Beşinci Raşid Halife: Ömer B. Abdulaziz (2)

Emevi idaresi döneminde en mühim valiliklerden biri Hicaz valiliği idi. Bu makama getirilen valiler genellikle Medine’de oturur, Mekke ve Taif’e hükmederlerdi.

Emevi idaresi döneminde en mühim valiliklerden biri Hicaz valiliği idi. Bu makama getirilen valiler genellikle Medine’de oturur, Mekke ve Taif’e hükmederlerdi.

Ömer b. Abdulaziz ilk tahsilini Medine’de gördüğü için buranın halini iyi bilen bir kişiydi. Amcasının oğlu Velid b. Abdulmelik’in halifeliği sırasında H. 86 veya 87 yılında Hicaz valiliğine tayin edildi. Bu yılın Rebîü’l-evvel ayında bu göreve getirildiğinde yirmi beş yaşlarındaydı.[1]

Takvası, adaleti, ilmî seviyesi itibarıyla Emevi vali ve emirlerinden hiçbirine benzemeyen Vali Ömer Medine’ye ulaştığı gibi devrin en büyük âlimlerinden on tanesini toplayıp onları istişare heyeti edindiğini belirterek şunu söyler:

“Sizinle danışmadan ve İslamî hükmünü iyice ortaya çıkarmadan herhangi bir iş görmek istemem. Ayrıca memurlarımdan birinin zulüm ve haksızlığını görür ve işitirseniz mutlaka bana bildirmelisiniz.”[2]

Bu meşhur âlimlerle uzun süre beraber kalıp onlardan fıkhı ve diğer İslamî ilimleri yeterince alan Ömer b. Abdulaziz, Mescid-i Nebevi’yi ve müminlerin annelerine ait etrafındaki odaları yıktırıp geniş bir alanda yeniden inşa ettirmiş, camide sebil su yaptırmıştır.

Peygamber hadimi meşhur sahabe Enes b. Malik ile görüşüp Resulullah (sav)’ın hadislerini ve siretini hakkıyla öğrenip yaşamaya çalışan Vali Ömer, tabiînin en büyüğü olarak kabul görmüş büyük âlim ve fakih Said b. el-Müseyyeb’in ders ve sohbetlerinden çokça istifade etmiştir.

“Ömer b. Abdulaziz’in Medine valiliği sırasında Hicaz bölgesinde tam bir İslami adaletin sağlandığını, ümmetin rahat ve huzur içinde olduğunu görmekteyiz. Kûfe ve Basra’da ise Haccac’ın zulüm ve baskıları almış yürümüştür. Bu zulümden kaçanlar Mekke’ye ve Medine’ye sığınırlardı. Bu mültecilerin içinde tabiînin ileri gelenlerinden Said b. Cubeyr (kendisi sonradan Haccac tarafından şehit edilecektir) ve İmam Mücahid gibileri de vardı. Ömer b. Abdulaziz, Basra ve Kûfe’de yapılan zulmü bu gelenlerden öğrenince büyük üzüntü duymuş ve durumu Velid b. Abdulmelik’e bir mektupla bildirmişti. Hile ve entrikayı en iyi bir şekilde yapmayı bilen Haccac b. Yusuf da mevkiini korumak maksadıyla Velid b. Abdulmelik’e bir mektup yazar ve mektubunda ‘Irak’ın fitne ve fesatçıları Mekke ve Medine’ye iltica edip oralarda barınıyor. Bu durum ise Hükümet merkezinin ve gücünün zayıflamasına yol açıyor’ diyerek Velid b. Abdulmelik’e durumu bu yönüyle bildirdi.

… Velid, Haccac’ın mektubunu alır almaz Ömer’e durumun ne olduğunu sormadan yapılan zulümlere kendi iktidar ve mevkiini tercih ederek, emirliği elinden gider diye korktuğundan adil bir vali olan Ömer b. Abdulaziz’i H. 93 Şaban (M. 712, Mayıs) ayında Hicaz valiliğinden azletti.”[3]

Yedi sene süren Hicaz valiliği sırasında adaleti bihakkın ikame etmiş bulunan ve bu vesileyle ileride görevlendirileceği halifeliğin ön hazırlığını gören Ömer b. Abdulaziz’in bu dönemdeki tavır ve icraatı büyük derslerle doludur.

Yapacağı her işte ve atacağı her adımda bütünüyle Kur’an-ı Kerim ve sünnete uygun bir şekilde hareket etmesi gerektiğinin farkında olduğundan Kur’an-ı Kerim ve sünneti en iyi bilen, verdikleri hükümlerde tek ölçü olarak Allah ve Resulü’nün rızasını göz önünde bulunduran âlim ve fakihlerden şura meclisi edinip onlara asla muhalefet etmeyen Ömer b. Abdulaziz’in bu sayede Medine’ye asr-ı saadet günlerini geri getirmeye muvaffak olduğunu müşahede etmekteyiz.

Bunun yanında Peygamber mescidine gösterdiği ihtimam ayrı bir öneme haizdir. Beytullah’ı dahi mancınıkla taşlamaktan geri durmayan zihniyete sahip şahısların, emirliği elinde bulundurduğu bir devirde onun sünnetin şiarlarına bu derece bağlı oluşu, “Hz. Ömer’in Farukluğu ile Emeviliğin kaynaşması, Allah’ın bir takdiri olarak Emeviler hanedanı içinde raşid bir halife meydana gelsin de kötü gidişi düzelten bir inkılâp yapsın diyedir”[4] sözünü doğrular niteliktedir.

Ömer b. Abdulaziz’in hem amcası oğlu, hem de kayınbiraderi olan Velid’in ölümünden sonra yerine kardeşi Süleyman b. Abdulmelik geçti. Üç yıl süren halifelik döneminin sonunda Süleyman hasta yatağında beklenmedik şekilde Ömer b. Abdulaziz’i kendisine halife tayin etti.

“Onun hilafet makamına geliş biçimi de Allah’ın kudretinin bir nişanesi idi. Veraset yoluyla başa geçme sistemine göre onun halife olmasına imkân yoktu. Ama Allah’ın isteği, takdiri başka idi. Süleyman b. Abdulmelik hastalandı. Çocuklarının hepsi küçüktü. Büyük görünsünler diye onlara büyük ve geniş harmaniler giydirdi, kılıç kuşandırdı. Ama onlar göz doldurmadı. Büyük bir hasretle onlara bakarak ‘Çocukları büyük ve yetişmiş olanlar ne talihli kimselerdir!’ dedi. Bunu beklemekte olan (sadık dostu ve devletin ileri gelenlerinden olan) Reca b. Hayve, Ömer b. Abdulaziz’in devlet başkanlığına tayin edilmesini tavsiye etti. Süleyman da kabul etti. Reca’nın dini bir inkılâba sebep olan bu çok büyük hizmeti, fevkalade tavsiyesi; en büyük mücahade ve riyazetlerden, binlerce sene ibadetten daha üstündür, sevap cihetiyle daha büyüktür.”[5]

“Ümeyyeoğullarından ileri gelenlerin hepsinin bu görevde gözü vardı. Ömer b. Abdulaziz ise böyle bir sorumluluk altına girmekten son derece korkuyordu. Muttaki ve İslam fıkhına vakıf bir Müslüman’ın toplumun tekrar cahiliye adetleri ile dolup taştığını görünce ümmetin mesuliyetini yüklenmek istememesi gayet normal idi.”[6]

Süleyman kendisinden sonra halife tayin ettiği kişinin isminin yazılı olduğu bir mektup bırakmıştı. Mektuptaki kişinin kim olduğunu sadece Reca b. Hayve biliyordu. Böyle bir sorumluluğun ağırlığından çekinen Ömer b. Abdulaziz hemen Reca’yı bulup kendisine şunları söyledi: “Sana karşı olan hürmet ve muhabbetimi bilirsin. Şayet Süleyman’ın mektubunda göreve getirdiği şahıs ben isem bileyim ve şimdi üzerimden atılması kolay iken bu sorumluluktan kurtulayım. Yarın böyle büyük ve ağır bir sorumluluğun altından kalkamazsam ondan kurtulmam zor olur. Şimdi bundan vazgeçmem yarından daha kolaydır.” Ancak onun halife olmasını çok isteyen Reca bu hususta ona herhangi bir bilgi vermedi.

Süleyman’ın ölümünden sonra Reca’nın halifeyi tayin eden mektubu okuması üzerine halk Ömer b. Abdulaziz’e biat etti. Bu esnada mescidin arka tarafında bulunan Ömer b. Abdulaziz, birkaç kez adı okunduğu halde yerinde donakalmış; Fransa sınırlarından Çin sınırlarına, Azerbeycan’dan Yemen’e kadar uzanan koskoca coğrafya üzerinde yaşayan Müslümanların mesuliyet altına girmişti.[7]

Minberde söylediği ilk sözleri şu oldu: “Müslümanlar! Benim bu işten dolayı başım dertte. Bu görev omuzlarıma yıkılıverdi. Ben bunu hiç istememiştim. Bana bu görev verildiği zaman Müslümanlara danışılmamıştı. Ben bu biatinizi iade ediyorum. İşlerinize bakacak, başınıza geçireceğiniz bir başkasını ve istediğinizi seçiniz.”[8]

Herkes ona rıza gösterip onu seçtiğini beyan etti ve böylece İslami esaslara göre halife seçilmiş oldu.

Bu hususta Ahmet Ağırakça şöyle demektedir: “Ömer b. Abdulaziz aslında Ümeyye ailesinden biri olduğu için Süleyman onu veliaht edinmişti. Ancak bu görev her şeyden evvel babadan oğluna geçmemiş ve Ömer ilk anda bundan affedilmesini istemişti. Kanaatimizce Müslümanların ikinci bir defa ona itaat ve biatlerini arz etmeleri onu İslami hükümlere göre şura ve şuranın onayı ile iş başına getirmiş olmaları onun gerçek Halife olduğunu göstermekte ve ortaya koymaktadır.”[9]

(Devam edecek)

İnzar Dergisi

İslam ve Kur'an Haberleri

[1] Ömer b. Abdulaziz, Ahmet Ağırakça, S: 68

[2] A.g.e, 69

[3] A.g.e. 71

[4] İslam Önderleri Tarihi-1, en-Nedvi S: 59

[5] A.g.e, 60

[6] Ömer b. Abdulaziz, Ahmet Ağırakça S: 81

[7] A.g.e, S: 81, 82

[8] A.g.e, S: 83

[9] A.g.e, S: 83

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

İslam Ve Kuran Haberleri

Rahmet ve mağfiret dolu "üç aylar" başlıyor
Yılbaşı kutlamaları ve şans oyunları haramdır
2025 hac kayıtları 15 Kasım'a kadar yapılabilecek
"Gıdada haram ve helale dikkat edilmemesi toplumsal çöküntüye neden olur"
Kazasının olup olmadığıyla ilgili şüphesi bulunan kimsenin durumu