İlke ve prensiplerden değil, vaka ve konjöktürel hesaplardan yola çıkıldığı ve bu mantıkla stratejiler tayin edildiği için İslam ümmeti ibretlik bir noktaya gelmiştir. Babalarının düşmanı ile sırt sırta verip birbirlerine ateş eden kardeşlerin tablosudur bizimki. Çoğu kişi, yanındaki baba düşmanına sırtını dayıyor. Düşmanla beraber, kardeşlerini ve ailesini perişan ediyor. Tam da halimiz budur. Ümmet ve kardeş olmak yerine, hemen herkes bir zalimin kuyruğu olunca da kimin zalimi ve kâfiri daha iyi veya daha kötü sorunu ortaya çıkmaktadır. Rusya'nın yapmış olduğu katliamı lanetleyenler, Amerika'nın katliamları karşısında dut yemiş bülbüle dönmektedir. Ya da tersi olmaktadır. Amerika'yı lanetleyenler, Rusya'nın yapmış olduğu katliamları terörle mücadele olarak görmekte ve dahası Rusya'nın muzaffer olması için cuma namazında dua bile etmektedir. İki tarafın acımazsızca binlerce ton bomba ile toprağa ve molozların altına gömdükleri bizim evlatlarımız iken, herkes birilerine tezahürat yapmaktadır.
Bu bağnazlık öyle bir körlüğe dönüşüyor ki; ABD, Rusya ve diğer zalim ve kâfirlerin tüm cürümleri terör ile mücadele olarak görülmektedir. Binlerce kadın ve çocuğun öldürülmesi, terörle mücadele kılıfı altında aklanmaktadır. Topraklarımızı, emperyalistlerin işgaline altın tepside sunanlar ve o emperyalistlerle beraber beldelerimizi harap edenler, neye hizmet ettiklerini bir daha düşünmelidirler. Küçük konjonktürel hesaplarla İslam ümmetini paramparça yapanlar, eserinize bakın ve İslam ümmetinin nasıl can çekiştiğini görünüz. Irak, Suriye, Yemen ve diğer beldeler İslam topraklarıdır. Buraların işgaline zemin hazırlamanın veya emperyalistlerle beraber buraları harap etmenin anlaşılır hiçbir yanı yoktur. Savaş ve ihtilaflar sebebiyle İslam toprakları işgale hazır hale gelmiştir. Bu topraklarda her türlü ameliyat yapılırken, emperyalistlere "dur" diyebilecek kimse kalmamıştır.
Artık dost ve düşman tanımı tamamen karışmıştır. Düşmana sırtını dayayarak İslam ümmetini hançerlemek ve lime lime etmenin adı strateji ve siyaset olmuştur. Amerika ve Rusya'ya itiraz edemeyenler, hatta zalimleri davul zurna ile davet edenler; siz, hem kendinizin hem de tüm ümmetin kuyusunu kazmaktasınız. Irak, Yemen ve Suriye'de durum her geçen gün kötüye gidiyor. İnsanlarımız yabancıların işgalinden medet umar hale getirildiler. Herkes siyasi rakiplerini alt etmek için, kendisine yakın gördüğü bir kâfiri davet etmektedir. Bu arada sivillere ne olduğu kimsenin umurunda değildir. Binlerce ton bomba ile paramparça olanlar bir yana, kalanlar da açlık ve hastalıktan kırılmaktadırlar.
IŞİD'in kontrolü altındadır diye Musul'da insanlarımızın acımasızca katledilmesini kimse meşru göremez. Dayrezor, IŞİD'in kontrolü altındadır diye kimse sivillerin tepesine bomba yağdırılmasını ve çocuklarımızın katledilmesini meşru göremez. Başka zalim ve kâfirlere ses çıkaranlar, katil ABD'ye niye sesiniz çıkmıyor? Özellikle ABD'nin katliamları karşısında Türkiye'den itiraz seslerinin yükselmemesi son derece ibret vericidir? Unutmayın ki zalim zalimdir. Kimin zalimi olduğu önemli değildir. Mazlumun da dini, ırkı, mezhebi sorulmaz.
Eğer samimi iseniz, tüm zalimlere ve kâfirlere karşı itiraz sesinizi yükseltiniz. Yoksa bir zalime kükreyip başka bir zalime kör olmak demek, mazlumları kirli siyasete meze yapmak demektir. Yemen'de açlıktan ölen çocukların suçu nedir? Niye buna sebep olanları lanetleyip el birliği ile bu insani krizi aşmanın yollarını aramıyoruz? Halep, Doğu Guta, Madaya, Deyrezor, Rakka, Musul, Yemen, hiçbirinin diğerinden farkı yoktur. Ve ölen biziz, yıkılan bizim evlerimizdir. Ateşin düştüğü yer ise, yüreklerimizin ta orta yeridir.
"Benim zalimim, senin zalimin; benim kâfirim senin kâfirin; benim mazlumum, senin mazlumun" ayrımını yaptıkça, asla belimizi doğrultamayız. Kimse bu omurgasızlığın hesabını veremez. Benim zalimim ve kâfirim olamaz; ancak benim Müslüman kardeşim olabilir. Ama nerede? Allah, Müslümanları kardeşler kılmış iken ve kâfirlerle dostluğu yasaklamış iken kâfirlerle kol kola girenlere yazıklar olsun.
Mert olun, pergel gibi olun. Hangi tarafa dönerseniz dönünüz, bir ayağınız mutlaka değerlerinizin merkezinde olsun. Pergel gibi olursanız, hiçbir kasırga sizi yerinden sökemez ve istikametinizi bozamaz.