Efendimiz (a.s) hayatının çoğu evresinde ellerini açarak dua etmiştir. En çok dikkat çeken duası hidayet, iffet, gönül zenginliğidir. Derinlemesine düşündüğümüzde Cenab-ı Allah'ın kendisine bu güzel hasletleri vermesine rağmen bu kazanımları elde tutmak istemesi, bu yönde dua etmesi hem bireysel hem de sosyal açıdan çok önemlidir.
Bugün toplumsal sorunlara baktığımızda insan hidayeti yakalamak için uğraşmazsa dua etmezse gerçekten iffet anlamında zayıflıyor cimrileşerek gönül zenginliğini kaybediyor. Gönül zenginliğini kaybeden biri artık kendi gönlünce davranmaya başlıyor ve başlama peşinden birçok problemi de beraberinde getiriyor.
Bunları yaşamamak adına bilgiye bilginin kaynağı ziyadesiyle değer vermek lazım. Bilgi çağında yaşadığımız için en büyük güç bilgidir. Bu gücün sağlıklı, vicdanlı, ahlaklı insanların elinde olması herkesin faydasına olacaktır. Bu konuda çoğumuz bilginin ekonomik değerinin olup olmadığına bakar şöyle düşünürüz; eğer elde edeceğimiz bilgi bize, çocuklarımıza para kazandıracaksa böylesi bir bilgi faydalıdır, eğer kazandırmayacaksa faydasızdır. Toplumda hızla yayılan bu hastalık, bu bakış açısı sağlıklı olmadığı gibi toplumsal bir faydası da katkısı da olmayacaktır.
Bu anlamda bilginin türleri tartışılırken her filozof kendi deneyimlerinden yola çıkarak bilginin kaynağını farklı yorumlamıştır. Kimi sadece aklı, kimi sadece deneyi öne çıkararak, gerekçelendirerek, bilgiyi sadece bir kaynağa indirgemeye çalışmıştır.
Böylesi bir yaklaşım doğru mu?
Tarihin her döneminde konulara bütüncül bir açıdan bakmayıp tekçi bir yaklaşım sergileyenler, insanlara mağduriyet yaşattığı gibi hastalıklarını da bulaştırmışlardır. Bu hastalık belki yüzyıllarca sürmüştür.
Konuyu güncellediğimizde bir takım insanlar kendi bilgilerini bilimsel görüp diğer bilgi türlerini dikkate almamakta. Oysaki dikkate almadıkları bu bilgi türü, bu bakış açısı, belki de toplumda bir şifa niteliği taşıyabilir.
Genelin bilgisinin ne kadar önemli olduğunu ‘'Kim milyoner olmak ister.'' programına bakarak daha iyi anlayabiliriz. Hepimizin bildiği gibi bu programa önceden başvurulur, hak kazananlar arasında kura çekilir, ismi öne çıkanlar sahneye davet edilir; hal hatır sorulduktan sonra soru kısmına geçilir. Yarışmacının emin olmadığı sorularda telefon hakkı verilir, şıkların yüzde ellisi çıkarılır ya da seyircinin cevaplaması için hak verilir. Genelde seyircinin cevapladığı soruların yüzde doksan dokuzu doğru çıkar. Bir yarışmada bu görülebiliyorsa neden bizler çoğunluğun görüşünü referans alamıyoruz?
Çoğunluğun bilgisini almamak gönül zenginliğinden yoksunluğun bir işaretidir.
İnsan hayatı ölümü anlayabilmişse doğru istikamet için sosyal ahlak ve bütünlük için farklı insanların görüşünü alır. Peygamber Efendimiz(a.s) çoğu zaman ashabın görüşünü alıp onlardan çok şey öğrendiğini, öğreneceğini vurgulamaya çalışmıştır. Bu anlayış muazzam bir anlayış olduğu gibi üniversitelerde tez konusu olmalıdır.
Genelin görüşünü alıp anlayış geliştirmek bizler için bir ödev olmalı.
Efendimiz (a.s) hayatımızın her evresinde canlı örnek teşkil ettiği için gösterdiği örnekler bizler için ev ödevi olmalı. Nedir ev ödevinin mantığı? Anlatılan ya da gösterilen örnekleri kaçırmış isek daha iyi anlamak için çaba gösterilmesi gereken bir sürecin ifadesidir. Bizler de bu mantıktan yola çıkarak daha sağlıklı sonuçlara ulaşarak hem kendimize hem de toplumsal mutabakata katkıda bulunabiliriz.
Selam ve dua ile…