arasına nefret ekilmesin. Tekfirci zihniyet şu an da bu nefret yangınına körükle giderek İslam düşmanlarının istediğini yapıyor. İnsanları öldürmek mi yoksa hidayetlerine vesile olmak mı? Hangisi daha hayırlı acaba?
O yüzden ben bir Müslüman olarak, Hz. Ali'nin katili olan bu zihniyete diyorum ki ‘Benim için benim mensubu olduğum din adına hiç kimseyi öldürme!